İş kazası sonucu %32 oranında sürekli iş göremezliğe maruz kalan sigortalı lehine hükmedilen 35.000TL manevi tazminat miktarı fazladır.
Hukuk Genel Kurulu 2015/1606 E. , 2019/213 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Denizli 2. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.03.2013 tarihli ve 2009/680 E., 2013/120 K. sayılı karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 25.11.2013 tarihli ve 2013/11476 E., 2013/21703 K. sayılı kararı ile,
“…1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, davalı şirket vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava, 16.07.2004 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu %32 oranında sürekli iş göremezliğe maruz kalan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, maddi tazminat davasının reddine, 35.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; 16.07.2004 tarihindeki zararlandırıcı sigorta olayı nedeniyle davacının %32 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı, kazanın oluşumunda %35 oranında davalı şirketin, %65 oranında ise kazalının kusurlu olduğu ve hükme esas alınan hesap raporunda bir yanlışlık bulunmadığı anlaşılmıştır.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile sigortalı yakınlarına verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları,tarafların sosyal ve ekonomik durumları,paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu,olayın ağırlığı,davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez ve yine 22.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de açıklandığı üzere zarar görenin müterafik kusurunun varlığı halinde bu durumun manevi tazminatın takdirinde göz önünde bulundurulması gerekir.
Bu açıklamalardan olarak somut olayda, olay tarihine, davacı sigortalının yaşı ile sürekli işgöremezlik oranına, tarafların kusur dağılımına ve sosyal ekonomik durumlarına göre davacı yararına hükmedilen 35.000,00TL manevi tazminat fazladır.
O halde, davalı şirket vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. ..”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin davalıya ait işyerinde makine mühendisi olarak çalışmakta iken 16.07.2004 tarihinde uğradığı iş kazası sonucu sol ön kolda ezilme yaralanması olduğunu, sol el birinci parmağın 1/3 kesildiğini, diğer parmaklarda kısıtlılığa yol açan yaralanmalar meydana geldiğini, kazada tüm kusurun işverende olduğunu, ön koldaki yaralanma nedeniyle kolun görünümünün bozulduğunu, vücudun diğer yerlerinden alınan deri ile kaplanmaya çalışılmışsa da yine de görüntünün düzeltilemediğini, iş kazası nedeniyle müvekkilinin ruhsal yönden bunalıma girdiğini, davacının sakatlığının kalan aktif dönem itibariyle çalışmasına engel oluşturduğunu, 01.11.2004 tarihinden sonra da malulen çalıştırıldığını, her ne kadar yaşlılık nedeniyle emekli olmuş ise de 1959 doğumlu davacının 50 yaşında olduğunu, emeklilik sonrası da çalışabileceği bir mesleğinin bulunduğunu, ancak işgücü kaybı nedeniyle yeni bir iş bulup çalışmasının güçlüğü yanında verimliliğinin de azaldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00TL maddi ve 50.000,00TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, kazanın davacının kusuru ile meydana geldiğini, maddi tazminat talebinin yerinde olmadığını, manevi tazminat talebi miktarının da haksız zenginleşmeye neden olacak kadar yüksek olduğunu, kaldı ki müvekkili şirketin iş kazası sonrası çalışanına sahip çıktığını, maddi ve manevi tüm desteği verdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacının maddi zararının SGK tarafından bağlanan ilk peşin değerli gelir ve geçici iş göremezlik ödeneği ile karşılanmış olduğundan maddi zararının söz konusu olamayacağı, ancak yaptığı işin mahiyeti gereği, davalı işverenlikçe ve bizzat kendisince alınması gereken tedbirlerin her iki tarafça da gereği gibi alınıp uyulmaması, olay nedeniyle davacının sol el birinci parmağının kesilmesi, diğer parmaklarda oluşan kısıtlılık dolayısı ile %32 oranında malul kaldığı, meydana gelen olaydan sonra davacının uzun süre tedavi gördüğü, ruhsal ve bedensel yönden elem ve ızdırap çektiği dikkate alındığında olay anında ve olaydan sonra tedavi görene kadar duyduğu elem ve ızdırabın giderilebilmesi için manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmesinin hakkaniyete daha uygun olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, davacının maddi zararı SGK’ca bağlanan ilk peşin değerli gelir ve geçici iş göremezlik ödeneği ile karşılanmış olduğundan maddi tazminat isteminin reddine, 35.000TL manevi tazminatın olay tarihi olan 16.07.2004 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından iş kazası nedeniyle davacı lehine takdir edilen 35.000,00TL manevi tazminat miktarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Manevi tazminat isteminin temelinde, davalıların haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; zarar, fiil ile zarar arasında illiyet bağı, kusur ve fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir.
Öte yandan, Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarihli ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Yine BK 47. (TBK m.56) maddesi hükmüne göre hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O hâlde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut hâlde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Manevi tazminat, beden gücü kaybı nedeniyle bozulan ruh huzurunun, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabın kısmen ve imkân nispetinde iadesini amaçladığından hâkim, TMK’nın 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.
Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 tarihli ve 2033/21-368 E., 2003/355 K.; 23.06.2004 tarihli ve 2004/13-291 E., 2004/370 K. sayılı kararları).
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 16.07.2004 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle, davacının iş göremezlik derecesinin %32 olarak belirlendiği, olayın meydana gelmesinde davacının %65, davalı işverenin ise %35 kusurlu olduğu hususlarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Buna göre tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle iş kazası sonucunda davacıda iş göremezlik derecesi, olayın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğunun anlaşılmasına göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 26.02.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.