Yargıtay Kararı

11 yıl 11 ay 16 gün kıdemi olan işçinin hiç yıllık izin kullanmaması hayatın olağan akışına ters olup asilin mahkeme önünde beyanı alınarak olayın aydınlatılması gerekir.

11 yıl 11 ay 16 gün kıdemi olan işçinin hiç yıllık izin kullanmaması hayatın olağan akışına ters olup asilin mahkeme önünde beyanı alınarak olayın aydınlatılması gerekir.

9. Hukuk Dairesi         2020/9094 E.  ,  2021/4255 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : … 31. Hukuk Dairesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalıya ait işyerinde müdür olarak işe girdiğini, 15.03.2003 tarihinden 01.04.2015 tarihine kadar kesintisiz çalıştığını, her ne kadar çalışma dönemi içerisinde akrabaları ile ayrı bir şirket kurup Bağ-Kur hizmetinin var olduğu görünse de davacının aralıksız olarak davalıya ait iş yerinde çalıştığını, iş sözleşmesine haksız olarak son verildiğini belirterek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti ve asgari geçim indirimi taleplerinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, müvekkiline ait işyerinde 18.05.2004’den 20.04.2010 tarihine kadar aralıklarla çalıştığını, 2010 yılında davacının çıkışının yapıldığını, 2008 yılında şirket kurup kendi işyerini açtığının öğrenilmesi üzerine davacının iş sözleşmesinin haklı fesih suretiyle sona erdirildiğini, ücretinin asgari ücret olup günde 8 saatten fazla çalışmadığını, fazla mesai yapmadığını, hafta tatillerinde ve genel tatillerde izin kullandığını, kullanmadığı yıllık izin süresi bulunmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu :
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu :
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, Bölge Adliye Mahkemesi kararının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan yönleri usul ve kanuna uygun görülmüştür
2-Taraflar arasında uyuşmazlık, işçinin kullandırılmayan izin sürelerine ait alacağı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesinde, hakimin davayı aydınlatma ödevi düzenlenmiş olup, madde uyarınca, hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği ve delil gösterilmesini isteyebileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davalıya ait işyerinde 11 yıl 11 ay 16 gün çalışması bulunan davacının çalışma süresi boyunca hiç izin kullanmadığı kabulüne göre yıllık ücretli izin karşılığı alacak hesabı yapılmıştır. Davacının çalışma süresi boyunca hiç ücretli izin kullanmaması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, hakimin 6100 Sayılı HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde; mahkemece, davacı asilin çalışma süresi boyunca ücretli izin kullanıp kullanmadığı, kullanmış ise kaç gün yıllık ücretli izin kullandığı konusunda beyanı alınmalı bundan sonra sonucuna ve tüm dosya kapsamına göre bir karar verilmelidir.
3-Taraflar arasında davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı, hafta tatilleri ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıp çalışmadığı hususları da uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir.
İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda ise işçinin ihtirazi kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür.
Yukarıda izah edilen tüm hususlan hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil alacağı talepleri için de geçerlidir.
Somut olayda, taraflarca imzalı ücret bordrosu sunulmadığı gibi çalışılan saatleri gösterir davacının imzasını taşıyan puantaj kayıtları veya elektronik giriş çıkış kayıtları da dosya arasına sunulmamıştır. Davacı ise fazla çalışma iddiasının ispatı için tanık deliline dayanmıştır. İtibar edilen bilirkişi raporunda ise davacı tanıklarının beyanları dikkate alınarak hesaplama yapılmış ise de karara esas alınan tespitler dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Davacının tanıklarından …’ın kendi beyanında belirttiği üzere davalıya karşı açılmış davasının bulunduğu sabit olup, davacı ile menfaat birlikteliğinin bulunması nedeni ile beyanlarına ihtiyatla yaklaşılmalıdır. Diğer davacı tanığı olan … ise davalı işyerinde 2007 -2011 yıllarında çalıştığını belirtmiş olup alınan beyanında davacının çalışma sisteminden ziyade kendi çalışma sistemi hakkında bilgi vermiştir. Anlatılan hususlar kapsamında davacı talepleri değerlendirildiğinde, davacının fazla mesai , hafta tatili çalışması ile ulusal bayram ve genel tatil çalışması iddialarının ispat edildiğinden bahsedilemeyeceği açık olup fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti taleplerinin reddi gerektiği halde kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ve bu karara karşı istinaf başvurusunu esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin ise kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

);