Fatura alacağına dayalı takip nasıl yapılır? Dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir? Yargıtay bu konuda hangi görüştedir?

Fatura alacağına dayalı takip nasıl yapılır? Dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir? Yargıtay bu konuda hangi görüştedir?

  1. Fatura tanımı: Satılan mal ve yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı tutarı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tacir tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.
  2. Faturada bulunması gereken bilgiler:

– Fatura ibaresi,

– Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası,

– Maliye Bakanlığı ibaresi veya noter tasdik mührü şekli,

– Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası,

– Alıcının (müşterinin) adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası,

– Malın ve hizmetin türü, miktarı, birim fiyatı ve tutarı,

– Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası,

– Kaşe ve imza

1.1-VERGİ USUL KANUNUNDA FATURA

Fatura, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 229, 230. maddelerinde açıklanmış ve tanımlanmıştır.
VUK. “Faturanın Tarifi” başlıklı 229. maddesinde; “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.” denilerek tanımlanmıştır.
Yine VUK. 230. maddesinde bir faturanın münderecatı(zorunlu içeriği) sayılmıştır.
1.Faturanın düzenleme tarihi, seri ve sıra numarası;
2. Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası;
3. Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası;
4. Malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı;
5. Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası,
1.2-Türk Ticaret Kanununda Fatura
6102 sayılı TTK. 21. Maddesinde , “Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” denilerek tanım yapılmamışsa da hangi durumlarda, kim tarafından ve hangi unsurlar çerçevesinde düzenleneceğini zikretmiştir.
1.3-Yargı Kararlarında Faturanın Tanımı
Yargıtay 27.6.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında fatura; “…ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını ölçüsünü fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari bir belge niteliğindedir.” şeklinde tanımlanmıştır.

FATURANIN İSPAT GÜCÜ

6102 sayılı TTK. 21. Maddesinin 2. Fıkrasında ; “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü ile faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenleme yapılmıştır. Bu hüküm ile faturanın özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Ancak önemli olan şudur ki; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması ve faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Söz konusu akdi ilişkinin somut belgelerle ispat edilebilir olması, faturaya ilişkin ilgili karineden yararlanma açısından önem arz etmektedir.

“TTK’nın 23/2 maddesi uyarınca keşide edilen faturaya itiraz edilmemiş olması halinde fatura münderecatının kabul edilmiş sayılacağı hükmü ancak taraflar arasında faturanın keşide edilmesine neden olan akdi ilişkinin ispat edilmesi durumunda geçerlidir.” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi T. 8.6.1988 E. 1988/60 K. 1988/3809)
“Davaya dayanak alınan faturanın Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesi gereğince kesinleşmiş ve tarafları bağlayıcı olduğunun kabul edilebilmesi için, fatura konusu işle ilgili yanlar arasında sözleşme yapıldığının yasal delillerle kanıtlanması ve bedeli uyuşmazlık konusu işin de kabul edilebilir yeterlikte iş sahibine teslim edildiğinin yüklenici tarafından kanıtlanmış olması zorunludur. Mahkemenin kabulünde ve somut olayda olduğu gibi, açıklanan koşullar gerçekleşmeden sadece faturanın karşı tarafa tebliğ edilmiş ve itiraz edilmemiş olması yanlar arasında akdi ilişkinin kurulmuş olduğunu, iş bedelinin istenebilir olduğunu kanıtlamaz.” (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 07.03.2008 E. 2007/2029 K. 2008/1483)

 FATURAYA İTİRAZ

“Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır” hükmünün ispat açısından önemli olduğunu söylemiştik. Buna göre 8 günlük süre ispat açısından karine yaratmakta ve bir tarafa avantaj sağlamaktadır. Hükümde belirtilen 8 günlük süre hak düşürücü süre veya zaman aşımı süresi değildir, yalnızca ispat açısından karinenin hangi tarafa geçeceği hususunda önem arz etmektedir.

Söz konusu 8 günlük süre, faturanın alıcıya tebliği tarihinden itibaren başlar. Önemle belirtmek gerekir ki, itirazın işbu süre içerisinde karşı tarafa varmış olması geçerli bir itiraz bakımından gerekli değildir. Bu bakımdan, itiraz mektubunun sekiz gün içerisine postaya verilmiş olması yeterlidir. İşbu sürenin hesabında faturanın tebellüğ edildiği tarih hesaba katılmaz. Örneğin, ayın 10’inde tebliğ edilen bir fatura için son itiraz tarihi aynı ayın 18’dir. Her ne kadar faturaya itiraz şekle tabi olmasa da, sürenin işlemeye başlaması için tebliğin şart olduğu dikkate alındığında, faturanın karşı tarafa kanıtlanabilir bir yolla (noter, teslim alındı kayıtlı gönderi vs.) ulaştırılması faydalı olacaktır.

Yargıtay kararlarına göre itiraz edilen fatura, artık alıcı aleyhine delil oluşturmayacaktır. Diğer bir deyişle, faturanın içeriğinin doğruluğunu ispat etme yükümlülüğü, faturaya itiraz edilmesiyle birlikte faturayı düzenleyene (satıcıya) geçmektedir.

“Faturanın sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olması nedeniyle öncelikle taraflar arasında temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.”( 24.12.2003 Tarih ve 25326 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 27.06.2003 Tarih ve E:2001/1, K:2003/1 sayılı kararı)

FATURAYA DAYALI ALACAĞA YÜRÜTÜLECEK TEMERRÜT FAİZİ

Öncelikle vurgulamak gerekir ki alacağın niteliği ne olursa olsun kesin mutlak vadeye bağlanmamış her türlü alacak için, temerrüt faizi istenebilmesi için karşı tarafın temerrüde düşürülmesi yani alacağın karşı taraftan istenmiş olması gerekmektedir.

Faturanın düzenlenmesi ve hatta bu faturanın ilgilisine gönderilmesi dahi temerrüt anlamına gelmemektedir. Eğer faturaya dayalı icra takibine başlanılmadan önce faturadaki alacağın istendiğine ilişkin karşı tarafa ulaşmış bir ihtar yok ise temerrüt icra takibin açılmasıyla gerçekleşir. Bu durumda faturaya dayalı alacağa temerrüt faizi takip tarihinden itibaren yürütülür.

FATURAYA DAYALI ALACAĞIN CEBRİ  İCRA YOLUYLA TAHSİLİ :GENEL HACİZ YOLUYLA TAKİP

İcra İflas Kanunumuzda kişilerin birbirlerinden alacaklarını tahsil etmek için başvurabilecekleri takip yolları ve buna ilişkin kurallar düzenlenmiştir. Elinde bir fatura bulunan kişinin başvurabileceği takip yolu ise Genel Haciz Yoluyla İlamsız Takiptir. Faturayı düzenleyen kişinin icra dairesine sunacağı Takip Talebi ile icra takibi başlatılır. Bu takibin dayanağı olan fatura da takip talebinin ekinde yer almalıdır.

Takip Talebi kendisine ulaşan İcra Dairesi ise takip talebine uygun olarak 7ÖRNEK ÖDEME EMRİ hazırlar. Bu ödeme emrinin ekine takip talebinde bulunurken sunulan fatura örneği de eklenerek borçlunun adresine gönderilir. Ödeme emrinde borçluya 7 gün içinde ödeme yapabileceği, yine aynı süre içerisinde itiraz edebileceği aksi takdirde takibin kesinleşeceği ve malvarlığına el konularak alacağın tahsil edileceği bildirilir.

İlamsız icra takibine süresi içerisinde itiraz edilmesi halinde bir başka işleme gerek kalmaksızın takip durur. Takibe devam edilebilmesi için alacaklının şartları varsa İtirazın Kaldırılması veya İtirazın İptali Davası Açması ve takibin devamını sağlaması gerekmektedir.

Aleyhine Faturaya dayalı icra takibi başlatılan kişi de böyle bir borcunun bulunmadığının tespiti için “Menfi Tespit Davası” açabilir. İtirazın İptali, Menfi Tespit ve İtirazın Kaldırılması İstemleri herbiri ayrı kurallara tabi olup bu yazımızda “Fatura” nın bu davalardaki ispat gücüne değinmekle yetineceğiz.

FATURAYA DAYALI İCRA TAKİBİNİ KONU ALAN DAVALARDA FATURA İLE  TİCARİ DEFTERLERİN DELİL NİTELİĞİ

Yazımızın üst kısmında da faturanın niteliği ve içeriğine itiraz edilip edilmemesinin hukuki sonuçları üzerinde durduk. Fatura tek başına alacağın varlığını gösteren bir belge değildir. Bu nedenle faturanın açık ya da kapalı olarak düzenlenmesi, faturanın ilgilisine tebliğ edilip edilmemiş olması, ilgilinin fatura içeriğine itiraz edip etmemiş olması ve bu faturaların tarafların ticari defterlerine kaydedilmiş olup olmaması bir alacağın varlığının tespitinde değerlendirilmesi gereken kriterlerdir.

Öncelikle fatura taraflar arasındaki temel ilişkiye dayalı olarak düzenlenmek zorundadır. Ortada bir ilişki yoksa fatura içeriğine itiraz edilmemiş olsa dahi aleyhine fatura düzenlenen kişi için bir sonuç doğurmayacaktır. Örneğin Faturaya dayalı icra takibi sonucunda açılan itirazın iptali davasında borçlu aralarında hiçbir ilişki olmadığını o nedenle faturada yer alan miktardan sorumlu olmadığını iddia edebilir. Bu durumda alacaklı öncelikle aralarında bu faturayı düzenlemesine sebep olan ilişkiyi ispat etmek zorundadır.

Faturaya Dayalı İcra Takibine İlişkin Açılan Davalarda tarafların aralarında bir ilişki olup olmadığını, fatura içeriğindeki bedelin doğru yazılıp yazılmadığı , faturada yer alan alacağın ödenip ödenmediğini ortaya çıkaran en önemli delil tarafların ticari defterleridir. Ticari Defterlerin Delil Niteliği HMK’nın 222. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre ;

Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.

Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.

İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.

Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.

Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.

Görüleceği üzere bir ticari defterin, bu ticari defterin sahibi lehine delil olabilmesi karşı tarafın defterlerinin durumuna bağlı tutulmuşken aleyhine delil olması kolaylaştırılmıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.03.2012 tarih ve 2011/11-862 Esas, 2012/51 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere6100 sayılı HMK’nın 219. Maddesine göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, diğer anlatımla, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 83/2. maddesindeki(6100 sayılı HMK’nın 222/5. maddesi) özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar,HMK’nın 220. maddesindeki konuya ilişkin genel düzenlemelere tabidir. HMK’nın 220. Maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki; HMK’nın 220. Maddesi  bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Diğer anlatımla, belirtilen bu durumda ticari defterler de,HMK’nın m. 220.)anlamında “vesika” niteliğindedir

Ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen 6762 sayılı TTK’nın 82. maddesindeki (HMK’nın m. 222. maddesi) hüküm, “I – Kati delil” şeklindeki kenar başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde ve aynı Kanun’un 1474. maddesi uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde; ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin (maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla), kesin delil niteliğinde bulunduğunu öngörmektedir. 6762 sayılı TTK’nın 69. vd. maddeleri (6102 sayılı TTK’nın 64. maddesi ) uyarınca da defterlerini yöntemince tasdik ettirmeyen tacirin bu gibi defterleri lehine delil olamaz. Ancak kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. (HMK md. 222/4)

 

);