Yargıtay Kararı

Tarafların anlaşmaları sonucu bononun lehdar hanesine açık bırakılarak bir başkasına tevdii mümkündür.

Tarafların anlaşmaları sonucu bononun lehdar hanesine açık bırakılarak bir başkasına tevdii mümkündür.

19. Hukuk Dairesi         2015/17844 E.  ,  2016/6913 K.
“İçtihat Metni”


MAHKEMESİ : … Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/06/2015
NUMARASI : 2011/684-2015/2725

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –

Davacı vekili, davalı tarafından müvekkili hakkında başlatılan takibe konu senedin bedelsiz olduğunu, müvekkilinin senet lehdarı olan davalı ile ticari ilişkisinin olmadığını, senedin davalının babası olan dava dışı …’ye boş olarak verildiğini, senedin davalının lehtar olarak gösterilmesi suretiyle doldurulduğunu belirterek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, senet altındaki imzanın davacıya ait olduğu hususunun icra hukuk mahkemesi kararıyla sabit olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının şikayeti üzerine başlatılan soruşturma kapsamında davalı ifadesinde, kendisinin davacıyla ticari ilişkisinin olmadığını, davacının senedi babası …’ye verdiğini, kendisinin de babasından olan alacağına karşılık senedi aldığını kabul etmiş olup, bu durumda senet lehdarının anlaşmaya aykırı olarak dava dışı … yerine davalının gösterildiğini, senedin lehdar kısmına gerçek alacaklıdan alacaklı olan davalının isminin yazılmasının ciro veya alacağın temliki olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava icra takibine konu bonodan dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Dava konusu bonoda davacı keşideci, davalı ise lehtar konumundadır. Taraflar arasında bononun lehdar davalı …’nin babası …’ye imzalanmak suretiyle lehtar hanesi açık bırakılarak verildiği, dava dışı … tarafından da davalıya verildiği ve lehtar hanesine davalının isminin yazıldığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, lehtar hanesi boş olarak verilen bononun, bonoyu alan kişi tarafından lehdar hanesine kendi isminin yazılıp yazılamayacağı ve davalının bononun bedelsiz olup olmadığını bilebilecek kötüniyetli hamil olup olmadığı husularında toplamaktadır.
Mahkemece, senette alacaklı olarak … yerine …’nin yazılı olduğu, lehdar hanesine … isminin davacı ile dava dışı … arasındaki anlaşmaya aykırı şekilde doldurulduğunun sabit olduğu, bu hususun ciro veya alacağın temliki olarak kabul edilmesi mümkün olmadığından davanın kabulüne karar verilmiş ise de; olayda uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nun 690. maddesi yollamasıyla 592. maddesine göre, (6102 sayılı TTK’nun 778. maddesi yollamasıyla 680. maddesi) Açık ticari senet eksik unsurları tamamlanınca sanki baştan beri doldurulan içeriği vermiş gibi işlem görür, açık ticari senette keşideci ile senedi elinde bulunduran arasında yapılan anlaşma ile eksik unsurların doldurulması senedi teslim edilen kişiye bırakılmıştır. Tarafların anlaşmaları sonucu bononun lehdar hanesine açık bırakılarak bir başkasına tevdii mümkündür. Bu durumda, bonoyu alan kişi lehdar hanesi kendi adını yazabileceği gibi isterse bonoyu yine lehdar hanesi açık olarak başka bir kişiye vererek açık kısmının o kişi tarafından doldurulmasına imkan sağlanabilir. Somut olayda, davacı tarafından bono lehtar hanesi açık bırakılarak imzalanmak suretiyle dava dışı …’ye verilmiş, davalı da bonoyu …’den alarak lehdar hanesine kendi ismini yazmıştır. Bu husus bononun geçerliliğini etkilemez, davacı davalı hamile ancak TTK’nun 599. maddesinde yazılı koşullarla def’ilerini ileri sürebilir. İspat külfeti davacıda olup, davacının öncelikle bonoyu verdiği kişiye borçlu olmadığını, davalı hamilin bildiğini ayrıca bonoyu iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğini kanıtlaması gerekir. Tüm bu hususlar gözönüne alınmaksızın yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 20/04/2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava, senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
Davacı, senedi boş olarak imzalayıp dava dışı …’ye verdiği halde, lehtar hanesine … ismi yazılmak suretiyle aralarındaki sözleşmeye aykırı doldurulduğundan bahisle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, kendisinden bir miktar alacaklı bulunduğu babası …’nin borcuna mahsuben bu senedi elden teslim ettiğini belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Türk Borçlar Kanununun 18. Maddesinde yer alan: “borcun sebebini içermemiş olsa bile borç tanıması geçerlidir”. Doğal olarak borcun sebebinin açıklanmamış olması ilişkinin geçersizliği sonucunu doğurmayacaktır. Ne var ki bu hükümden taraflar arasındaki ilişkinin sebepsiz olduğu şeklinde bir sonuç çıkarmak mümkün değildir. Senet, esasında lehtar ile keşideci arasında bir sözleşme olduğunun varlığına işarettir. Ancak sair sözleşmelerde hukuki bir işlemde lehine hak doğuran taraf bunu ispatla yükümlü olduğu halde, kambiyo senetlerinde karine senet hamili lehinedir. Senette yazılı olanın aksini hamil değil, borçlu ispatla yükümlüdür. Yine mücerretlik ilkesi gereği, vakıa lehtar aleyhine ispatlanmış olsa dahi hamil yönünden sonuç doğurması, onun borçluyu zarara sokmak gayesiyle senedi bile bile iktisap etmesi haline özgü kılınmıştır.
Bundan dolayıdır ki, kambiyo senetleri güven içinde tedavül görürler. Senedin özünde bedelsiz olup olmadığı noktasında herhangi bir endişeye kapılmaksızın elden ele ciro yolu ile temlik edilirler.
Öte yandan senedin kambiyo vasfı kazanması bir takım zorunlu şekil şartlarını gerekli kılmaktadır. Ancak başlangıçta bir takım unsurları noksan olan senedin herhangi bir ihtar ya da takibe konulmadan evvel tamamlanarak işleme esas kılınması genel kabul görmüştür. Yani imza keşideciye ait olmak kaydıyla, sair zorunlu unsurların senet takibe konulmadan evvel doldurulması caizdir.
Ne var ki bu durumda dahi, senet borçlusunun, ( bu hususta kısıtlama getiren HMK 201 maddesinde yazılı kuralı gözetmek kaydıyla) sonradan yazılanların sözleşmeye aykırı doldurulduğunu ispatlayarak, borçtan kurtulması mümkündür. Nitekim mahkeme de bu kurala riayetle davacının tanık dinletme talebini geri çevirmiştir.
Davalı senette lehtar konumundadır. Mücerretlik ilkesi gereği ile aralarındaki temel ilişkiyi açıklamaya dair bir zorunluluk bulunmamasına rağmen beyanda bulunmuş ve bununla da senette yazılanın aksini kabul etmiştir. Bu durumda davacının ispatla yükümlü olduğu vakıa bizzat davalı beyanıyla açıklığa kavuşmakla senedin temelini teşkil eden hukuki durumun aksine bir düzenleme içerdiği yeterince açıklığa kavuşmuştur. Mahkemenin buna dair gerekçe ve hükmü gayet isabetli olup, davalının temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozmaya dair aksi yöndeki kararına iştirak etmiyorum.

);