Dava dilekçesinde dava değeri yazılmamış olsa bile hakimin bu re’sen saptaması gerekir.
3. Hukuk Dairesi 2016/18959 E. , 2018/5323 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın açılmamış sayılmasına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, tarafların davalı adına kayıtlı … İli …İlçesi … Mahallesi 1172 ada 79 parsel sayılı 4 katlı binanın 325.000-TL bedelle satışı konusunda aralarında sözleşme düzenlediklerini, sözleşme uyarınca davacılar tarafından davalıya 10.000-TL kaporanın elden verildiğini, 10.000-TL nin ise davalının talebi üzerine banka havalesi yoluyla davalıya gönderdiklerini, bu şekilde davacılar tarafından davalıya 20.000-TL tutarında ödeme yapıldığını, davacıların sözleşmeyi fesh ettiklerini, davalı tarafından, ödenen bedelin 7.000-TL’sinin iade edildiğini, kalan 13.000-TL sinin iade edilmediğini, bu meblağın tahsili için başlatılan icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini ve takibin durduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak itirazın 3.000-TL tutarındaki alacak yönünden iptaline, bu miktar üzerinden takibin devamına, % 20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, sözleşme konusu taşınmazın davalının babasından miras kaldığını ve tapuda fıstıklık bağ olarak göründüğünü, binanının bir kısmının ölen babası ve bir kısmının ise kendisi tarafından yapıldığını, sözleşme tarihinin 27.09.2014 olduğunu ve hafta sonu olması nedeniyle davacıların kaparo bedelini 30.09.2014 tarihinde banka aracılığıyla 10.000-TL gönderdiğini, davacılardan elden para almadığını, bu paranın 7.000-TL sini iade ettiğini, kalan 3.000-TL sinin ise marangoza verildiğini ve davacıların bu marangoza aldıkları başka evde tadilat yaptırılacağını beyan ederek iadesini istemediklerini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, görevli olup olmadığını belirlemek amacıyla, davacıların davaya konu taşınmazı konut ihtiyaçları içinmi yoksa tasarruf ve ticari maksatlamı aldıkları, binada kaç dairenin bulunduğu hususlarını hükme dayanak yapmaya elverişli olacak şekilde ayrıntılı ve açık olarak bildirmesi için iki haftalik kesin süre verilmesine, verilen kesin sürede belirtilen işlem yapılmadığında davanın açılmamış sayılacağının ihtarına, karar verilmiş, davacı vekili müvekkili ile görüşemediği gerekçesi ile ara kararı uyarınca işlem yapmadığını beyan etmesi üzerine, 17.02.2016 tarihli celsede aynı yönde yeniden kesin süre verilmiş, ancak ara karar gereği yerine getirilmediği gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 31, 119, 194 ve 448 maddeleri uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “dava dilekçesinin içeriği” başlıklı 119.maddesinde;
“(1) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Mahkemenin adı.
b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.
c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.
d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri.
e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.
f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
g) Dayanılan hukuki sebepler.
ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.
h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.
(2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Metinde görüldüğü gibi davacı ve davalının ad, soyad veya unvanları, davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa yasal temsilcinin veya vekilin adı, talep sonucu ve davacı veya vekilinin imzası dava dilekçesinde bulunmuyorsa hâkimin davacıya vereceği kesin süre içinde bunları tamamlamasını istemesi ve bunların tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar vermesi gerekir.Ancak mahkemenin adı, davanın konusu veya değeri, vakıaların özetleri ve bunların ne şekilde ispatlanacağı hususları ile dayanılan hukuki sebepler dava dilekçesinde belirtilmemiş ise davacıya kesin süre verileceğine ve bunların tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına dair bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Belirtilen unsurların dava dilekçesinde bulunmaması tek başına davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi yolunu açmaz. Böyle bir durumda hâkim yargılamaya başlar ve eksik unsurun niteliğine göre farklı çözüm yolları ya da sonuçlar doğar. Mesela vakıalara ilişkin eksiklikler tamamlanamazken, hukuki sebeplerin yazılmamış olması (hâkimin hukuku kendiliğinden uygulaması ilkesi gereği) sonuca etki etmez. Dava değeri yazılmamış bile olsa hâkimin bunu re’sen saptaması, alınacak harç miktarının tesbiti bakımından şarttır. Vurgulamak gerekir ki yasadaki düzenleme, bu unsurlarda eksiklik halinde davacıya süre vermeksizin açılmamış sayılma yönünde karar oluşturulmasını değil, süre verilmeksizin (olağan süreci içinde) esasa girilmesini hedeflemektedir. (Hukuk Genel Kurulu, 2014/23-350 E., 2016/24 K.) 04.06.1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hakimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir (HUMK.nun madde 76, HMK madde 31). Anılan yasal düzenlemeye göre davayı aydınlatma görevinin mahkeme hakimine ait olmasına göre uyuşmazlığın çözümüne ilişkin hukuki nitelendirme yapılmalıdır.Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartlarındadır.Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, yani taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2.maddesinde “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Anılan Kanunun 3. Maddesinde, Mal: Alışverişe konu olan; taşınır eşya, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi malları, Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi, olarak tanımlanmıştır.Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; taraflar arasında harici taşınmaz alım satım sözleşmesi imzalandığı, alıcının davacılar, satıcının davalı olduğu, davacı ve davalının beyanları ile söz konusu taşınmazın tapu kayıtları incelendiğinde taşınmazın davalıya ait olduğu, davalının 6502 sayılı yasa anlamında satıcı niteliği taşımadığı, dolayısıyla sözleşmenin tarafı olan davalının 6502 sayılı yasa anlamında satıcı niteliğinde olmadığı anlaşılmakla davacıların tüketici sıfatında olması halinde dahi tüketici işlemi mevcut olmadığından davaya genel mahkeme sıfatıyla davaya devam edilmesi gerekmektedir.Hal böyle olunca mahkemece; re’sen gözetilmesi gereken ve kamu düzenine ilişkin olan görev konusunda dosya içeriğine göre karar verilmesi gerekirken, aksi yazılı düşüncelerle hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16.05.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.