Haksız azilde avukat, dosya hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep edebilir.
13. Hukuk Dairesi 2016/10005 E. , 2019/6036 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı-karşı davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı-karşı davalı, davalı avukatı boşandığı eşi olan …’dan olan nafaka alacaklarının tahsili için vekil tayin ettiğini, … 3. İcra Müdürlüğü’nün 2009/3280 takip sayılı dosyasında birikmiş nafakalarının alınması için kendisine yetki verdiğini ve boşandığı eşi …’nın … Bankası A.Ş. … Cumhuriyet Şubesinden … 3.İcra Müdürlüğü’nün 2009/3280 takip sayılı dosyasında birikmiş borcuna mahsuben 20/12/2010 tarihinde 7.060,00.-TL, yine aynı bankaya 1.055,00.-TL, yine aynı bankaya nafaka borcuna mahsuben 1.555,00.-TL, … PTT Merkez Şubesinden nafaka borcuna mahsuben 1.625,00.-TL, … Merkez PTT’sinden nafaka borcuna mahsuben 1.580,00.-TL ve … 5. İcra Müdürlüğü’nün 2010/232 Tal. Sayılı dosyasına … 3.İcra Müdürlüğü’nün 2009/3280 takip sayılı dosyasındaki borcuna mahsuben numarası 3369 sayılı tahsilat makbuzu ile 1.575,60 TL’yi yatırdığını ancak davalının yatırılan paralardan toplam 7.826,00.-TL’sini ödediğini geriye kalan 7.715,00 TL’sinin ödenmediğini, davalının kendisini mağdur ettiğini ve davalıyı 13.12.2011 tarihinde azlettiğini beyan ederek talep ettiği 5.774,00 TL alacağın yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı-karşı davacı, davacının 24.11.2010 tarihinde başvurarak nafaka alacaklarını tahsil edemediğini ve bu dosyaya bakmasını talep ederek kendisine geldiğini, davacı ile arasında 24.11.2010 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi akdedildiğini, bunun üzerine davacının … 3.İcra Müdürlüğü 2009/3280 Esas sayılı, … 1.İcra Müdürlüğü’nün 2010/3825 Esas sayılı, … 2.İcra Müdürlüğü’nün 2011/52 Esas sayılı icra dosyalarını takip ettiğini, … 3.İcra Müdürlüğünün 2009/3280 Esas sayılı icra dosyası ile ilgili olarak 14.450,00.-TL tahsil edilmediğini, tahsil edilen tutarın 12.467,00 TL olduğunu, bu dosya ile ilgili davacıya yapılan ödemelerin ise 7.926,57 TL olduğunu, davacının ise tarafına ödemesi gereken toplam vekalet ücreti ve yargılama giderinin 5.428,90 TL’yi bulduğunu, bu durumda davacının halen tarafına 888,47 TL ödemesi gerekn vekalet ücreti borcu olduğunu, karşı davası ile ilgili taleplerinin ise; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacıdan 888,47 TL vekalet ücreti alacağı bulunduğunu, bu alacağının dava tarihine kadar kendisine ödenmediğini, bu alacağın yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ettiğini, davacının kötüniyetli ve yersiz iddiaları ile hakkında Baro soruşturması yapıldığını, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nce soruşturma yapılmasına rağmen davacı tarafından ısrarla tarafını zedeleyici ve meslek hayatını zedeleyici eylemlerde bulunulduğunu, bu sebeple lehine 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, asıl Davanın Reddine, karşı davanın Kısmen Kabulü ile 853,17-TL’nin davacıdan tahsili ile davalı karşı davacıya verilmesine, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı-karşı davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Asıl dava, vekalet ilişkisi nedeniyle davalı-karşı davacı uhdesinde bulunan davacı-karşı davalı müvekkile ait tahsil edilmiş paraların iade edilmemesi üzerine azledilmesi ve vekil uhdesinde bulunduğu iddia edilen paraların tahsili istemine, karşı dava ise vekalet ücretlerinin tahsili ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Avukatın vekil olarak borçları Türk Borçlar Kanunu’nun 505. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 389) ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanun’nun 506. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır.
TBK’nın 508.maddesinde; vekilin vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene verme borcu ile vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlü olduğu hususu düzenlemiştir. Geniş anlamda hesap verme yükümlülüğünün diğer bir görüntüsü de vekilin vekaleti dolayısıyla üçüncü kişilerden müvekkil nam ve hesabına para tahsil ettiği hallerde söz konusu olur. Vekil, müvekkilden veya üçüncü kişilerden aldığı değerler ve kendi ücret, masraf ve tazminat alacakları hakkında hesap vermek zorunluluğundadır. Hesap verme borcu hukuksal nitelikçe bir yapma borcudur.
“Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanunu’nun 506. (Mülga Borçlar Kanununun 390.) maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir.
Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.
Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Somut olay incelendiğinde; mahkemece alınan bilirkişi kök ve ek raporunda; davacı-karşı davalının 13.12.2011 tarihli azilname ile davalı avukatı azlettiği, azil gerekçesinde görülen lüzum üzerine olduğunun belirtildiği, azilnamede haklı gerekçe belirtilmediğinden davalı avukat tarafından takip edilen dosyalar sebebiyle vekalet ücreti hakkı doğduğu belirtilmiş ve mahkemece de söz konusu rapor hükme esas alınarak davalı-karşı davacı vekilin haksız azledildiği hususu kabul edilmişken, davalı-karşı davacının manevi tazminat taleplerine ilişkin gerekçe bölümünde; ”..Somut olayda davalı 25.1.2011 tarihinde tahsil ettiği ücretten 20 gün sonra 15.2.2011 tarihinde davacıya 100 TL, yine 19.9.2011 tarihinde tahsil ettiği ücretten tam 1 ay sonra 18.10.2011 tarihinde davacıya 700 TL ücret ödemiştir. Şu halde vaki bu gecikmeler vekalet sözleşmesinin özen ve sadakatle yerine getirileceği ile hesap verme yükümü hükmüne aykırılık teşkil eder. Yine davalı mahsup ettiği alacaklarına ilişkin davacıya bir açıklama yaptığına ilişkin dosyada bilgi ve belge bulunmamaktadır. Şu halde davalı da hem özen ve sadakat ile hesap verme yükümüne aykırı davranarak davacıya geç ödemede bulunmuş ve ona vekalet ücretleri ile ilgili bilgilendirme ve hesap verme yükümünü yerine getirmemiştir..” şeklinde açıklamara yer verilerek azlin haklı olup olmadığı hususunda çelişki yaratılmıştır. Bu durumda mahkemece, azlin haklı olup olmadığı hususu çelişkiye yer vermeyecek şekilde tespit edilerek, azlin haklı olduğu kanaatine varılması durumunda yukarıda yazılı açıklamalar ışığında bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde, çelişkili karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2-Bozma nedenine göre davacı-karşı davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davacı-karşı davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.