Bölge Adliye Mahkemesi Kararı

Whatsapp yazışmalarına ait belgeler, delil başlangıcı kabul edilerek uyuşmazlığa ve ihtilaf konusu olan faturalara yönelik tanıklar dinlenilerek karar verilmesi gerekir.

Whatsapp yazışmalarına ait belgeler, delil başlangıcı kabul edilerek uyuşmazlığa ve ihtilaf konusu olan faturalara yönelik tanıklar dinlenilerek karar verilmesi gerekir.

SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1003
KARAR NO : 2022/605

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :… (…)
ÜYE :… (…)
ÜYE :… (…)
KATİP :… (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :23/11/2020
NUMARASI :2018/654 Esas – 2020/696 Karar

DAVACI :EBAT METAL TİC. VE NAKLİYAT LTD. ŞTİ. – İçmeler Mah. Yılmaz Sok. No:1/13 Tuzla/İSTANBUL
VEKİLİ :Av. … – ….
DAVALI :VERA ISITMA ÜRÜNLERİ SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. – Beylikbağı Mah. 324 Sok. No:5 Gebze/KOCAELİ
VEKİLİ :Av. … ……
DAVA :İtirazın İptali
DAVA TARİHİ :17/08/2018

KARAR TARİHİ :21/03/2022
KR. YAZIM TARİHİ :07/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin İstanbul ilinde uzun yıllar sanayi kuruluşlarında ve fabrikalarda metal malzeme temini alanında faaliyet gösteren bir firma olduğunu, davalı borçlu şirket ile de uzun yıllar bu hususta ticaretlerinin devam ettiğini, davalı borçlu şirketin son zamanlarda siparişini verip teslim aldığı malzemenin bedelini ödemekte güçlük çekmesi nedeniyle bir süre davacı şirket tarafından idare edildiğini, önceki ticaretleri dikkate alınarak durumunun çözüleceği ve davalının borçlarını ödeyeceği düşünülerek ticarete devam ettiğini, davacının 30/05/2018 tarihine gelindiğinde artık davalıya vadeli malzeme verilmeyeceğini, bedeli peşin ya da çek- senet gibi ödeme araçlarının kendisine teslimi ile çalışabileceğini ifade ettiğini ve bu tarihten sonra tarafların bu şekilde çalışmaya başladığını, davalının birikmiş borcunu ödeme konusunda gayret göstermemesi üzerine tarafların 27/06/2018 tarihinde yaptıkları hesaplaşma sonucunda davalının peşin çalışmaya başladığı 30/05/2018 tarihi itibariyle davacı şirkete 790.139,19-TL borcunun bulunduğunun mutabakat altına alındığını, davalının beyan ettiği süre içerisinde ödeme yapmaması üzerine davacı, davalı şirket yetkilisi … ile görüşmek için iş yerine gittiğinde şirket muhasebe görevlileri, avukatları ve ortaklarının şirketin devri, bazı ortakların ayrılması gibi konularda toplantı halinde olduklarını tespit ettiklerini, davalının Gebze 4. İcra Dairesinin 2018/41431 Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine de itirazda bulunduğunu, davalının yapmış olduğu haksız ve mesnetsiz itirazın iptaline ve takibin devamına, davalının %20 oranında icra-inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı şirketin uzun yıllar ticaret yaptığını, 30/05/2018 tarihi itibariyle 790.139,19-TL borçlu olduğunun doğru olduğunu, davacının 30/05/2018 tarihinden sonrada ticaretin devam ettiğini bu tarihlerden sonra gönderilen paranın sonradan alınan malların ücretleri olduğunu, eskiye dayalı ödeme olmadığını iddia ettiğini, borcu olan bir insanın borcu dururken mal alıp peşin ödeme yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı ile 30/05/2018 tarihinden sonra da ticari ilişkinin devam ettiğini, fakat bu ticari ilişkide davacının iddia ettiği kadar mal alınmadığını, davalının bugünkü tarih itibari ile davacıya 207.814,52-TL borcu bulunduğunu, taraflarınca gerek ihtiyati hacze gerekse icra takibine itiraz edilmesinin sebebinin davacının 30.05.2018 tarihli mutabakata göre o tarih itibarı ile alacak talep edilmesinden dolayı olduğunu, davacının iddia ettiği kadar mal alınmadığını. davalı şirketin davacıdan almış olduğu mal karşılığı ödemelerini yapmış olduğunu, bakiye 207.814,52-TL borcu bulunduğunu, bu borcun da icra takibinde talep edilen dönem ile ilgili olmadığını, defterler üzerinde yapılacak inceleme sonucunda bunun ortaya çıkacağını beyanla davanın reddi ile davacının %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:

İlk derece mahkemesince; “… Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, Davalı borçlunun Gebze 4. İcra Müdürlüğü’nün 2018/41431 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 207.814,52.-TL asıl alacak yönünden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, Davalı borçlu itirazında haksız olduğundan, hüküm altına alınan alacağın %20’si olan 41.562,90.-TL icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, Davacı alacaklının takip yapmakta kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden, davalının kötüniyet tazminatı isteminin reddine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından, dava dilekçesinde tanık deliline dayanıldığını ve bu doğrultuda süresi içerisinde 14.01.2019 tarihli dilekçe ile tanığın bildirmiş olmasına rağmen yerel mahkeme tarafından bu yöndeki beyanların ve taleplerin hiçbir suretle değerlendirilmediğini ve davalı firmaya faturalara konu malların teslim edildiğini ispat etme imkanı verilmemiş olduğundan yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkeme dosyasına sunulan ve 23.11.2020 tarihli duruşmada isticvabı yapılan davalı şirket temsilcisi …’ın da içeriklerini kabul ettiği Whatsapp yazışmalarının açıkça HMK’nın 202. maddesi uyarınca yazılı delil başlangıcı olup bu durumda yerel mahkeme tarafından tanık dinletme taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken bu yönde herhangi bir değerlendirme yapılmamasının açıkça hatalı olduğunu, davalı şirket yetkilisi …’ın duruşmada içeriklerini kabul ettiği mahkeme dosyasına sunulan Whatsapp yazışmalarında davacı şirket ile davalı firmanın ticaretlerinin mutabakat tarihi olan 30.05.2018 tarihinden sonra da devam ettiği açıkça ortada olmasına rağmen yerel mahkeme tarafından gerekçeli kararında bunların hiçbirine dayanılmamasının açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı şirket temsilcisi … ile davacı şirket temsilcisi arasında gerçekleştirilen Whatsapp yazışmalarındaki tarihlere bakılacağı zaman konuşma içeriklerinde yatırıldığı belirtilen paraların tamamı konuşmalarda belirtilen tarihte davacı şirketin banka hesabına yatırıldığını, bu durumun dahi davalı şirketin mutabakat tarihinden sonra davacı şirkete yatırdığı paraların mutabakat tarihinden sonra yapılan ticarete ilişkin olduğununu net bir şekilde ispat ettiğini, 31.05.2018 – 22.07.2018 tarihleri arasında davalı şirkete davacı firma tarafından fatura karşılığı satışı yapılan ve bedeli tahsil edilen tutarlar ile mutabakat formunda yazılı bakiye borç arasında herhangi bir bağlantı olmadığını, mutabakat tarihinden sonra davalı firma ile davacı şirketin aktif olarak ticaretlerinin devam ettiğini, mutabakat tarihi olan 30.05.2018 sonrası davalı firmanın davacı şirketten almış olduğu yeni mallara ilişkin davalı tarafından yapılan her ödemeye istinaden davalıya satılan mallara ilişkin faturalar düzenlenmiş ve davalı firmaya bizzat teslim edilmiştir. nitekim fatura tarihleri ile davalı tarafından gönderilen paraların tarihleri birbiri ile uyumlu olup bunun dahi mutabakat sonrası davalı firmanın davacı şirketten mal almaya devam ettiğini gösterir nitelikte olduğunu, yerel mahkeme tarafından dosya kapsamında aldırılan tüm bilirkişi raporlarında davacı şirketin davalı firmadan dava tarihi itibari ile 790.139,19-TL alacaklı olduğu belirtilmiş olmasına rağmen yerel mahkeme tarafından tüm bilirkişi raporlarının aksi yönünde karar verilerek davanın kısmen reddine karar verilmiş olması açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükmün kendi içerisinde çelişkiye düştüğünü, taraflar arasında devam eden ticari alışverişin başlamasından sona erdiği tarihe kadar yapılan tüm sevkıyat ve teslimatların sevk irsaliyesi aranmaksızın gerçekleştirildiğinin görüldüğünü, milyonlarca liralık ticaretin bu şekilde yapıldığı taraflarca da kabul edildiğini, mutabakat formu düzenlendiği tarihte bile davalı şirketin bakiye borcu düzenleme tarihi itibariyle çok büyük bir tutarı teşkil ettiğini, mevcut fiili durumun açıkça iddialarını doğruladığını, bu hususun yerel mahkeme tarafından gerekçeli kararda tespitinin yapılmasına rağmen davanın kısmen reddine karar verilmesinin açıkça kanuna aykırılık teşkil ettiğini, ayrıca davalı şirket ihtiyati haciz dosyasına itirazda bulunurken davacı şirkete bugüne kadar 972.990,00-TL ödeme yaptığını, dolayısıyla borcundan daha fazla ödeme yaptıklarını, bu nedenle davacı şirkete borçlu olmadıklarını, icra takibine itirazda bulunurken ise davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını belirtmişken yerel mahkeme vermiş olduğu dilekçelerinde ise davacı şirkete sadece 207.814,52-TL borçlarının olduğunu ifade ettiklerini, bunun dahi davalı şirketin beyanlarının kendi içerisinde çeliştiğini ve gerçeği yansıtmadığını kanıtlar mahiyette olduğunu belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili cevap ve istinaf dilekçesinde özetle; itirazın iptâli davasında alacak davası gibi tahsil hükmü kurulmayıp, ispatlanan alacak miktarı bakımından takiple bağlı kalınarak itirazın iptâli ile takibin devamına şeklinde hüküm kurulması gerektiğini, davacının 30.05.2018 tarihinden sonra taraflar arasında ticari alışverişin devam ettiğini, 30.05.2018 tarihinden sonra yapılan ödemelerinde bu alışverişe ilişkin olduğunu iddia etmekte olup TMK’nın 6. maddesine göre iddiasını ispatla mükellef olduğunu, 6100 sayılı HMK’nın 200. maddesi uyarınca iddiasını yazılı delille ispat edemediği gibi takip konusu olmayan ve davalı tarafından kabul edilmeyen bir takım faturaları da dava konusu etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı tarafından mutabakat tarihi olan 30.05.2018’den sonra yapılan ödemelerin vadesi önce gelen bu borca yönelik yapıldığının (TBK madde 102/1) kabulü gerektiğinden davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, yerel mahkeme tarafından, davalı şirket aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, alacaklı kötüniyetli olup aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek; davacının istinaf başvurusunun reddine, istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.

DELİLLER: Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/11/2020 tarih, 2018/654 Esas – 2020/696 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Dava; ticari alım-satım ilişkisi nedenine dayalı açık hesap ve mutabakat formuna dayalı alacağın tahsiline yönelik icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş karara karşı, taraf vekilleri istinaf yoluna başvurmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında 27/06/2018 tarihinde imzalanan mutabakat formu gereğince 30/05/2018 tarihi itibariyle davalının 790.139,19-TL açık hesap ilişkisinden kaynaklı bakiye alacağının bulunduğu ve 2018 yılı temmuz ayına kadar borç alacak miktarı ile alım-satım ilişkisinde çekişmenin bulunmadığı sabittir.
Uyuşmazlık, 02/07/2018 – 22/07/2018 tarihleri arasında davacı ticari defterlerinde yer alan (17) adet fatura nedeniyle ticari alışverişin bulunup bulunmadığı, mal tesliminin yapılıp yapılmadığı, dolayısıyla bu dönemde yapılan ödemelerin 17 adet fatura dışındaki açık hesap ilişkisinden bakiye kalan miktara mı, yoksa 17 adet fatura bedeline mi yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından teslim olgusuna yönelik yazılı belge sunulmaması ve davalı defterlerinde bu faturaların kayıtlı olmaması sebebiyle mahkemece davalı ticari defter ve kayıtlarındaki bakiye miktar üzerinden hüküm kurulmuştur. Ancak davacı tarafından şirket yetkilileri arasında yapılan Whatsapp yazışmaları sunulmuş, yazışmaların varlığı davalı şirket yetkilisi tarafından da kabul edilmiştir. Öte yandan, yazışmalara ait belgelerin ihtilaf konusu Temmuz ayı dönemini de kapsadığı ve bu dönemki ticari alışverişe ait ifadeler içerdiği görülmektedir.

6100 sayılı HMK’nın 199. maddesinde belge kavramı ”Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film,görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu halde, davacı yanca delil olarak dayanılan mesajlar 6100 sayılı HMK’nın 199. maddesi anlamında belge niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. HMK’nın 202. maddesinde de (1)Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. (2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.” şeklinde düzenleme getirilerek bu tür belgeler delil başlangıcı olarak kabul edilmiştir(Emsal, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 24/11/2021, E: 2021/6703 K: 2021/7141).
Belirtilen yasal düzenleme uyarınca, mahkemece ibraz edilen Whatsapp yazışmalarına ait belgeler, delil başlangıcı kabul edilerek uyuşmazlığa ve ihtilaf konusu olan faturalara yönelik davacı tanıklarının dinlenilmesi sonucunda taraf iddia ve savunmalarına göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın kaldırılmasını gerektirmiştir.
Bu nedenlerle; tarafların istinaf başvurularının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına, kaldırma nedenine göre tarafların diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Tarafların ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; yukarıda açılanan hususlara ilişkin olmak üzere KABULÜNE,
2-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/11/2020 tarih, 2018/654 Esas ve 2020/696 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Davalı hakkında düzenlenen 21/04/2021 tarihli ve 447,18-TL bedelli harç tahsil müzekkeresinin iptaline, mahkemesince işlem yapılmaksızın geri istenilmesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.21/03/2022

);