İşverenin yapmış olduğu ayrımcılıktan ötürü hem sendikal hem de ayrımcılık tazminatı hükmedilmez.
Hukuk Genel Kurulu 2015/305 E. , 2017/323 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kütahya İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 08.03.2012 gün ve 2010/350 E., 2012/147 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 16.06.2014 gün ve 2012/15705 E., 2014/19606 K. sayılı kararı ile:
“…A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirkete ait işyerinde 2003 tarihinde çalışmaya başladığını ve 2007 yılına kadar çalışmasının devam ettiğini, sendikal nedenden dolayı müvekkilinin de dahil olduğu toplu işten çıkarılma üzerine müvekkili ve diğer iş arkadaşlarının mahkemeye başvurduklarını ve mahkemece sendikal tazminat ödenmesine karar verildiğini, davalı işverenin sendikalı işçiler ile sendikasızlar arasında ayrım yaptığını ve sendikaya üye olmayan işçilere Haziran 2006 yılından itibaren aylık net 110,00 TL tutarında fazladan ücret ödemesi yaptığını, bu ödemenin bordrolara yansıtılmadan vardiya şefleri tarafından elden verildiği ve bu suretle işyerinde sendika üyesi olan işçiler ile sendikasız işçiler arasında ayrım yapıldığı iddia ederek, Haziran 2006’dan müvekkilinin işten çıkarıldığı tarihe kadar sendikasız işçilere elden ödenen aylık 110,00 TL ücretin 11 aylık toplamı 1.210,00 TL ile İş Kanunu 5. maddesinde belirtilen 4 aya kadar ücret tutarındaki tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davanın reddini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davanın kabulüne hükmedilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Uyuşmazlığın yasal dayanağını oluşturan 4857 sayılı İş Kanunun 5. maddesinde, iş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamayacağı, işverenin esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kısmî süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamayacağı, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlemde bulunamayacağı, aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştıramayacağı, iş ilişkisinde veya sona ermesinde yukarıdaki sayılan bu hükümlere aykırı davranıldığında işçinin dört aya kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminat ile başka yoksun bırakıldığı haklara ilişkin talepte bulunabileceği ve 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31 inci maddesi hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir
Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacı işçinin iş sözleşmesinin feshi üzerine açtığı işe iade davasında feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine ve bir yıllık ücreti tutarında sendikal tazminata hükmedildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. Somut olayda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişliğinin 30.03.2007 tarihli davalı işyeri için düzenlediği inceleme raporunda sendikalı ve sendikasız işçi ayrımı yapıldığının belirlendiği ve Haziran 2006 tarihinden itibaren her ay 110,00 TL ücretin de bordrolara yansıtılmayarak her ay vardiya şefleri aracılığı ile elden ödendiğinin tespit edildiği anlaşılmaktadır. Yine davacı tanıklarının bir kısmının da bizzat 110,00 TL ödemeden yaralandıkları yönündeki beyanlarına göre işyerinde sendikalı olmayan işçilere Haziran 2006 tarihinden itibaren her ay kayıt dışı olarak elden 110,00 TL ödeme yapıldığı ortaya konulmuştur. Bu durumda davacı ile aynı işi yapan sendika üyesi olmayan işçilere yapılan bu ödemenin eşit davranım ilkesine aykırı bir davranış olduğu ve bu miktarların ayrıca ödenmesi konusunda işverence makul bir gerekçe ve delil de gösterilmediğinden mahkemece bu yöne ilişkin verilen kabul kararı yerindedir. Ancak yukarıda anılan yasadaki dört aya kadar olan ve ayrımcılık tazminatı olarak ifade edilen miktarlar için verilen karar yerinde değildir. Zira işverenin işyerinde sendikal faaliyeti engellemek için karşı faaliyet yürüttüğü bu kapsamda da bazı uygulamalar yaptığı, sendikalı olmayan işçilere 110,00 TL ayrıca ücret ödemesinde bulunduğu sabittir. Bu ödeme ile işverenin sendikal faaliyeti engelleme amacı gütmektedir. İşe iade davası sonucunda verilen işe başlatmama tazminatının sendikal nedene dayalı fesih gerekçesiyle bir yıllık ücret olarak belirlendiği dikkate alındığında işverenin sendikalaşmaya karşı olan bu eylemi için yasal bir yaptırıma maruz kaldığı, artık aynı sebep için ikinci defa tazminat ödeme durumunda bırakılmasının mümkün olmadığı düşünülmelidir. Mahkemece aksi yönde yorum yapan bilirkişinin raporuna dayanılarak 4857 sayılı İş Kanunu’nun 5. maddesine göre tazminata karar verilmesinin hatalı olduğu…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava işçilik alacağı ve ayrımcılık tazminatının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin davalıya ait işyerinde çalışırken davalının sendika üyesi olmayan işçilere elden aylık 110,00-TL ek ödeme yaptığı halde sendika üyesi olan davacıya bu ödemenin yapılmayarak sendikalı işçiler ile sendikasız işçiler arasında ayrım yapıldığının mahkeme kararı ile tespit edilmiş olduğunu ileri sürerek Haziran 2006’dan müvekkilinin işten çıkarıldığı tarihe kadar sendikasız işçilere elden ödenen aylık 110,00-TL ücretin 11 aylık toplamı 1.210,00-TL ile İş Kanunu 5. maddesinde düzenlenen 4 aya kadar ücret tutarındaki tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davacının sendikal tazminatını aldığı gibi kıdem ve ihbar tazminatlarını da aldığını, eşit davranma borcuna aykırı işveren davranışının sendikal nedene dayalı bir ayrımcılık oluşturuyorsa İş Kanununda öngörülen ayrım tazminatı değil Sendikalar Kanununda öngörülen sendikal tazminatın söz konusu olacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını, davalı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından davacının daha önce açtığı işe iade davasında feshin sendikal nedenle yapıldığı kabul edilerek 12 aylık ücret tutarında sendikal tazminata hükmedilmesi karşısında bu davada İş Kanunu’nun 5. maddesine aykırı davranılması nedeniyle tazminat almaya hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Eşitlik, hukuk ve adaletin temel kavramları içinde yer alan ve sosyal devletler açısından vazgeçilmez bir ilkedir. Hukukta eşitlik ilkesi ile aynı ve benzer durumda olanlar arasında haklı nedene dayanmayan keyfi ayrımların önlenmesi amaçlanmıştır. Türk hukukunda eşit davranma borcunun dayanakları Anayasanın 10. maddesinde yer alan “eşitlik ilkesi” ve İş Kanununun 5. maddesinde yer alan eşit davranma ilkesidir. Ayrıca, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 25. maddesinde de sendikal hak ve özgürlükler kapsamında işverenin eşit davranma borcuna ilişkin düzenleme bulunmaktadır. İç hukuktaki düzenlemelerin yanında Türkiye İLO’nun sekiz esas Konvansiyondan “Eşit Ücret” (C 100) ve “Ayrımcılık” Konvansiyonları ve Birleşmiş Milletler’in Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına dair Konvansiyonuna taraftır. (Kılıçoğlu, M.: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarına Egemen Olan İlkeler Ve Ayrımcılık Yasağı”, Legal İş Ve Sosyal Güvenlik Hukuku Dergisi, C.9, S. 36, s. 42)
Eşitlik ilkesi iş hukuku bakımından işverene işyerinde çalışan işçilere haklı ve objektif neden olmadıkça eşit davranma borcunu yüklemiştir. İş Kanununda işverenin eşit işlem yapma borcuna aykırılığın yaptırımı ayrımcılık tazminatıdır. Ayrımcılık tazminatı İş Kanunun 5. maddesinde düzenlenmiştir ve ayrımcılık yasağına aykırı davranış halinde işveren işçiye dört aya kadar ücreti tutarında bir tazminat ödemekle yükümlü olduğu gibi idari para cezası da ödemek durumundadır. Ayrımcı davranış sendikal nedenden kaynaklanıyor ise İş Kanunu kapsamında öngörülen ayrımcılık tazminatı değil, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmeleri Kanunun 25. maddesinde öngörülen sendikal tazminat söz konusu olacaktır. Çünkü İş Kanunun 5. maddesinin 6. fıkrasında dört aya kadar ücret tutarında ayrımcılık tazminatı öngörüldükten sonra “2821 sayılı Sendikalar Kanunun 31 inci maddesi hükümleri saklıdır” düzenlemesi getirilmiştir. Bu açık yasal düzenleme sebebiyle sendikal tazminat ile ayrımcılık tazminatına birlikte hükmedilemeyecektir (Mollamahmutoğlu, H./Astarlı, M./Baysal,U. :İş Hukuku, 6. b., Ankara 2014, s.750-751).
Somut olay bu çerçevede irdelendiğinde; davacı sendika üyesi olmayan işçilere daha fazla ücret ödenmek suretiyle ayrımcılık yapıldığı iddasıyla İş Kanunun 5. maddesinde düzenlenen dört aylık ücret tutarındaki ayrımcılık tazminatının tahsilini talep etmiştir. Ancak bu davada ileri sürdüğü olaylar açmış olduğu işe iade davasında tartışılmış ve davacının iş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiği için feshin geçersiz olduğu kabul edilerek davacının işe iadesine ve 2821 sayılı Sendikalar Kanunun 31. maddesi uyarınca 12 aylık ücret tutarındaki sendikal tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. O halde davalı işveren sendikalaşmaya karşı olan eylemi nedeniyle yaptırıma maruz kaldığı için aynı eylem nedeniyle ikinci defa yaptırım uygulanmasının hukukun genel ilkelerine aykırılık oluşturduğu dikkate alınarak istemin reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Belirtilen bu maddi ve yasal olgular gözetildiğinde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 22.02.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.