Feshin geçerli nedene dayandığı ve iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedilmediği kesinleştiğinden, davacı işçi kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanacaktır.
Hukuk Genel Kurulu 2016/1200 E. , 2020/931 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Tire 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi Sıfatıyla) verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 19.03.2012 havale (29.03.2012 harç) tarihli dava dilekçesinde; 2000 yılından itibaren davalı işveren nezdinde çalışan müvekkilinin iş sözleşmesinin davalı işverence 09.09.2009 tarihinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin (II) numaralı bendinin (e) ve (h) alt bentleri uyarınca feshedilmesi üzerine davalı işveren aleyhine açılan işe iade davasının temyiz incelemesi sonucunda feshin geçerli nedene dayandığının kesinleştiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatlarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 11.05.2012 havale tarihli cevap dilekçesinde; kömür torbalama işini yapan davacı hakkında kömürleri yasal sınırdan fazla veya az koyması sebebiyle 13.11.2008 tarihinde tutanak düzenlenerek davacının uyarıldığını, bu tarihten sonra da zaman zaman işini aksattığı, 09.09.2009 tarihinde ise mesai saati bitmeden görev bölgesini terk ederek meyve ağacından meyve topladığını, genel müdürün uyarılarına rağmen görev yerine dönmediğini, iş sözleşmesinin 11.09.2009 tarihinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin (II) numaralı bendinin (e) ve (h) alt bentleri uyarınca feshedildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Tire 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 25.02.2014 tarihli ve 2012/142 E., 2014/68 K. sayılı kararı ile; feshin geçersizliğinin tespitine ilişkin dava dosyası ile eldeki davada alınan tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde, davacının daha önce de işin yapılması konusunda uyarıldığı, fesih sebebi olan olayda ise mesai saati bitmediği hâlde işini bıraktığı, işveren vekilinin uyarısını dikkate almayıp işinin başına dönmediği ve işyerinde tartışma ortamı yaratarak iş akışını olumsuz etkilediği, bu nedenle işveren tarafından 4857 sayılı yasanın 25. maddesinin (II) numaralı bendinin (e) ve (h) alt bentleri uyarınca haklı nedenle iş sözleşmesinin feshedildiği, davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Tire 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin 09.04.2015 tarihli ve 2015/9648 E., 2015/6737 K. sayılı kararı ile; “…Davacı vekili, taraflar arasındaki sözleşmesinin işveren tarafından feshedildiğini, açtıkları işe iade davası sonucu işveren feshinin geçerli nedene dayandığı sonucuna varıldığını belirterek kıdem ve ihbar tazminatının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı nedenle feshedildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında iş sözleşmesinin ne surette feshedildiği ve bu bağlamda davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanıp kazanmadığı uyuşmazlık konusudur.
Dosya kapsamından, iş akdinin davalı işveren tarafından feshedilmesi üzerine davacı tarafça işe iade davası açıldığı, Tire Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 22.4.2010 tarih ve 2009/453– 2010/197 E–K sayılı kararı ile davacının işe iadesine karar verildiği, bu kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 8.12.2011 tarih ve 2011/3798–6911 E–K sayılı ilamı ile 4857 sayılı İş Kanunun 20/3. maddesine dayanılarak yerel mahkeme kararının bozularak ortadan kaldırıldığı ve kesin olmak üzere davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi bozma ilamında “… İşyerinde ağır ve tehlikeli bir işin yürütüldüğü, dikiş makinesinin terk edilmesinin durumu kazalara açık hale getireceği açıktır. Davacının hem bu eylemi, hem de işveren vekili tarafından yapılan görevine dönmesi yolundaki çağrıya uymayarak tartışma yaşanmasına neden olması, işyerindeki huzuru bozucu niteliktedir, iş akışı olumsuz etkilenmiştir. Fesih geçerli nedene dayanmaktadır. İşe iade isteğinin reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesine yer verildiği görülmüştür. Şu halde akdin davalı işverence feshedildiği ve bu feshin geçerli nedene dayandığı kesinleşmiş yargı kararı ile sabittir ve bu karar işçilik alacağına dair davaya bakmakta olan mahkemeyi bağlar. Geçerli nedenle iş akdinin işverence feshedilmiş olması karşısında davacının kıdem ve ihbar tazminatına dair taleplerinin kabulü yerine yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi hatalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Tire 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 10.11.2015 tarihli ve 2015/550 E., 2015/569 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelere ek olarak, dosya kapsamı ile kesinleşmiş işe iade davasında Yargıtay tarafından verilen bozma kararının gerekçesinin bir arada değerlendirilmesi sonucunda 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinde geçen işçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı hâlde yapmamakta ısrar etmesi, işçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, devamsızlık yapması koşullarının tamamının somut olayda gerçekleşmesi nedeniyle davalı işverence derhal fesih bildiriminde bulunulduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Davacı tarafından açılan ve kesinleşen feshin geçersizliğinin tespitine ilişkin davanın Yargıtay tarafından yapılan temyiz incelemesinde iş sözleşmesinin geçerli nedenle feshedildiğinin tespit edildiği somut olayda, mahkemenin iş sözleşmesinin davalı işverence haklı nedenle feshedildiğine ilişkin kabulünün yerine olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Fesih, iş sözleşmesini sona erdiren en önemli sebeplerden biri olup sürekli (belirli ya da belirsiz süreli) bir iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesi ile sona erdiren, tek taraflı ve karşı tarafa ulaşması gerekli bozucu yenilik doğuran bir haktır. Bu özelliği nedeniyle fesih karşı tarafa ulaştığı andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğuran, karşı tarafın kabulünü gerektirmeyen bir irade açıklamasıdır (Senyen Kaplan, E. Tuncay: Belirli Süreli İş Sözleşmesinin Haksız Feshinin Hüküm ve Sonuçları, Sicil İş Hukuku Dergisi, Yıl 2016, Sayı:36, s. 23).
13. 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun/İş Kanunu) 18. maddesinin birinci fıkrasında belirsiz süreli iş sözleşmesinin süreli feshinde işverenin geçerli bir nedene dayanması gerektiği öngörülmüş ve bu nedenlerin neler olduğu açıklanmıştır. Anılan düzenlemeye göre işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.
14. Diğer taraftan, iş sözleşmesi, işçi ile işveren arasında kurulan ve her iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olup, işçi ile işveren arasında karşılıklı güvene dayanan kişisel ve sürekli bir ilişki yaratması nedeniyle sözleşmenin taraflarından birinin davranışları ile bu güveni sarsması hâlinde güveni sarsılan tarafın objektif iyi niyet kurallarına göre artık bu ilişkiyi sürdürmesinin kendisinden beklenemeyeceği durumlarda iş sözleşmesi ile bağlı kalamayacağı gerçeğinden hareket eden kanun koyucu yaptığı düzenleme ile taraflara iş sözleşmesini haklı nedenle tazminatsız fesih hakkı tanımıştır.
15. Hukukumuzda “olağanüstü fesih”, “bildirimsiz fesih”, “süresiz fesih”, “önelsiz fesih”, “derhal fesih”, “muhik sebeple fesih” gibi terimlerle ifade edilen haklı nedenle fesih, Türk Borçlar Kanunu’nun 435, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24 ve 25, 854 sayılı Deniz İş Kanunu’nun 14, 16; 5953 sayılı Basın İş Kanunu’nun 11. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır.
16. Bir tarafın, kanunla tanınan haklı nedenle fesih sebeplerine dayanarak, karşı tarafa yöneltilmesi gereken irade beyanıyla iş sözleşmesine, geçmişe etkili olmaksızın derhal son vermesi, haklı nedenle fesih olarak tanımlanmaktadır (Mollamahmutoğlu, H./Astarlı, M. /Baysal, U.:İş Hukuku, 6. Bası, Ankara 2014, s. 794).
17. İş sözleşmesinin işveren tarafından tazminatsız feshedilebilmesi için feshe konu eylemin İş Kanunu’nun 25. maddesinin ikinci fıkrasında tadadî olarak sayılan ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan hâller ve benzerleri içerisinde yer almış olması gerekmektedir.
18. 4857 sayılı İş Kanunu’nun “Fesih bildirimine itiraz ve usulü” başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinin 25.10.2017 tarihli ve 30221 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7036 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki dava tarihinde yürürlükte olan metninde; “İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir.” hükmü yer almaktadır.
19. Belirtmek gerekir ki, işçi tarafından İş Kanununun 20. maddesine dayanılarak açılan davanın konusu işverence yapılmış olan feshin geçersizliğinin tespitidir. Uygulamada bu davalar “işe iade davası” olarak adlandırılmaktaysa da davanın konusu işverence yapılan feshin yasaya uygun bulunup bulunmadığının tespitidir (Süzek, S.:İş Hukuku, 18. Baskı, 2019, s. 594).
20. Feshin geçersizliğinin tespiti davasında işverenin haklı neden savunmasına rağmen yapılan yargılama sonucunda feshin geçerli nedene dayandığı kesin olarak saptanmışsa, işçi açısından kıdem ve ihbar tazminatları yönünden önemli bir ispat sorunu aşılmış olacaktır. İşçi tarafından açılacak kıdem ve ihbar tazminatlarının talep edildiği davada, feshin geçersizliğinin tespiti davasında feshin geçerli nedene dayandığı yönünde verilen karar, her iki davada taraflar aynı olsa dahi, dava türünün farklılığı sebebiyle kesin hüküm teşkil etmese de unsur etkisi nedeni ile kuvvetli delil olarak kabul edilmeli ve bu yönü ile de kıdem ve ihbar tazminatlarının kabulü yönünde bağlayıcı olduğu değerlendirilmelidir.
21. Somut olayda, davalı işverence iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin (II) numaralı bendinin (e) ve (h) alt bentleri uyarınca feshedilmesi üzerine davacı işçi tarafından feshin geçersizliğinin tespitine dair açılan davada mahkemece verilen davanın kabulüne dair kararın temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi 08.12.2011 tarihli ve 2011/3798 E., 2011/6911 K. sayılı kararı ile feshin geçerli nedene dayandığı gerekçesiyle mahkeme kararının bozularak olarak kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir.
22. Eldeki davada ise davacı işçi, feshin geçerli nedene dayandığının kesinleştiğini, bu durumda kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazandığını belirterek anılan alacaklarını talep etmekte; davalı işveren ise feshin haklı nedene dayandığını ileri sürerek davanın reddini savunmaktadır.
23. Belirtmek gerekir ki, feshin geçersizliğinin tespiti davasında işverence gerçekleştirilen feshin geçerli yahut haklı bir nedene dayanıp dayanmadığının belirlenmesi durumunda, kesinleşmiş bu tespit artık unsur etkisi (kuvvetli delil) nedeniyle bağlayıcı hâle gelir. Bir başka ifadeyle bu tespit daha sonra kıdem ve ihbar tazminatlarının tahsili istemine ilişkin açılacak davada mahkemeyi bağlayacaktır.
24. Bu itibarla, somut olayda feshin geçerli nedene dayandığı ve iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedilmediği kesinleştiğinden, davacı işçi kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanacaktır.
25. Diğer taraftan, her ne kadar gerekçeli karar başlığında dava tarihi “29.03.2012” yerine “08.09.2015” olarak gösterilmiş ise de, bu yanlışlık mahallinde düzeltilebilir bir maddi hata olarak kabul edilmiştir.
26. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
27. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 24.11.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.