Bölge Adliye Mahkemesince dava dilekçesindeki talebe bakılarak talep edilen alacak miktarının kesin nitelikte olduğundan bahisle istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmesi hak arama özgürlüğünü kısıtlayacağı gibi yukarıda açıklanan belirsiz alacak davasının özüne de aykırı olacaktır.
8. Hukuk Dairesi 2018/15462 E. , 2021/2242 K.
“İçtihat Metni”
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil
MAHKEMESİ : İzmir 10. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda İzmir 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.05.2018 tarihli ve 2017/586 Esas, 2018/271 Karar sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiş, bu kez davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, vekil edeninin edinilmiş mallara katılma rejimi dolayısıyla üzerinde miras hissesi olan … plakalı aracın, murisin vefatından beri davalı tarafından kullanıldığını belirterek, müvekkilinin katılma alacağından kaynaklanan miras hissesi oranında ecrimisil bedelinin tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu edilen aracın 02.05.2011 tarihinde davalı adına tescil edildiği, murisin aracın maliki olmadığı, aile hukukundan kaynaklı katılma alacağının davacıya ecrimisil talep hakkı vermeyeceği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nin 346/1 ve 352.maddeleri gereğince istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olup; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ecrimisil istemine ilişkindir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK’nin) 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir. HMK’nin 107. maddesi, “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” hükmünü içermektedir.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyla uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna yada objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.
Madde gerekçesinde “Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı yada bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkanlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir.
6100 sayılı HMK ile birlikte, belirsiz alacak davası açma imkanı tanınmak suretiyle belirsiz alacaklar bakımından hak arama özgürlüğü genişletilmiş; bununla bağlantılı olarak da hukuki yarar bulunmadan kısmi dava açma imkanı da sınırlandırılmıştır. Zaman zaman, 6100 sayılı HMK ile birlikte kabul edilen belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı görülmektedir. Oysa bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak, belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak şartları varsa kısmi dava açılması mümkündür. Kanunun kısmi dava açma imkanını sınırlamakla birlikte tamamen ortadan kaldırmadığı da gözetildiğinde, belirli alacaklar için, belirsiz alacak davası açılamasa da, şartları oluştuğunda ve hukuki yarar bulunduğunda kısmi dava açılması mümkündür. Aksi halde, sadece ya belirsiz alacak davası açma veya belirli tam alacak davası açma şeklinde iki imkandan söz edilebilir ki, o zaman da kısmi davaya ilişkin 6100 sayılı Kanun’un 109. maddesindeki hükmün fiilen uygulanması söz konusu olamayacaktır. Çünkü belirsiz alacak davası, zaten belirsiz alacak davasının sağladığı imkanlardan yararlanarak açılabilecek; şayet alacak belirli ise de, o zaman sadece tam eda davası açılabilecektir.
Tüm bu açıklamalar doğrultusunda somut olaya gelince; dava dilekçesinde dava değeri 1.000,00 TL olarak belirtilerek belirsiz alacak niteliğindeki ecrimisil alacağının talep edilmiş olduğu ve İlk Derece Mahkemesince, keşif yapılmadan, rapor alınmadan davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Bölge Adliye Mahkemesince dava dilekçesindeki talebe bakılarak talep edilen alacak miktarının kesin nitelikte olduğundan bahisle istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmesi hak arama özgürlüğünü kısıtlayacağı gibi yukarıda açıklanan belirsiz alacak davasının özüne de aykırı olacaktır. O halde Bölge Adliye Mahkemesince, ecrimisil talebinin belirsiz alacak niteliğinde olduğu dikkate alınarak, istinaf başvurusu esastan incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde başvurunun usulden reddine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 11.03.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.