Ayıbın açık mı, yoksa gizli mi olduğunun tayininde ortalama (vasat) bir tüketicinin bilgisinin dikkate alınması, gerekmektedir.
(Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi 2017/8888 E. , 2020/5049 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki Ayıplı mal davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı ilk derece mahkemesi sıfatıyla İzmir 5. Tüketici Mahkemesince 2015/3564 esas 2017/13 karar sayılı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükme karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulüne dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2017/775-2017/719 karar sayılı kararının süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, 29.04.2014 tarihinde dava konusu otomobili satın aldığını, aracın satın alınıp kullanılmaya başlanmasından kısa bir süre sonra aracın dış ve iç yüzeylerinde pul pul boya dökülmelerinin ortaya çıktığını, bu nedenle ilk olarak 21.09.2015 tarihinde servise başvurulduğunu ancak bir netice alınamadığını, bu haliyle aracın ayıplı olduğunu ileri sürerek; dava konusu otomobilin ayıpsız misli ile değişimine, bunun mümkün olmaması halinde ise sözleşmenin iptali ile bedel iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ilk derece yargılama makamına sunmuş olduğu yanıt dilekçesi ile davacının boya sıkıntısı nedeniyle bir buçuk yıl sonra servise başvurduğunu, ayıp ihbar süresini kaçırdığını ayrıca dava konusu aracın üretimden kaynaklı ayıplı olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece yargılama makamınca, davanın kısmen kabulü ile 8.500,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; tarafların istinaf talepleri, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesince incelenerek; davalının istinaf talebinin reddine, davacının istinaf talebinin kabulü ile; İzmir 5. Tüketici Mahkemesinin 17/01/2017 günlü, 2015/3564 Esas, 2017/13 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, 2014 model … Yeni … Tıtanıum 1.0 EcoBoost 100PS PWS+X Paket aracın, ayıpsız misli ile değiştirilmesine, İİK 24. maddesinin infazda dikkate alınmasına, karar verilmiştir. Bu karar, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, sıfır km satın alınan araçtaki üretimden kaynaklanan boya hatası nedeniyle misli ile değişim ya da sözleşmeden dönme ve bedeli iadesi istemine ilişkindir. Davacı, dava dilekçesi ile davalıdan 29.04.2014 tarihinde satın alınan otomobilin kullanılmaya başlanmasından kısa bir süre sonra boya dökülmelerinin peydah olduğunu, bu kabarmalar ve dökülmelere önce bir anlam veremediğini ve ancak dava dilekçesinde belirtildiği üzere bu boya dökülmeleri nedeniyle ilk olarak 21.09.2015 tarihinde servise başvurduğunu ifade etmiştir.
Davacının aracı satın aldığı 29.04.2014 tarihinde yürürlükte bulunan 4077 sayılı TKHK.’nun 4. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre; tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde açık ayıpları satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da gizli ayıpların ne kadar sürede satıcıya ihbar edileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Öyle olunca, 4077 sayılı TKHK’nun 30. maddesi gereğince, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, genel hükümlere göre uyuşmazlığın çözümü gerekli olduğundan, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı TBK.’nun bu konudaki 223. maddeye göre, (818 sayılı BK’nun 198.maddesi), alıcı, teslim aldığı malı işlerin olağan akışına göre, imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp gördüğü zaman bunu satıcıya uygun süre içinde ihbar etmekle yükümlüdür. Bunu ihmal ettiği takdirde, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirme ile meydana çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde, bu ayıp sonradan meydana çıkarsa, bu durumu da hemen satıcıya bildirmediği takdirde yine satılanı bu ayıp ile birlikte kabul etmiş sayılır. O halde, gizli ayıpların, dava zamanaşımı süresi içinde ve ayıp ortaya çıktıktan sonra hemen (dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede), ihbar edilmesi; ayıbın açık mı, yoksa gizli mi olduğunun tayininde ise, ortalama (vasat) bir tüketicinin bilgisinin dikkate alınması, gerekmektedir.
Davanın açıldığı 31.12.2015 tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı yasanın 10/1. maddesinde ise teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların teslim tarihinde var olduğunun kabul edileceği belirtilmiştir. Dava dilekçesinde belirtildiği üzere, davacı, aracı teslim aldıktan ve kullanmaya başladıktan kısa süre sonra sonra araçtaki boya sorununu fark etmiş ve ancak ilk olarak yine kendi beyanı ile 21.09.2015 tarihinde bu sebeple servise müracaat etmiştir.
Bu açıklamalar ışığında davacı vekilince dava dilekçesi ile ifade edilen bu beyanlar ile yukarıda yer verilen yasal düzenelemeler değerlendirilmek suretiyle; davalının davacı asilin boya problemi nedeniyle bir buçuk yıl sonra servise başvurduğu ve ayıp ihbar sürelerine uymadığı yönündeki itirazı karşılanmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Öte yandan davanın yapılan yargılaması esnasında iki farklı bilirkişiden rapor alınmış, ilk raporu düzenleyen bilirkişi boyadaki dökülmelerin imalat hatası olmayıp, çevresel koşullardan kaynaklandığını bildirmiş olmasına rağmen, hükme esas alının ikinci bilirkişi raporunda boya dökülmelerinin imalat hatası niteliğinde olup, gizli ayıp mahiyetinde olduğu belirtilmiştir. İki bilirkişi raporu arasında açık farklılık bulunduğu gibi, görüşüne başvurulan bilirkişilerin hiç birisi boya konusunda uzman değildirler. O halde, mahkemece, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, konularında uzmanların bulunduğu, akademik kariyere sahip ve içerisinde en az bir kimyager olacak şekilde oluşturulan 3 kişilik bilirkişi kurulundan, dosya kapsamında alınan iki rapor arasındaki çelişkiyi giderecek mahiyette, teknik verileri gösterir, bu verileri yorumlar ve bu yorumların nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli, taraf itirazlarını karşılar nitelikte rapor alınarak sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken, bu yön göz ardı edilerek, yetersiz bilirkişi raporuna dayalı ve bu nedenle eksik inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz eden davalıya iadesine, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 23/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.