Yargıtay Kararı

Tasarrufun iptali davasında aciz vesikası dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasında bile sunulma olanağı vardır.

Tasarrufun iptali davasında aciz vesikası dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasında bile sunulma olanağı vardır.

17. Hukuk Dairesi         2017/3535 E.  ,  2020/4063 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili; müvekkili tarafından … 27. İcra Müdürlüğünün 2005/1035 ve 2005/1624 sayılı dosyaları ile davalı … Yapı Taah Turizm İthalat ihr San ve Tic Ltd Şti. aleyhine icra takibine başlandığını, takiplerin kesinleştiğini, borçlu şirketin borcu karşılayacak mal varlıkları bulunamadığı için alacakların tahsil edilemediğini, ancak davalı müteahhit … Tic. Ltd. Şti. ile davalı arsa sahibi … arasında, … 28. Noterliğinin 05/10/1994 tarihli düzenleme şeklindeki “kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve gayrimenkul satış vaadi” sözleşmesi akdedildiğini, anılan sözleşme uyarınca sözleşme konusu … ili … ilçesi … mahallesinde kayıtlı 26174 ada 3 parsel üzerinde yapılan binanın 1-3-5-7-8 no’lu bağımsız bölümlerinin davalı borçlu müteahhit şirkete isabet etmesine rağmen davalı arsa sahibi … tarafından bu
bağımsız bölümlerin tapuda devrinin davalı şirkete verilmediğini, davalı arsa sahibi … üzerinde bırakıldığını, daha sonra çocuklarının şirketi davalı … Yapı Taah. Turizm İthalat İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti’nin alacaklılarından mal kaçırmak amacı çerçevesinde intifa haklarını kendi üzerinde bırakmak suretiyle … 4. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğünün 18/04/2008 tarih ve 8730 yevmiye nolu tapu senedi ile davalı şirketin payına isabet eden 7 nolu bağımsız bölümü, kızı davalı …’a; 1-3-5 nolu bağımsız bölümleri de torunu …’ in oğlu davalı …’e muvazaalı bir şekilde devrettiğini, davalı şirketin ortakları … ile …’in, arsa sahibi davalı …’ in çocukları olduğunu, davalı şirketin tipik bir aile şirketi olduğunu belirterek davalı … adına olan tapu kaydının iptali ile müteahhit şirket … Yapı Taah Turizm ithalat ihr. San ve Tic Ltd Şti adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili; iptal davasını, elinde muvakkat veya kat’i aciz vesikası bulunan alacaklıların açabileceğini, (İlK. m. 277) bu durumun dava şartı niteliğinde olduğunu, davacının dosyaya böyle bir belge sunduğuna ilişkin dava dilekçesinde herhangi bir ibareye rastlanılmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; dava konusu … ili … ilçesi … mahallesinde bulunan 26174 ada 3 nolu parselde bulunan binanın 8 nolu bağımsız bölümü yönünden davanın kabulü ile bu bağımsız bölümde … mirasçıları davalılar … ve … adına olan tapu kayıtlarının iptali ile (bu davalılar adına kayıtlı hisselerin iptali ile) bu davalılar yönünden hisselerin davalı müteahhit şirket … Yapı Taah. Turz. İth. ve İhr. San. Tic. Ltd. Şti adına tapuya kayıt ve tesciline, davacının 26174 ada 3 nolu parselde bulunan 1, 3, 5, 7 nolu bağımsız bölümler yönünden davasının reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, İİK’nun 284. maddesinde iptal davasının
tasarruf tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılacağının hükme bağlanmış olmasına ve 5 ve 7 nolu bağımsız bölümün 30/09/2000, 1 ve 3 nolu bağımsız bölümün ise 25/12/2000 tarihli 154251 ve 154252 nolu faturalarla davalı … adına devredildiği, davanın ise 20/01/2009 tarihinde açıldığının anlaşılmasına göre, İİK’nun 284.madde kapsamında 5 yıllık süre geçtiğinden mahkemece İİK’nun 284.maddesi kapsamında dava konusu 1,3,5 ve 7 nolu taşınmazlar yönünden hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken davalı …’in davaya konu edilen 1,3,5,7 nolu bağımsız bölümleri sattığı tarihte davacıya takip konusu senetten dolayı bir borcunun olmadığı, borcun henüz doğmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi yanlış ise de; sonucu itibariyle dava konusu edilen 1,3,5 ve 7 nolu taşınmazlar yönünden davanın reddine dair verilen kararın isabetli olmasına göre; davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Dava İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
HMK’nin 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.
Somut olayda davacı vekili; davalı borçlu müteahhit şirketin alacaklılarından mal kaçırma kastı ile davalı arsa sahibi … ile yaptığı kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince üzerine alması gereken dava konusu taşınmazları üzerine almayıp, davalı arsa sahibi … üzerinde bıraktığını beyanla davalılara ait taşınmazların tapusunun iptali ile davalı borçlu müteahhit şirket adına tescili talebiyle davayı açmış ve mahkemece dava; hukuki tasnifinde İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali olarak kabul edilmiş ve dava bu şekilde görülmüştür.
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan
bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir.
Aynı yasanın 284.maddesinde iptal davasının tasarruf tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılacağı hükme bağlanmıştır.
Dosya içerisindeki belgelerden ve tapu kayıtlarından; davalı borçlu şirket ile davalı … arasında 05/10/1994 tarihinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiği, 21/10/1999 tarihinde taşınmaz üzerinde kat irtifakı tesis edildiği ve bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere davalı borçlu müteahhit şirket adına tescil edilmesi gereken dava konusu taşınmazlardan 5 ve 7 nolu bağımsız bölümün 30/09/2000, 1, 3 ve 8 nolu bağımsız bölümün ise 25/12/2000 tarihli 154251 ve 154252 nolu faturalarla davalı … adına devredildiği, davanın ise 20/01/2009 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre İİK’nun 284.madde kapsamında 5 yıllık süre geçtiğinden mahkemece İİK’nun 284.maddesi kapsamında dava konusu taşınmazlardan 8 nolu bağımsız bölüm yönünden de hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde 8 nolu bağımsız bölüm yönünden davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3-Öte yandan; bu tür davalar, elinde geçici (İİK.m.105) veya kat’i (İİK.m.143) aciz belgesi bulunan alacaklılar tarafından açılabilir. Bu husus davanın görülebilme koşulu olmakla birlikte aciz belgesinin dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasında ve hatta hükmün Yargıtay’ca onanmasından (veya bozulmasından) sonra bile sunulma olanağı vardır.
Somut olayda davacı vekili aciz vesikası ibraz etmediği gibi, sonrasında davalı borçlunun adresinde haciz de yapılmadığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, dava şartı olan geçerli bir aciz vesikasının bulunmaması (İİK. 105-143 Md.) sebebi ile de davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetli değildir.
4-Kabule göre de; tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava ön koşulu olup mahkemece res’en araştırılmalıdır.
Somut olayda davacının … 27. İcra Müdürlüğünün 2005/1035 sayılı takip konusu alacağının kaynağı 17/08/2002 düzenleme ve vade tarihli bono ve … 27. İcra Müdürlüğünün 2005/1624 sayılı takip konusu alacağının kaynağı ise 25/02/2003 düzenleme ve 25/03/2003 vade tarihli bono olup dava konusu tasarruf 30/09/2000 ve 25/12/2000 tarihlerinde yapıldığından tasarrufun bu borçlardan önce yapıldığı mahkemenin de kabulündedir. Ancak uygulamada alacak-borç ilişkisi daha önce başlamasına rağmen alacak için düzenlenen bono veya çek gibi kıymetli evraka sonraki tarihlerin atıldığı sıklıkla görülmektedir. Bu nedenle davacı alacaklı, borcun doğumunun takip dayanağı bononun tanzim tarihinden önce gerçekleştiğini ileri sürerse mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağı verilmeli, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişki sorulmalı, gerektiğinde davacı ile borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği saptanmalıdır. Mahkemece, davacı vekiline takip konusu borcun doğumuna ilişkin temel ilişki konusunda delillerini sunması için süre verilmesi, sunduğu delillerin toplanması, davacı ve davalı borçlunun varsa ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, gerektiğinde davacı ve borçlunun isticvabı ile borcun doğumunun tespiti gerekirken bu hususta araştırma yapılmadan yazılı olduğu üzere hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.
5-Yine kabule göre; İİK’nun 277. ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek tapunun iptal ve tesciline gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekirken tapunun iptali ile davalı şirket adına tesciline karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle dava konusu edilen 1, 3, 5 ve 7 nolu bağımsız bölümler
yönünden davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, (2), (3), (4) ve (5) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 25,20 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 29/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

);