Tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın tazmini belirsiz alacak davası olarak açılamaz.
20. Hukuk Dairesi 2017/7595 E. , 2020/458 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ile davacılar vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; … ilçesi, 83 ada 44 parsel sayılı taşınmazın davacıların murisi …’a ait iken, İzmir 11. Asliye Hukuk Mahkemesine açılan 2004/217 Esas sayılı dava dosyası sonucunda taşınmazın 56,25 m2’lik kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından bahisle tapu kaydının iptaline karar verildiğini, davalı … Hazinesinin müvekkillerinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğinden, gerek arsa gerekse bina yönünden zarara uğradığından dava konusu taşınmazın arsa ve bina vs. olarak dava tarihindeki değerinin davalıdan tahsiline karar verilmesi için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL tazminatın zararın doğduğu tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 15.11.2016 tarihinde UYAP’a kaydedilen ıslah dilekçesi ile de fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dava değerini bilirkişi raporunda belirlenen 127.012,50TL’ye yükseltmiş ve zararın doğduğu tarihten itibaren faiz işletilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi olan İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulü ile 63.506,25’er TL’den toplam 127.012,50 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hükme karşı davalı Hazine vekili ile davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince her iki tarafın istinaf itirazlarının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili ile davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazmini isteğine ilişkindir.
Tazminat istemine dayanak 83 ada 44 parsel sayılı taşınmaz 275,00 m2 yüzölçümü ve kargir ev niteliği ile davacılar murisi … adına tapuda kayıtlı bulunmakta iken, davalı Hazine tarafından açılan dava sonucu İzmir 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/217-556 sayılı kararı uyarınca taşınmazın 56,25 m2’lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması nedeniyle tapusunun iptali ile tescil harici bırakılmasına karar verildiği, verilen kararın Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 06.04.2005 tarih 3117 E- 4133 K. sayılı ilamıyla onandığı, 11.01.2007 tarihinde mahkemece hüküm fıkrasında yer alan “82 ada” ibaresinin “83 ada” şeklinde düzeltilmesi yönünde tavzih kararı verildiği ve verilen tavzih kararının taraflarca temyiz edilmeyerek 31.01.2007 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Eldeki dosyada davacılar davasını 02.04.2015 tarihinde açmıştır.
Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır.Şöyle ki; 492 sayılı Harçlar Kanununun 16. maddesinde “Değer ölçüsüne göre harca tâbi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerler esastır…” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlenme karşısında tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davalar belirsiz alacak davası niteliğinde olmayıp nispi harca tâbi davalardandır.
492 sayılı Harçlar Kanununun “Harcı Ödenmeyen İşlemler” başlığını taşıyan 32. maddesinde ise “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak, ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
Dolayısıyla harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır.
Davacı taraf, 492 sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi, işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir.
Nitekim vurgulanan bu ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 gün ve E.- 2011/3-629 K.: 2011/613 ile 23.10.2013 gün ve E.- 2013/7-31, K. 2013/1481 sayılı ilâmlarında da benimsenmiştir.
Yargılama aşamasında taraflardan her biri, yapmış olduğu usûl işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Kural olarak, ıslah işlemi harca tâbi bir işlem olup; ıslah edilen husus, değer artırımı ise nispi tarifeye göre, değilse maktu harç yatırılmalıdır .
Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, dava dilekçesinde belirtilen miktar üzerinden nisbi peşin harç, ıslah edilen dava değeri üzerinden nisbi tarifeye göre ıslah harcı ödenmedikçe eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır. Davalı taraf harçtan muaf olsa dahi nispi peşin harç ve ıslah harcının alınması gerekir.
Ne var ki; davacılar vekili dava dilekçesinde belirtilen dava değeri üzerinden peşin nispi harcı ve ıslahla artırılan miktar üzerinden de ıslah harcını ödememiştir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler gözardı edilerek dava dilekçesinde belirtilen dava değeri üzerinden nisbi peşin harç alınmadan yine ıslahla artırılan dava değeri üzerinden ıslah harcı alınmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulmuştur.
Bu durumda mahkemece; yürürlükteki harçlar tarifesi uyarınca dava dilekçesinde belirtilen dava değeri üzerinden nispi peşin harç ve ıslahla artırılan dava değeri üzerinden ıslah harcını ödemesi konusunda davacılar vekiline usulünce süre verilip harcı ödenen miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken, harcı yatırılmayan ıslaha değer verilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekili ve davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILARAK, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin ise 6100 sayılı HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 05/02/2020 günü oy birliği ile karar verildi.