Devre tatil sözleşmelerinde tüketicinin cayma süresi tüketicinin sözleşmede kendisine tahsis edilen oda veya bölümü fiilen görmesi halinde başlar.
Hukuk Genel Kurulu 2017/631 E. , 2018/1171 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki “sözleşmenin iptali ve alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bursa Tüketici Mahkemesince davanın reddine dair verilen 12.03.2013 gün ve 2012/394 E., 2013/415 K. sayılı kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 12.12.2013 gün ve 2013/19546 E., 2013/31201 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı, davalı şirket elemanlarınca aldatıcı vaad ve taahhütler ile psikolojik baskı uygulayarak 23.7.2009 tarihinde devre tatil sözleşmesi imzalandığını, tatil hakkını kullanabilmesi için bir davetiye gönderilmediğini, tarafına tatil hakkını kullanmak uzere yer teslimi yapılmadığını, tatil hakkını hiç kullanmadığını, sözleşmenin haksız şartlar içerdiğini bu nedenlerle fesih koşullarının oluştuğunu, ileri sürerek, sözleşmenin feshi ile yapılan ödeme tutarı 2140 euronun iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının tesisi görerek sözleşmeyi imzaladığını, kapıdan satışın söz konusu olmadığını süresinde cayma hakkını kullanmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı şirket elemanlarınca aldatıcı vaad ve taahhütler ile psikolojik baskı uygulayarak 23.7.2009 tarihli devre tatil sözleşmesini imzaladığını, ancak tatil hakkını hiç kullanmadığını, tesisin kullanıma hazır halde kendisine tesliminin yapılmadığını belirterek, sözleşmenin feshi ile, ödemiş olduğu bedelin iadesi istemiyle eldeki davayı açmış, davalı ise devre tatil sözleşmesinin kapıdan satış şeklinde yapılmadığını, davacının tesisleri bizzat görerek sözleşmeyi imzaladığını savunmuştur.
4822 Sayılı Yasa ile değişik 4077 Sayılı TKHK’nun 8/1 maddesinde, “kapıdan satış, işyeri, fuar, panayır gibi satış mekânları dışında önceden mutabakat olmaksızın yapılan tecrübe ve muayene koşullu satışlardır.” şeklinde tanımlanmış olup, davalının sözleşmede belirtilen işyeri adresi olduğundan davacının, hediye tatil kazandığı belirtilerek davet üzerine gitmiş olduğu otelde, daha önceden düşünmediği ve devre tatil satın almak için de gitmediği halde, yapılan tanıtımlar üzerine hazırlıksız bulunduğu bir sırada imzalamış olduğu sözleşmenin, kapıdan satış şeklinde yapıldığının kabulü gerekir. Bu tip satışlar, tecrübe ve muayene koşullu satışlardan olduğundan, cayma hakkı ancak hizmetin ifasından sonra, başka bir ifade ile tatil hakkı kullanıldıktan sonra işlemeye başlayacak olup, bu süre içinde sözleşme askıdadır.
Davacının sözleşmeye uygun kullanımı bulunmadığına göre, bu durumda cayma hakkını kullanma süresi henüz başlamamış olup, davacının cayma hakkını kullanması mümkündür. Mahkemece sözleşmenin feshi ile ödenen bedelin iadesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…”
gerekçesi ile hüküm oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava tüketicinin açtığı sözleşmenin iptali ve alacak istemine ilişkindir.
Davacı 23.07.2009 tarihinde davalı şirketin temsilcileri tarafından Kuşadası HLC Termal isimli tesise devre tatil tanıtımı amacıyla götürüldüklerini, hiç niyeti yokken psikolojik baskı uygulanarak toplam 4.950 Euro bedelli devre tatil sözleşmesini imzaladığını, devre tatil hakkını hiç kullanmadığını, sözleşme yapılırken satın aldıkları hakkın başkasına satılmasına yardımcı olacaklarını belirtmelerine rağmen daha sonra böyle bir birimin olmadığının söylenmesi nedeniyle şirkete karşı güveninin sarsıldığını ileri sürerek sözleşmenin iptali ile ödediği 2.140 Euro bedelin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davacının 05.03.2011 tarihinden beri sözleşme bedeli olarak alınan senetleri vadeleri gelmesine rağmen ödemediğini, bu nedenle icra takibi başlatıldığını, eldeki davanın da bu takip başlatıldıktan sonra açıldığını, davacının süresinde ve usulüne uygun şekilde cayma hakkını kullanmadığını, sözleşmenin müvekkilinin aracılık yaptığı devre tatil köyü bizzat davacı tarafça gezip görüldükten sonra imzalandığını, sözleşme tarihinden üç yıl sonra açılan davanın iyi niyetle bağdaşmadığı gibi sözleşme ve kanun çerçevesinde cayma hakkının kullanılması imkânının doğmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin geçerli ve bağlayıcı mahiyette olduğu, davacının iradesinin sakatlandığına ilişkin herhangi bir delil sunmadığı, davalının sözleşme ile üstlendiği edimleri ifa etmediğinin ve sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin davacı tarafça ispat edilemediği, 23.07.2009 tarihinde imzalanan sözleşme için 06.03.2012 tarihinde dava açan davacının aradan geçen 2 yıl 8 aylık sürede davalıya edimin ifası ile ilgili herhangi bir ihtar göndermediği dikkate alındığında bu sözleşmeyi benimsediğinin kabulü gerektiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacının temyiz itirazları üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece önceki karar gerekçelerinin yanı sıra devre tatil sözleşmelerinin 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 6/B maddesinde müstakilen düzenlendiği, bu tip sözleşmelere bozma kararında belirtilen ve Kanun’un 8’inci maddesinde düzenlenen kapıdan satış sözleşmelerine ilişkin düzenlemelerin kıyas yolu ile uygulanmasının mümkün olmadığı, aksi hâlde 99 yıllık sözleşme boyunca devre tatil hakkını tecrübe etmediği müddetçe sözleşmenin askıda olduğunun kabulünün gerekeceği, bunun ise davalı için doğacak belirsizliğin 818 sayılı Borçlar Kanunu ile 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca kabul edilemeyeceği gerekçeleri ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: tüketicinin sözleşmeye konu taşınmaz ve tesisi gördükten sonra imzaladığı devre tatil sözleşmesinin feshi ile ödediği bedelin iadesini istediği olayda, kapıdan satışlara ilişkin cayma hakkının kullanılmasına ilişkin kanun hükümlerinin kıyas yolu ile uygulanmasının mümkün olup olmadığı, burada cayma hakkı ile ilgili kıyasın mümkün olduğu sonucuna varılacak olur ise tüketicinin cayma hakkını süresinde kullanıp kullanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle devre tatil sözleşmelerinin hukuki mahiyetine kısaca değinilmesinde fayda vardır.
Dünya turizm sektöründe “Timeshare” olarak adlandırılan ve son yıllarda önemli bir yükseliş göstererek turizm sektörünün ulusal ve uluslararası seviyede dinamik bir alanını oluşturan “devreli tatil sistemleri” ülkemizde daha çok, sıkı koşullara (şekil, taşınmazın niteliği vb.) bağlı, sahibine aynî hak sağlayan “devre mülk sözleşmeleri” ve devre mülk sözleşmelerine göre daha kolay hayata geçirilen ve fakat yalnızca şahsî hak doğuran “devre tatil sözleşmeleri” şeklinde uygulanmaktadır.
Devre tatil sözleşmeleri 06.03.2003 tarihinden önce mevzuatımızda yer almamakta, bu nedenle uygulamada ağırlıklı olarak atipik, karma sözleşmelerden sayılmakta ve genel itibariyle sözleşme süresi
boyunca her yıl belirli bir devreden belirli süre ile yararlanma yolunda şahsi hak sağlayan, taraflara karşılıklı edimler yükleyen isimsiz bir karma sözleşme olarak açıklanmakta iken; belirtilen tarihte yürürlüğe giren 4822 sayılı Kanun ile 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesine (B) bendi olarak eklenen düzenlemede yasal tanımına kavuşmuştur.
Buna göre “Devre tatil sözleşmeleri, en az üç yıl süre için yapılan ve bu süre zarfında yıl içinde, belirli veya belirlenebilecek ve bir haftadan az olmayacak bir dönem için bir veya daha fazla sayıdaki taşınmazın kullanım hakkının devri ya da devri taahhüdünü içeren ve bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunlu, yazılı sözleşme ya da sözleşmeler grubudur.”
Ne var ki 4077 sayılı Kanun’un bu yeni uygulamasında tüketicinin sözleşmeden cayma hakkı ile ilgili herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Oysa gerek tüketici hukukunun ruhu ve kapıdan satış, mesafeli satış gibi diğer sözleşmelerdeki kanun hükümleri, gerekse uluslararası alanda (Avrupa Birliği, 1994/47/AT sayılı, 26.10.1994 tarihli Yönetmeliği) karşımıza çıkan uygulamalar, devre tatil sözleşmelerinde de tüketicinin cayma hakkının bulunduğunun kabul edilmesini gerektirir.
Bu doğrultuda oluşturulan yargısal kararlarla, devre tatil sözleşmelerinin ülkemizde tezahürünün çoğunlukla önceden herhangi bir mutabakat olmaksızın toplantılı grup satışları, tanıtım broşürü üzerinden pazarlama şeklinde ortaya çıktığı da göz önünde bulundurularak, devre tatil sözleşmesini imzalayan tüketicinin cayma hakkı yönünden kapıdan satışla ilgili mevzuat hükümlerinden faydalanması imkânı sağlanmıştır.
Kapıdan satış sözleşmeleri ise 4077 sayılı Kanun’un 4822 sayılı Kanun ile değişik 8’inci maddesinde düzenlenmiş olup bu madde hükmüne göre;
“Kapıdan satış; iş yeri, fuar, panayır gibi satış mekanları dışında yapılan satımlardır.
Bakanlık, kapıdan satış yapacaklarda aranılacak nitelikleri, bu Kanuna tabi olan ve olmayan kapıdan satışları ve kapıdan satışlara ilişkin uygulama usul ve esaslarını belirler.
Bu tür satışlarda; tüketici, teslim aldığı tarihten itibaren yedi gün içinde malı kabul etmekte veya hiçbir gerekçe göstermeden ve hiçbir yükümlülük altına girmeden reddetmekte serbesttir. Hizmetlerin satımında ise bu süre, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren başlar. Bu süre dolmadan satıcı veya sağlayıcı, kapıdan satış işlemine konu mal veya hizmet karşılığında tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez. Satıcı, cayma bildirimi kendisine ulaştığı andan itibaren yirmi gün içerisinde malı geri almakla yükümlüdür.”
Madde metninden de anlaşılacağı üzere, kapıdan satış sözleşmelerinde cayma süresi; sözleşmenin mal alımına ilişkin olması halinde malın teslimi tarihinde, hizmet alımına ilişkin olması hâlinde ise sözleşmenin imzalandığı tarihte başlar.
Devre tatil sözleşmeleri çoğunlukla yalnızca belli bir odanın ya da taşınmazın belli dönemlerde kullanılmasından ibaret değildir; tüketiciler aynı zamanda tesisten ve tesiste verilen hizmetlerden de istifade ederler. 4077 sayılı Kanun’a tabi uyuşmazlıklar yönünden devre tatil sözleşmelerinde tüketicinin cayma süresinin başladığının kabul edilebilmesi için tüketicinin sözleşmede kendisine tahsis edilen oda veya bölümü fiilen görmesi ve bu surette gerçek anlamda teslimin sağlandığının bu iddiayı ileri süren tarafından ispatlanması gerekir.
Somut uyuşmazlık yapılan açıklamalar ve yürürlük tarihi itibari ile uygulanması gereken mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirildiğinde; davacı tüketici sözleşme konusu olan tesiste sözleşmeyi imzalamış ise de, bu durum tek başına sözleşme konusu oda veya bölümün, sözleşmede belirtilen dönemde tesis işletmesinin durumunun tüketici tarafından görülerek imzalandığını kabule yeterli sayılamayacağından, cayma hakkı süresinin askıda kaldığı kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç: Davacının temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429’uncumaddesi gereğince BOZULMASINA, aynı Kanun’un 440/III. maddesinin birinci bendi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 06.06.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.