Tüm çalışanlara zam yapılması halinde, zam yapılmayan çalışanlar açısından eşit işlem borcuna aykırılık söz konusudur.
Yargıtay Kararı – HGK., E. 2016/1913 K. 2017/450 T. 15.3.2017
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 18. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 25.12.2013 gün ve 2012/529 E., 2013/469 K. sayılı karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 23.06.2015 gün ve 2014/8523 E., 2015/22609 K. sayılı kararı ile;
(…A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı işçi, davalı şirketin genel müdürlük işyerinde Tedarik Zinciri Yönetimi Direktörlüğü’ne bağlı Terminal Operasyonları Müdürlüğü’nde Mevzuat Uyum Koordinatörü olarak 20.11.2000 tarihinden 05.10.2012 tarihine kadar çalıştığını, davalı şirketin 21.07.2000 tarihinde özelleştirilmek sureti ile özel sektöre devredildiğini, davalı şirketin yeni ücret politikası oluşturduğunu ve bu ücret politikasına uygun olarak tüm çalışanlarla daha sonra yeni bir iş sözleşmesi imzaladığını, ancak davalı şirketin bu ücret politikasına uymadığını, müvekkilinin ücretine söz konusu sözleşme gereğince 01.01.2001 tarihinden itibaren her yıl Ocak ve Temmuz ayları itibari ile 6 aylık TÜFE oranında ücret artışı yapılması gerekirken bu artışların yapılmadığını ve eksik edeme yapıldığını, bu eksik ödemeye bağlı olarak her yıl Nisan ve Ekim aylarında ödenen ikramiyeleri de eksik ödediğini, ayrıca işten ayrılırken 70 günlük yıllık izin ücreti ödendiğini, ancak dava konusu ücret artışları dikkate alınmadığından müvekkiline yıllık izin ücretinin de eksik ödendiğini, fark alacağının doğduğunu belirterek, ücret farkı alacağı, ikramiye farkı alacağı ile yıllık ücretli izin farkı alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, şirket aleyhine bir müddettir aynı fark alacak talepleri ile davalar açıldığını, bu davaların yerel mahkemelerde davacılar lehine hükme bağlandığını, bu kararların henüz temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmediğini, müvekkil şirket insan kaynaklarınca hazırlanıp şirket yönetim kurulu tarafından onaylanarak yayınlanmış böyle bir duyurunun bulunmadığını, müvekkil şirketin 21.07.2000 tarihinde özelleştirildiğini, davacının bu özelleştirmeden sonra 20.11.2000 tarihinde müvekkil işyerinde çalışmaya başladığını, dolayısıyla davacının böyle bir sözleşme imzalamış olma ihtimalinin olmadığını, davacıyla böyle bir sözleşme imzalanmadığını, davacının hisse satış tarihi olan 21.07.2000 tarihinde şirkette çalışmakta ve 4046 sayılı kanunun 22. maddesi gereğince nakde tabi tutulacak personel kapsamında bulunmadığını, müvekkil şirkette davacı da dahil olmak üzere tüm çalışanlar ile 2003 yılında yeni bir sözleşme imzalandığını, yapılan yeni sözleşmede ücret artışlarının şirket tarafından belirlenen dönemler ve oranlarda yapılacağının öngörüldüğünü, ayrıca davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, davacının dava hakkını kötüye kullandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının iş koşullarında ve ücrette değişiklik halinde davacının değişikliği kabul etmeyerek sözleşmeyi feshetme hakkı veya itiraz hakkı olduğu, ancak feshetmeyip uzunca bir süre ücret almaya devam ederek yapılan işlemi zımmen kabul ettiği, bu haliyle de yapılan değişikliğin geçerlilik kazanacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı taraflar temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Kararı temyiz eden davalı vekili 10.03.2014 tarihli dilekçesi ile temyiz isteminden feragat ettiğinden ve dosyada mevcut vekaletnamesinde temyizden feragata yetkisinin bulunduğu anlaşıldığından davalının temyiz isteminin HUMK.nun 432/4.md.si uyarınca REDDİNE, nisbi temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine,
2-Davacının temyizine gelince;
Davacı 20.11.2000 tarihinde davalı işyerinde aylık 400 TL net ücretle çalışmaya başlamıştır. Davacı işe girerken davalı işveren ile aralarında iş sözleşmesi yapıldığını, işyerinde 6 ayda bir TÜFE oranında ücret artışı kararlaştırıldığını ancak işverence bu artışların tam olarak yansıtılmadığından ücretlerinin eksik ödendiğini belirtmiş ise de buna ilişkin bir iş sözleşmesi sunamamıştır.
Davalı işveren davacının 20.11.2000 tarihinde aylık 400 TL net ücretle çalışmaya başladığını ve aralarında iş sözleşmesinin 19.11.2003 tarihinde yapıldığını savunmuştur. Yine davalı işveren cevap dilekçesinde işyerinde çalışanlara TÜFE oranında zam koşulunun çalışanların rızaları ile 2003 yılında tümüyle kaldırıldığını açıkça belirtmiştir.
Davacı tarafından davalı şirketin özelleştirilmesinden sonra işe giren bazı çalışanlarla yapılan iş sözleşmeleri dosyaya delil olarak sunulmuştur. Bu sözleşmelerde çalışanların ücretlerinin her yıl 1 Ocak ve 1 Temmuz tarihi itibariyle geçmiş 6 aylık TÜFE endeksi oranında artırılacağı belirtilmiştir.
Her ne kadar davacının işe başladığı 20.11.2003 tarihi ile dosya içindeki yazılı iş sözleşmesinin yapıldığı 19.11.2003 tarihleri arasında davacının ücretlerinin her yıl 1 Ocak ve 1 Temmuz tarihi itibariyle geçmiş 6 aylık TÜFE endeksi oranında artırılacağı hususunda yazılı bir iş sözleşmesi ibraz edilememiş ise de davalı tarafın savunması ile davacı gibi sonradan işe giren işçilerle yapılan iş sözleşmesindeki ücret artışına ilişkin düzenleme nazara alındığında işyerinde 2001/Ocak-2003 temmuz döneminde 1 Ocak ve 1 Temmuz tarihi itibariyle geçmiş 6 aylık TÜFE endeksi oranında ücret artışı yapıldığı sabittir.
Davacının 2001/Ocak-2003/Temmuz dönemindeki ücret artışlarında yapılan eksiklik sonraki dönemdeki ücretininde etkileyecektir. Davacı ile 19.11.2003 tarihinde yapılan iş sözleşmesi ile ücret artış miktarının işverenin uhdesine geçmesi ancak geleceğe dönük bir uygulama olup işçinin bu tarihe kadar olan kök ücretindeki eksikliğe muvafakat ettiği anlamına gelmez.
Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacının işe başladığı 20.11.2000 tarihindeki 400 TL net ücretine 2001/Ocak-2003/Temmuz dönemlerindeki 6 aylık TÜFE endeksi oranındaki artışlar ile bu tarihten sonra işverence yapılan ücret artışları dikkate alınarak iş sözleşmesinin sona erdiği tarihe kadar olan dönem için aylık ücretleri tespit edilerek davaya karşı yapılan zamanaşımı savunması nazara alınmak suretiyle davacının ücret farkı, ikramiye farkı ve yıllık ücretli izin farkı alacakları hakkında yeniden bir karar verilmelidir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece davacı vekili tarafından sunulan imzasız ve tarihsiz yazı fotokopisinin delil olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, bu belgenin geçerli olduğu kabul edilse dahi belgedeki hükümlerin davacının işe başlamasından önce davalı işyerinde özelleştirme tarihinden önce çalışan ve özelleştirmeden sonra çalışmaya devam edecek personele uygulanacağının açık olduğu, sözleşmedeki hususların davacıyı kapsamadığı, davacı ile şirket arasında imzalanan 19.11.2003 tarihli iş sözleşmesinde ise ücret artışlarının şirket yönetimince belirlenen dönem ve oranlarda uygulanacağı, ikramiye ve diğer yardımların her yıl işveren tarafından belirleneceğinin belirtildiği, bu sözleşmenin her iki tarafı da bağladığı, davacının iş koşullarında ve ücrette değişiklik halinde davacının değişikliği kabul etmeyerek sözleşmeyi feshetme hakkı veya itiraz hakkı olduğu ancak feshetmeyip uzunca bir süre ücret almaya devam ederek yapılan işlemi zımmen kabul ettiği, bu haliyle de yapılan değişikliğin geçerlilik kazanacağı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar her iki tarafça temyiz edilmiştir. Hüküm Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçeyle bozulmuş, mahkemece önceki gerekçelerle ve bu dava dosyası ile emsal teşkil eden başka dava dosyalarında verilen ret kararlarının Yargıtay tarafından onandığı belirtilerek önceki hükümde direnilmiştir.
Direnme hükmü davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacının, davalı şirketin özelleştirilmesinden sonra taahhüt ettiği her yıl Ocak ve Temmuz aylarında TÜFE oranlarında yapılması kararlaştırılan ücret artışlarından yararlanıp yararlanmayacağı buradan varılacak sonuca göre davacının ücret, ikramiye ve yıllık izin fark alacaklarına hak kazanıp kazanamayacağı noktasındadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, Özel Dairece bozma kararının 2. bendinin 4. satırında “20.11.2003” olarak gösterilen tarihin maddi hataya dayalı olarak yazıldığının anlaşılmasına göre, belirtilen ibarenin 20.11.2000 olarak düzeltilmesi gerektiği kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre, davalı işyeri 21.07.2000 tarihinde özelleştirilmiştir. Davacı ise sigorta işe giriş bildirgesine göre özelleştirme tarihinden sonra 20.11.2000 tarihinde davalı işyerinde işe başlamıştır.
Bunun yanında dosya içinde yer alan tarihsiz ve imzasız “Nakle Tabi Personel’e Teklif Edilecek Paket” başlıklı belgenin “ücret politikası” adlı alt başlığında;
“POAŞ’ın yeniden yapılandırma süreci içinde 01.11.2000’de (31.10.2000 maaşı baz kabul edilerek) maaşlar % 50 artırılacaktır. Ocak 2001’de maaşlara (baz maaş X 6 aylık TÜFE) oranında ilave yapılacaktır. İlgili birim İstanbul’a taşındığında gene maaşlara (baz maaş X % 50 oranında zam yapılacaktır. Temmuz 2001’deki 6 aylık TÜFE oranı 30.06.2001 maaşları üzerine ilave edilecektir” hükmünün yer aldığı görülmektedir.
Davacı davalı şirkette çalışmaya başladığı tarihte davalı şirket tarafından tüm çalışanlarla yukarıda bahsi geçen belgede belirtilen ücret politikası doğrultusunda hizmet sözleşmesi imzalandığını iddia etmiş, buna karşılık davalı böyle bir sözleşme imzalanmadığını, davacı ile imzalanan tek sözleşmenin “ücret artışlarının şirket yönetimince belirlenen dönem ve oranlarda uygulanacağı, ikramiye ve diğer yardımların her yıl işveren tarafından belirleneceği” düzenlemesini getiren 19.11.2003 tarihli sözleşme olduğunu savunmuştur.
Belirtilmelidir ki, eşitlik İlkesi en temel anlamda Anayasa’nın 10. ve 55. maddelerinde ifade edilmiş, 10. maddede “Herkes, dil, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” kuralına yer verilmiştir. 55. maddenin kenar başlığı ise “Ücrette Adalet Sağlanması” şeklindedir. Tüm hukuk alanında geçerli olan eşit davranma ilkesi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 5. maddesinde de düzenlenmiş olup iş hukuku bakımından işverene, işyerinde çalışan işçiler arasında haklı ve objektif bir neden olmadıkça farklı davranmama borcu yüklemektedir. Bu bakımdan işverenin yönetim hakkı sınırlandırılmış durumdadır. Başka bir ifadeyle işverenin ayrım yapma yasağı işyerinde çalışan işçiler arasında keyfi biçimde ayrım yapılmasını yasaklamaktadır. Bununla birlikte eşit davranma borcu tüm işçilerin hiçbir farklılık gözetilmeksizin aynı duruma getirilmesini gerektirmemektedir. Bahsi geçen ilke eşit durumdaki işçilerin farklı işleme tabi tutulmasını önlemeyi amaç edinmiştir. Öte yandan anılan ilke hakların sınırlandırılması yerine korunmasına hizmet eder.
Öte yandan eşitlik ilkesini düzenleyen 5. maddede, her durumda mutlak bir eşit davranma borcu düzenlenmiş değildir. Belli bazı durumlarda işverenin eşit davranma borcunun varlığından söz edilmiş, ancak sözü geçen maddede “esaslı nedenler olmadıkça” ve “biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça” denilmek suretiyle bu yükümlülüğün bulunmadığı kabul edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta davalı işyerinde davacı gibi sonradan işe giren bazı işçilerin belirtilen ücret zamlarından yararlandırılmasına ilişkin olarak bu işçilerle hizmet sözleşmelerinin imzalandığı ve ücret zammımın uygulandığı işverenin kabulündedir. Keza davacının da işe girdiği 20.11.2000 tarihinde yazılı bir hizmet sözleşmesinin imzalandığı belirtilmiş ise de dosya kapsamında bu husus tam olarak açıklığa kavuşturulmamıştır. Sözleşme olmamış olsa bile işveren davacının işe girdiği tarihte tüm işçilere zam uygulamış ise eşit işlem borcu nedeni ile davacıya da zam uygulamak zorundadır. Hal böyle olunca mahkemece davacı ile işe giriş tarihinde yazılı bir sözleşme yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise sözleşmeye göre zamların uygulanıp uygulanmadığı araştırılmalı, sözleşme yapılmamış ise eşit işlem borcu kapsamında işyerinde işe girdikten sonra, sonradan yapılan ücret zamlarının tüm işçiler açısından işyeri uygulaması haline gelip gelmediği araştırılması ve bu hususların tespitinden sonra sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Buna göre, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Direnme kararı belirtilen bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde peşin temyiz harcının yatırana geri verilmesine, 15.03.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.