Faiz alacağı zaman geçtikçe doğan bir alacak olup kural olarak davacı faiz alacağının doğduğu tarihten asıl alacağın ödendiği tarihe kadar faiz isteyebilir.
3. Hukuk Dairesi 2020/4268 E. , 2020/8225 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tüketiciyi koruma kanunundan kaynaklanan (malın ayıplı olmasından kaynaklanan) davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 20.8.2003 tarihinde … plaklı aracı davalı … şirketinden satın aldığını, araçta sürekli mekanik arızaların çıktığını, ayıplı aracın iadesi ile bedelinin ödenmesi için açtığı davanın kabul edildiğini, temyiz aşamasında, ayıp oranında bedelde indirim veya ücretsiz onarım hakkının değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulduğunu, bunun üzerine bedelde indirim talep ettiğini, bilirkişi raporu ile 31.923,42TL indirim olacağının tespit edildiğini, davayı açarken aracın yenisiyle değiştirilmesini veya bedelin iadesini talep ettiğinden faiz istemediğini ileri sürerek; ayıp oranında satım bedelinden indirilecek bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davacının Mercedes aleyhine açtığı davanın reddine, davacının davalı … hakkında açtığı davanın kabulü ile, dava tarihi olan 16/07/2010 tarihinden, ödeme tarihi olan 28/11/2016 tarihine kadar mahkememizin 2014/572 Esas sayılı dosyasında davanın kabulüne dair verilen ve dava değeri olarak kabul edilen 31.923,423-TL üzerinden hesaplanmak üzere işleyecek yasal faizinin davalı …’ den alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davalılardan … Ticaret Türk A.Ş. ’nin temyizi bakımından; Davacı eldeki dava ile; davalılardan … Ticaret Türk A.Ş.’den 20.08.2003 tarihinde satın aldığı otomobilin ayıplı çıkması üzerine 16.07.2010 tarihinde açtığı davada 17.03.2015 tarihli kararla araçtaki ayıp nedeniyle 31.923,42.-TL’nin davalıdan tahsiline karar verildigini, ancak talebi olmadığı için faize hükmedilmediğini belirterek 31.923,42.-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasak faizinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının eldeki davadaki faiz talebinin fer’i nitelikte talep olup, davalıların zamanaşımına ilişkin itirazlarının yerinde olmadığı,dava tarihi itibariyle sözkonusu karara ilişkin bedelin, davacı tarafça tahsil edilmemiş olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ve “Davacının davalı … hakkında açtığı davanın kabulü ile, dava tarihi olan 16/07/2010 tarihinden, ödeme tarihi olan 28/11/2016 tarihine kadar mahkememizin 2014/572 Esas sayılı dosyasında davanın kabulüne dair verilen ve dava değeri olarak kabul edilen 31.923,423-TL üzerinden hesaplanmak üzere işleyecek yasal faizinin davalı …’ den alınıp davacıya verilmesi” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Her ne kadar hüküm 6502 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra varilmiş ise de 6502 sayılı yasanın geçici 1. Maddesinin 2. Bendi gereğince ” Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki tüketici işlemlerine, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bu işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise kural olarak o kanun hükümleri uygulanır…” hükmü gereğince dava konusu olayda uygulanması gereken 4077 sayılı Yasa 4/4 maddesi “ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortava çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir.” düzenlemesi getirmiştir. 6098 sayılı TBK.nun 152. maddesi gereğince asıl alacak zamanaşımına uğrayınca, ona bağlı faiz ve diğer alacaklar da zamanaşımına uğrar. Diğer bir deyişle, faiz alacaği esas alacağın tabi oldugu zamanaşımna tabi olur. TBK’nun 154/2 maddesince alacaklının dava açmasıyla zamanaşımı kesilir. Ancak, zamanaşımın kesilmesi sadece dava konusu alacak için söz konusudur. Bu durumda davacının talebine konu faiz alacağının iki yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve faiz alacağının zaman geçtikçe doğan bir alacak olduğunun kabulü gerekir.
Somut olayda davacı asıl alacağa ilişkin davasını 16.07.2010 tarihinde faiz alacağına ilişkin bu davasını ise 09.01.2015 tarihinde açmıştır. Yukarıda belirtildiği üzere faiz alacağı zaman geçtikçe doğan bir alacak olup kural olarak davacı faiz alacağının doğduğu tarihten asıl alacağın ödendiği tarihe kadar faiz isteyebilirse de davalı taraf zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Davacının faiz alacağına ilişkin bu davayı 09.01.2015 tarihinde açmış olduğu gözetildiğinde davacının bu tarihten geriye doğru iki yıllık süre için faiz alacağını talep edebileceği hususu gözetilmeden yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2- Davalılardan … Türk A.Ş.’nin temyizi bakımından; Mahkemece, bu davalı bakımından davanın reddine hükmedilmiş, bu hükmün gerekçesi olarak ise “..davalı Mercedes’in eldeki davada pasif husumetinin bulunmadığından, hakkında açılan davanın usulden reddi gerektiği…” gösterilmiş ancak kendisini yargılamada vekil ile temsil ettiren bu davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
6100 sayılı HMK.’nun 332/1 maddesi gereğince yargılama giderlerine mahkemece resen hükmedilir. Aynı Kanunun 323/1-ğ maddesine göre de, vekil ile takip edilen davalarda vekalet ücreti yargılama giderlerinin kapsamındadır.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2.maddesine göre; “Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur.” Davalı … Türk A.Ş. bu davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğine ve mahkemece de, husumet nedeniyle bu davalı hakkında davanın reddine karar verilmiş olmasına göre, bu davalı lehine, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesi hükmüne göre vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, değinilen bu yönler gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.