Bölge Adliye Mahkemesi Kararı

Davacı davasının belirsiz alacak davası olduğunu mahkemeye bildirmiş olmakla birlikte belirsiz alacak davasının koşulları bulunmuyor ve fakat kısmi dava açılabilmesi mümkün ise, bu durumda, dava, bir ara karar ile kısmi dava olarak nitelendirilmek suretiyle görülüp karara bağlanmalıdır.

Davacı davasının belirsiz alacak davası olduğunu mahkemeye bildirmiş olmakla birlikte belirsiz alacak davasının koşulları bulunmuyor ve fakat kısmi dava açılabilmesi mümkün ise, bu durumda, dava, bir ara karar ile kısmi dava olarak nitelendirilmek suretiyle görülüp karara bağlanmalıdır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ Esas2018/2558-Karar No-2021/944
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)

…..
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

…..

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 19/06/2018
ESAS-KARAR NUMARASI : ……..
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :

İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :

Davacı vekili, müvekkilinin, Adana ili, … ….24.02.2012 tarihinde meydana gelen kaza sonucu sigortalısı “…..”nin uğradığı bütün zarar ve giderleri tazmin ettiğini, kazanın meydana geldiği köprü barajı inşaatı ve işletmesinin “… … Üretim A.Ş.” tarafından müvekkiline …. nolu…… Poliçesi ile sigortalattırıldığını, 28.500.000 Euro zararın sigortalıya ödendiğini, “… … Üretim A.Ş.”nin her türlü dava ve talep haklarını müvekkiline devrettiğini,barajın inşası sırasında, derivasyon tüneli batardo kapaklarının kopması ve suyun derivasyon tüneli vasıtasıyla kontrolsüz şekilde boşalması sonucu müteahhit firma çalışanlarından 10 işçinin hayatını kaybettiğini, kaza sonucu meydana gelen toprak kaymasının baraj inşaatındaki çalışmayı sekteye uğrattığını, emtia ve iş makinelerinde hasara yol açtığını, üçüncü şahıs arazilerinin kullanılmaz hale geldiğini, toplam zararın işçiler için ödenen tazminatlarla birlikte yaklaşık 28.500.000 Euro olduğunu, davalı şirketlerin kusurlu olduklarını ileri sürerek, şimdilik 1.000.000 Euro alacağın ödeme tarihlerinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince kamu bankalarının uyguladığı en yüksek döviz mevduat faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar “…” ve “….” vekili; açılan belirsiz alacak davasının hukukî yarar yokluğundan reddi gerektiğini, esasa ilişkin olarak da müvekkillerinin sorumlu olmadığını savunmuştur.
Davalı “… AŞ.” vekili; davanın belirsiz alacak olarak açılamayacağını, ayrıca taleplerin zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin kusursuz olduğunu savunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince; “… Somut olayda, davacının, kısmî dava yerine belirsiz alacak davası açtığı, buna karşın davacı sigorta şirketinin tazmin ettiği zararı kusurları nedeniyle davalılardan rücuen tazminini istemesi sebebiyle HMK’nın 107/(1). maddesine göre belirsiz alacak davasının koşullarının bulunmadığı belirlendiğinden ve HMK’nın 114/1-h bendi gereğince hukukî yararın dava şartı olduğu anlaşıldığından, HMK’nın 115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğunda davanın usulden reddi…” şeklinde karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Belirsiz alacak davası açmakta hukuki menfaatin bulunmadığına karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacının …’ya yapmış olduğu sigorta tazminatının tamamından … ve Su Yapı Şirketlerinin mesul olmadığını, bu davalıların söz konusu sigorta tazminatının ne kadarından sorumlu olacağının kanunun gerekçesinde de ifade edildiği şekilde ancak yargılama sırasında yapılacak tahkikat ve bilirkişi incelemesi neticesinde belirlenebileceğini, davacının kendine özgü niteliklerden bağımsız olarak müterafik kusurunun olduğunu bilmesine rağmen bu kusurunun zararın gerçekleşmesinde veya boyutunda oymadığı rolü tespit edecek durumda olamayacağını, bu tespitin mutlak suretle hakimin takdir alanına giren bir husus olduğunu, davacıdan alacak miktarı konusunda bir tahminde bulunmasının beklenemeyeceğini, bu koşullar altında ve yerleşik içtihat uyarınca işbu davanın belirsiz alacak olarak açılmasında duraksamamak gerektiğini, bir an için işbu davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağın kabul edilse dahi ya bu eksiklikğin tamamlanabilir bir dava şartı olduğundan bahisle … Sigorta’ya davalılardan talep etmek istediği nihai tutarın gerektirdiği harcı yatırması için süre verilmesinin ya da dava ilk başta belirtilmiş asgari ve geçici tutar olan 1.000.000 € için kısmi dava olarak nitelenerek … Sigorta’ya davasını ıslah etmesi için fırsat verilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesini istemiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava; …Poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Davacı tarafından, dava dışı sigortalıya ödenen 28.500.000 Euro nun davalılardan rücuen tahsili talebiyle belirsiz alacak davası açılmıştır.
İlk derece Mahkemesince, HMK’nın 107. maddesindeki belirsiz alacak davası koşullarının bulunmadığı, davacının alacağı belirleyebilecek durumda olduğu gerekçesiyle, hukuki yarar dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesi; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” hükmünü haizdir.
Yasal düzenlemeye göre bu tür davalarda davacının dava konusu yaptığı miktarı, davayı açtığı tarihte tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin ya imkânsız olması ya da kendisinden beklenemeyecek nitelik taşıması gerekir.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nın 30’uncu maddesinde düzenlenen usul ekonomisi ilkesi, anayasal dayanağı olan bir ilke olup 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141’inci maddesinin dördüncü bendinde, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğuna açıkça işaret edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın “Hâkimin davayı aydınlatma görevi” başlıklı 31’inci maddesine göre, “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu olduğu durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.”
HMK’nın 33’üncü maddesi uyarınca hâkim, Türk hukukunu re’sen uygular. Bu nedenledir ki dava dilekçesinde davacının talebini dayandırdığı vakıalara uygun hukuki sebepleri dava dilekçesinin zorunlu unsurları arasında sayılmamıştır. Zira davacının dayandığı vakıalara uygun hukuki sebepleri hâkim kendiliğinden bulup uygulamakla yükümlüdür.
Ayrıca belirtilmelidir ki, Anayasa’nın 36’ncı maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36’ncı maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6’ncı maddesinin (1) numaralı fıkrasında da; “Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar …konusunda karar verecek olan,…bir mahkeme tarafından davasının …görülmesini istemek hakkına sahiptir…” yönünde düzenleme bulunduğu görülmektedir.
Dava dilekçesinde hiç gösterilmemiş veya yanlış gösterilmiş olsa bile HMK 33. madde kapsamında doğru hukuki sebebi bulmak ve uygulamak hâkimin görevi ise, HMK 32. madde çerçevesinde yargılamayı sevk ve idare ile dava türü tanımlarına ve talep sonucuna göre dava türünü doğru belirleyip buna göre yargılamayı sürdürüp davayı sonuçlandırmak da hâkimin görevidir. Bu konuda hâkim, davacının dilekçesinde yaptığı isimlendirmeyle bağlı olmaksızın açılan davanın eda davası, tespit davası, belirsiz alacak ve tespit davası, inşai dava, kısmi dava, terditli dava, seçimlik dava ve topluluk davası çeşitlerinden hangisi olduğunu belirleyerek yargılamayı sürdürüp davayı sonuçlandıracaktır. Davacı dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olduğundan söz etmiş olsa bile belirsiz alacak davası unsurları bulunmuyorsa bu davanın açılmasında hukuki yarar olmadığından söz edilemeyecek, alacağın istenmesinde hukuki yarar olduğundan mevcut unsurları itibarıyla kısmi dava açılmış olduğu kabul edilerek davacının talep sonucu hakkında karar verilebilecektir.
Ancak dava dilekçesinde talep edilen asgari tutar somut olayın özelliklerine göre talep edilebilecek toplam alacak miktarı kadar değilse ve kısmî davanın koşulları da bulunmuyorsa, bu durumda mahkemece alacak miktarını netleştirmesi ve bildireceği dava değerine göre eksik harcı tamamlaması için davacıya HMK’nın 119’uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca bir haftalık kesin süre verilmeli ve verilen kesin süre içinde belirtilen eksikliğin tamamlanması hâlinde davaya tam eda davası olarak devam edilmeli, aksi durumda ise davanın usulden reddine karar verilmelidir.

Buna karşılık, dava dilekçesinde asgari bir tutar gösterilmiş olup bunun, alacağın belirli bir kesimi olduğu anlaşılmakla birlikte, açılan davanın belirsiz alacak davası mı yoksa kısmi dava mı olduğu hususunda açıklık bulunmuyorsa hâkim, taleple bağlı olduğu için (6100 sayılı HMK m. 26) öncelikle, HMK’nın 119’uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, davacı tarafa bir haftalık kesin bir süre vermeli ve onun beyanı doğrultusunda açılmış olan davanın belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunu belirlemelidir. Bu da esasen hâkimin davayı aydınlatma ödevi kapsamındadır. Davacı verilen bir haftalık kesin süre içinde davanın belirsiz alacak davası olduğunu beyan etmiş ve belirsiz alacak davası açılabilmesi için gerekli koşullar mevcut ise dava belirsiz alacak davası olarak görülüp sonuçlandırılmalıdır. Belirsiz alacak davası açılabilmesi için gerekli şartlar bulunmakla birlikte davacı açmış olduğu davanın kısmi dava olduğunu belirtmiş ise bu hâlde mahkeme davayı, kısmi dava olarak kabul edip yargılamayı sürdürmelidir. Üçüncü bir ihtimal olarak davacı davasının belirsiz alacak davası olduğunu mahkemeye bildirmiş olmakla birlikte belirsiz alacak davasının koşulları bulunmuyor ve fakat kısmi dava açılabilmesi mümkün ise, bu durumda, mahkemece, açılmış olan dava, doğrudan bir ara kararıyla bir kısmi dava olarak nitelendirilmek suretiyle görülüp karara bağlanmalıdır. (HGK’nın 16.05.2019 gün ve…. K. sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.)
Bu açıklamalar kapsamında somut olaya bakıldığında; davacı vekili, ödenen tutarın 28.500.000 Euro olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak sureti ile 1.000.000 Euro sunun tahsilini istemiş olup, davasını açıkça belirsiz alacak davası olarak nitelendirmiştir. Dava belirsiz alacak davası olarak açılmasına rağmen İlk derece Mahkemesince isabetli olarak alacakların belirli olduğu, belirsiz alacak davasının koşullarının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Davacının, mevcut yasal düzenlemeler karşısında dava açmaktan başka bir yolla alacağına kavuşma imkânı olmayıp, bir mahkeme kararına ihtiyaç bulunması karşısında eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını söylemek mümkün değildir.
Başka bir anlatımla alacağı olduğunu iddia eden davacının alacağının tahsili amacı ile ister kısmi, ister tam eda veya belirsiz alacak davası açmasında her zaman hukuki yararı vardır. Zira davacı davalıdan olan alacağını istemektedir.
6100 sayılı HMK’nın 109’uncu maddesinin ikinci fıkrasının yürürlükten kaldırılmış olmasından dolayı belirli alacaklar için de artık kısmi dava açılması mümkün hâle geldiğine ve davacının alacaklarının bir kısmını dava ettiğinin dava dilekçesi içeriğinden anlaşılmasına göre, mahkemece dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmeyerek bir ara kararı ile kısmi dava olarak görülüp sonuçlandırılmalıdır.
Bu yöndeki kabulün Anayasa’nın 141’inci ve 6100 sayılı HMK’nın 30’uncu maddelerinde düzenlenen davaların en az giderle ve mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını öngören “usul ekonomisi” ilkesine de uygun olacağı, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan hak arama özgürlüğüne ve mahkemeye erişim hakkına da uygun olacaktır.
Bu durumda Dairemizce, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nin 353/(1)-a.4. maddesi uyarınca, esası incelenmeksizin kararın kaldırılmasına, yukarıda açıklanan esaslar dairesinde inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile:
HMK m. 353/1,a.4 gereğince, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce . sayılı dava dosyasında verilen 19/06/2018 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-Peşin alınan istinaf karar harcının iadesine,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine,
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
17/06/2021 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 353/1,a ve 362/1,g gereğince KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 21/06/2021

);