Av. Ünal Göktürk

Bakırköy Hukuk Bürosu

Tasarrufta bulunanın alacaklıya gerçek bir borcunun bulunmadığı 3. kişi tarafından iddia ediliyorsa bu savunmanın araştırılması gerekir.

17. Hukuk Dairesi         2013/13073 E.  ,  2014/17572 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/03/2013
NUMARASI : 2011/431-2013/226

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 2.12.2014 Salı günü davacı İ.. Ö.. vekili Av….. ve davalı E.. A.. vekili Av. O.. F.. geldi. Davalı U.. Ç.. tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı ve davalı E.. A.. vekilleri dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı U.. Ç..’un müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak kendisine ait şirket paylarını diğer davalıya sattığını öne sürerek yapılan satışların iptalini talep etmiştir.
Davalı E.. A.. davanın reddini savunmuş, diğer davalı cevap vermemiştir.
Mahkemece davacının gerçek bir alacağının bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. Bu tür davalar alacaklıya borçlunun mal kaçırmak amacı ile yaptığı tasarrufla ilgili mal üzerinde alacağın tahsilini sağlama yetkisi verir. Bu yetkide alacak miktarı ile sınırlıdır.
Bu özelliklerin doğal sonucu olarak davanın görülebilirlik şartlarından biriside alacağın varlığı, diğer anlatımla tasarrufta bulunan kişinin borçlu olmasıdır. Tasarrufta bulunanın alacaklıya gerçek bir borcunun bulunmadığı 3. kişi tarafından iddia ediliyorsa bu savunmanın araştırılması gerekir.
Somut olayda davalı E.. A.. davacının borçlu davalıdan gerçek bir alacağının bulunmadığını savunmuş, mahkemece davacı tarafından borçlu davalıya icra takibinin dayanağı olan bononun keşide tarihlerine yakın bir zamanda ödeme yapılıp yapılmadığına ilişkin araştırma yapılmış, araştırma sonucunda banka vasıtası ile bononun keşide tarihine yakın bir zamanda ödenen bir paranın olmadığı, davacının gerçek bir alacağının bulunduğuna dair kanıt sunulamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak dosya içerisindeki banka dekontlarından alacaklı davacının borçluya 01.07.2009 tarihinde 150.000.00 TL para göndermiş olduğu, bunun dışında 2010 yılının farklı günlerinde borçlunun ortağı olduğu şirketlere paraların gönderildiği anlaşılmaktadır. Bir kişiye verilen borç paranın mutlaka kişinin kendisine verilmesinin şart olmayıp şirketinin veya belirlenecek bir başka kişinin hesabınada gönderilebileceği, gönderilen para için sonraki tarihli senetler düzenlenebileceğinin hayatın olağan akışına uygun olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda davacının dosyaya dekontlarını ibraz ettiği paranın adı geçen kişi veya şirketlere hangi amaçla verildiğinin davacıdan sorularak buna ilişkin kanıtlarının istenilmesi, ayrıca davacı alacaklı ile borçlu davalının ve ortağı oldukları şirketlerin ticari defter ve kayıtlarının uzman bilirkişi vasıtası ile incelenerek aralarındaki ticari ilişkinin boyutu ile ödenen tüm paraların hangi amaçla ödendiğinin saptanması, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve 1.100,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 2.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

);