SGK tarafından gönderilen ve 6183 sayılı kanundan kaynaklanan ödeme emirlerine karşı dava açması süresi 7 gün olup görevli mahkeme iş mahkemesidir.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : İş (Kurum İşleminin İptali İstemli)
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİHİ : 08/03/2017
Manisa 3. İş Mahkemesi’nden verilen hükmün istinaf başvurusu yoluyla incelenmesi davacı vekili ve davalı Kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM: Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından 2015/10334 ve 2015/10335 sayılı takip dosyaları üzerinden tebliğ edilen ödeme emirlerinin ve konulan hacizlerin hukuki dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle ödeme emirlerinin ve haczin iptali talep edilmiştir.
YANIT : Davanın süresinde açılmadığı, ödeme emirlerine konu borçların 13/02/2014 tarih 121007/SRŞ/03 sayılı rapor sonucunda davacıya ait işyerinin prim ve işşizlik sigortası borçları olduğu, davanın reddine karar verilmesi gereği savunulmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: “
1-Davanın süre yönünden REDDİNE,
2-Şartlar oluşmadığından davalı SGK’ nın 6183 sayılı Yasanın 58. maddesi gereğince % 10 oranındaki haksız çıkma tazminatı talebinin REDDİNE, ” karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde; dava açma süresinin 7 gün olmayıp 1 ay olduğunu belirterek, davanın süresinde açılmadığına dair ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı Kurum vekili, davanın reddedilmesine rağmen %10 haksız çıkma tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: …. işyerine ait prim ve işşizlik sigortası prim borçları nedeniyle, 2015/10334 sayılı takip dosyası üzerinden düzenlenen 882.514,69 TL prim borcu ve gecikme zammının tahsiline yönelik ödeme emri ile; 2015/10335 sayılı takip dosyası üzerinden düzenlenen 78.191,36TL işsizlik sigortası ve gecikme zammının tahsiline yönelik ödeme emrinin, 03.07.2015 günü davacıya tebliğ edildiği, 07.07.2015 tarihinde Kuruma davacı tarafından
davalı Kuruma yöneltilen itirazın reddedildiği; eldeki davanın ise, ödeme emirlerinin tebliğinden itibaren 7 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra 21.08.2015 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanaklarından olan 6183 sayılı Kanun’un “Ödeme emri” başlığını taşıyan 55. maddesinin 1. fıkrasında, kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir “ödeme emri” ile tebliğ olunacağı belirtilmiş, “Ödeme emrine itiraz” başlıklı 58. maddesinin 1. fıkrasında, kendisine
ödeme emri tebliğ olunan kişinin, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabileceği, 5. fıkrasında, itirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu tutardaki kamu alacağının %10 zamla tahsil edileceği açıklanmıştır. Anlaşılacağı üzere, “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davası için öngörülen yedi günlük süre hak düşürücü nitelikte olup kendiliğinden gözetilmekte ve sonuçlarını da kendiliğinden meydana getirmektedir. Buna göre davanın yedi günlük sürede
açılması zorunlu olduğu gibi, uyuşmazlık konusu tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan kanun koyucu tarafından sürüncemede kalması önlenerek hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra ayrı
bir menfi tespit davası açılması yönünde anılan Kanun’da herhangi bir hükme yer verilmemiş, başka bir anlatımla, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesine koşut bir düzenleme 6183 sayılı Kanun’da öngörülmemiştir.
Vurgulanmalıdır ki 58/1. maddede itirazın vergi itiraz komisyonuna yapılacağı belirtilmiş ise de 506 sayılı Kanun’un 80/7. maddesinde yer alan, Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde, alacaklı Sigorta Müdürlüğünün bulunduğu yer İş Mahkemesinin yetkili olduğuna ilişkin hüküm, 5510 sayılı Kanun’un 88/19. maddesindeki, Kurumun
prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesinin yetkili olduğu yönündeki düzenleme, ayrıca, Kurum bünyesinde 6183 sayılı Kanun’un itiraz makamı olarak belirttiği vergi itiraz komisyonunun bulunmaması
hususları birlikte değerlendirildiğinde, vergi itiraz komisyonuna itiraz yolunun, Kurum alacaklarının tahsili yönünden 6183 sayılı Kanun’un uygulanmasından doğacak uyuşmazlıklarda iş mahkemesine dava açılması yolu olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 Esas – 2006/249 Karar sayılı, 02.11.2011 gün ve 2011/21-571 Esas – 2011/680 Karar sayılı, 24.02.2016 gün ve 205/10-2155 Esas – 2016/179 Karar sayılı ilamlarında aynı görüş ve
yaklaşım benimsenmiştir.
Diğer taraftan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.02.2016 gün ve 205/10-2155 Esas – 2016/179 Karar sayılı ilamında, “… 2709 sayılı T.C. Anayasası’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesi uyarınca; “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.”
Maddeye 03.10.2001 tarihli 4709 sayılı Kanunun 16. maddesi ile eklenen 2. fıkra uyarınca “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilerine başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır”.
Bu bağlamda anılan madde hükmüyle hak arama özgürlüğü Anayasal bir kurum olarak, diğer temel haklar gibi düzenlenmiş ve Anayasa güvencesine bağlanmış, Anayasa’da kişinin hak arama özgürlüğü ile kişilik değerleri güvence altına alınmıştır. …
Bu kapsamda Anayasal teminat altına alınmış hak arama özgürlüğünden bahsedebilmek için Devletin işlemlerinde işleme karşı başvuru yollarını ve süresini açıkça, vatandaşında kuşku ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermelidir.
Bu görevin yerine getirildiğinin kabulü için alacaklarının tahsiline yönelik işlemlerin tamamında ilgili mevzuatın vergi alacaklarının tahsili ile alacaklarının tahsiline ilişkin olarak uygulanmasındaki farklılıklar da dikkate alınarak ilgiliye, işleme karşı başvurabileceği kanun
yolu ve süresinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir…”
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında inceleme konusu davayla ilgili olarak toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde, davacı hakkındaki ödeme emirlerinin yasal unsurları ve şekil koşulllarını içerir nitelikte düzenlendiği, özellikle ödeme
emirlerinin arkalarında, yedi gün içerisinde iş mahkemesine dava açılabileceği uyarılarının bulunduğu, tebliğ işlemlerinin de yöntemince yerine getirildiği, bu kapsamda anayasal hak arama özgürlüğünün zedelenmediği belirgin bulunduğundan, davanın hakdüşürücü sürede
açılmadığına ilişkin mahkeme yaklaşımı yerinde bulunduğu gibi; ödeme emrinin iptali istemini içeren davada, uyuşmazlığın ve bu kapsamda davacı borçlunun itirazının haksızlığına ilişkin esastan inceleme yapılmadan, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddi durumunda, anılan
58/5. maddede öngörülen haksız çıkma tazminatına karar verilemesi olanağının bulunmadığı konusundaki hükümde de usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.
Sonuç itibarıyla, 6100 sayılı Kanun’un 355. maddesinde yer alan, incelemenin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı, ancak, kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde bunun kendiliğinden gözetileceği yönündeki düzenleme çerçevesinde
yapılan incelemede, davacı vekilinin ve davalı vekilinin ileri sürdüğü itirazların sıralanan gerekçeler ışığında yerinde olmadığı, ayrıca, kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, başvuruların esastan reddine karar
verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : 1-Manisa 3.İş Mahkemesi’nin hükmüne yönelik davacı vekili ile davalı Kurum vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2- İstinaf kanun yolu yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08.03.2017 gününde, kararın tebliğ tarihinden itibaren 8 günlük yasal sürede temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.