Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur.
14. Hukuk Dairesi 2019/442 E. , 2019/7520 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28/01/2010 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 08/10/2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 3022 ada 55 parsel sayılı taşınmazın genel yola bağlantısının bulunmadığını ileri sürerek davalı belediyeye ait taşınmazda uygun bir bedel karşılığında geçit hakkı kurulmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili belediye ait 54 parsel sayılı taşınmazın imar planında çocuk bahçesi alanında kaldığını, mevcut plana göre de kısmen konut kısmen park alanında kaldığından aleyhinde geçit kurulamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu 54 ve 55 No’lu parsellerin imar planında çocuk bahçesi alanında kaldığı görülmekte ise de yapılan keşifte davalı belediyeye ait 54 No’lu parselin otopark olarak işletildiğinin anlaşıldığı, Belediye Emlak Müdürlüğüne yazılan yazıya da cevaben 54 No’lu parselin davalı … adına özel mülk olarak tescil edilmiş olup kamuya tahsisli olmadığının ve bedeli ödenmek suretiyle geçit irtifakı tesisinde bir sakınca bulunmadığının bildirildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davacıya ait 3022 ada 55 No’lu parsel lehine davalıya ait aynı yer 54 No’lu parsel üzerinde 22.02.2011 tarihli bilirkişi heyeti raporu ve ekli krokisinde B harfiyle gösterilen 75 m2’lik kısımda geçit hakkı kurulmasına, davacı tarafından mahkeme veznesine yatırılan 16.250,00TL geçit bedelinin davalıya ödenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı … vekili temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “Mutlak geçit ihtiyacı” veya “Geçit yoksunluğu”, ikincisine de “Nispi geçit ihtiyacı” ya da “Geçit yetersizliği” denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nın 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılması da gerekebilir.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda, davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Yukarıda açıklanan genel ilkeler ışığında somut olaya gelince; her ne kadar mahkemece, davacıya ait 54 No’lu parsel lehine davalı belediyeye ait 55 No’lu parsel üzerinde 22.02.2011 tarihli bilirkişi heyeti raporu ve ekli krokisinde B harfiyle ve yeşil renkle gösterilen 75 m2’lik kısımdan geçit verilmiş ise de bu güzergah üzerinde kurulacak geçidin, davalı 54 No’lu parseli bölmek suretiyle kullanım şeklini ve ekonomik bütünlüğünü bozduğu, bu nedenle bu güzergah üzerinde geçit tesis edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, gerekirse mahallinde yeniden keşif yapılarak, davacıya ait taşınmaz lehine geçit tesisi için belirlenen diğer alternatif güzergahların değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Öte yandan, davacı … yargılama sırasında, lehine geçit tesisi istediği 55 parsel sayılı taşınmazı tapuda 08.08.2011 tarihli bağış işlemi ile eşi …’a devretmiş; yeni kayıt maliki vekili Av. … da 12.12.2011 tarihli dilekçesi ile taşınmazın el değiştirmesi nedeniyle HMK’nin 125. maddesi uyarınca davada taraf değişikliğine gittiklerini, davacı olarak …’ın davaya devam edeceğini bildirmiş ve bu dilekçesi usulüne uygun şekilde davalı tarafa da tebliğ edilmiş olmasına rağmen mahkemece, gerekçeli karar başlığında eski tapu kayıt maliki …’ın davacı olarak gösterilmesi de doğru görülmemiş; bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.11.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.