Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı

Bankaların Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’na bildirdikleri ancak müşterilerine uygulamadıkları akdi faizlerin temerrüt faizinin tespitinde esas alınmaz.

Bankaların Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’na bildirdikleri ancak müşterilerine uygulamadıkları akdi faizlerin temerrüt faizinin tespitinde esas alınmaz.

Hukuk Genel Kurulu         2017/1650 E.  ,  2019/507 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Denizli 1. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.12.2013 tarih ve 2013/311 E., 2013/584 K. sayılı karar davacı vekilince temyiz edilmekle, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 28.05.2014 tarih ve 2014/5715 E., 2014/9901 K. sayılı kararı ile,;
“…Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında yapılan genel kredi sözleşmesi gereğince kredi kullanan davalının borcunu ödememesi üzerine toplam 28.067,87 TL alacağın tahsili için yapılan icra takibinin davalının haksız itirazı nedeniyle durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, %20 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davacının asıl alacağının takipte talep edildiği gibi 23.653,70 TL olduğu, ancak sözleşmede uygulanacak yıllık temerrüt faiz oranının karşılaştırılmamasına göre temerrüt faizinin hesabında TBK’nun temerrüde ilişkin 120. maddesinin uygulanamayacağının gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının toplam 24.343,28 TL’ye itirazının iptaline, 23.653,40 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren %20,63 temerrüt faizi uygulanacağı takibin devamına, asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp, davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık davacı banka ile davalı arasında düzenlenen ticari nitelikli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
TTK’nun 8/1 maddesi uyarınca ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir. Somut olayda uyuşmazlığın ticari nitelikteki kredi sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle 6098 sayılı TBK’nun 88. ve 120. maddeleri uygulanamaz. Bu durumda; mahkemece, takibe dayanak yapılan genel kredi sözleşmesinin 45. maddesi uyarınca belirlenecek temerrüt faizi oranı gözetilerek bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir,…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, yanlar arasında genel kredi ve teminat sözleşmesi imzalandığını, davalının sözleşmeden kaynaklanan borcunu süresinde ödemeyerek temerrüde düştüğünü, hesabın 01.02.2013 tarihi itibariyle kat edildiğini ve davalıya 23.653,70TL borcu ve ferilerini ödemesi için 04.02.2013 tarihli ihtarname gönderildiğini ancak borcun ödenmediğini, alacağın tahsili için icra takibi yapıldığını, borçlunun haksız olarak icra takibine itiraz ettiğini, sözleşmenin 45. maddesine göre temerrüt faiz oranının yıllık %94,50 olduğunu, davalının zaman kazanmak ve icra takibini sürüncemede bırakmak amacıyla icra takibine kötü niyetli olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile %20 oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece; yanlar arasında akdedilen sözleşmede faiz oranlarının açıkça belirtilmediği, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (TTK) 8/1. maddesinde, ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceği, 9. maddesinde ise ticari işlerde kanuni, anapara ile temerrüt faizi hakkında ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanacağının belirtildiği, bu nedenle akdi faiz oranının hesabında 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği, 3095 sayılı Kanunun 1. maddesinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) ve 6102 sayılı TTK’ya göre faiz ödenmesi gereken hâllerde, faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre faiz oranının belirleneceği, TBK’nın 88/1. maddesi ve 3095 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 01.01.2006 tarihinden itibaren yasal faiz oranının %9 olarak uygulandığı, yıllık temerrüt faiz oranının da sözleşmede kararlaştırılmadığı, temerrüt faizinin hesabında ise TBK’nın temerrüde ilişkin 120. maddesinin uygulanması gerektiği, sözleşmede temerrüt tarihinde yürürlükte olan en yüksek kredi faiz oranına, bu oranın %50 ilavesi ile bulunacak olan oranın temerrüt faizi olarak kabul edildiği, bu durumda temerrüdün oluştuğu 20.03.2013 tarihinde yıllık avans faizinin %13,75 olup, bu oranın %50 fazlası olan %20,63 faiz oranının üzerinde talep edilen faizin geçersiz olduğu, alınan bilirkişi raporu sonucunda icra takip tarihi itibari ile davacı bankanın davalıdan 23.653,70TL asıl alacak, 178,25TL işlemiş faiz ve diğer fer’ileri olmak üzere toplam 24.343,28TL alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile itirazın 24.343,28TL üzerinden iptali ile asıl alacağın %20’si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece, önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda yanlar arasında imzalanan kredi sözleşmesinde faiz oranının sözleşmenin 45. maddesine göre belirlenmesinin gerekip gerekmediği, faiz oranının tespitinde 6098 sayılı TBK’nın 88. ve 120. maddesinin dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle konunun çözüme kavuşturulması bakımından faize ilişkin yasal düzenlenmelerin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
6098 sayılı TBK’nın “Faiz” başlıklı 88. maddesi;
“Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir.
Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmüne haizdir.
Aynı Kanun’un “Temerrüt Faizi” başlıklı 120. maddesi ise;
“…Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir.
Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz.
Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur”
düzenlemesini içermektedir.
Söz konusu bu maddeler genel kanun niteliğindeki Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan faize ilişkin hükümlerdir.
Öte yandan, ticari işlere ilişkin düzenlemelerin bulunduğu 6102 sayılı TTK’nın 8/1. maddesinde; ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceği, 9/1. maddesinde; ticari işlerde kanuni, anapara ile temerrüt faizi hakkında ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup bu maddede gönderme yapılan ilgili mevzuat 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’dur. 3095 sayılı Kanunun 1/1. maddesinde, Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’na göre faiz ödenmesi gereken hâllerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse faiz oranının yıllık % 12 olacağı düzenlenmiştir. Fakat Bakanlar Kurulu, Kanun’un ½. maddesinden aldığı yetkiye dayanarak 01.01.2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere ticari işlerde kanuni faiz oranını % 9’a indirmiştir.
Görüldüğü üzere Türk Ticaret Kanunu ve 3095 sayılı Kanun’da ticari işlerde akdi faizi sınırlayacak bir hüküm bulunmamaktadır.
6102 Sayılı TTK’nın 8. ve 9. maddelerinin gerekçesinde; ticarî işlerde faiz oranının serbestçe tayin olunacağı hususunun Türk Ticaret Kanunu’nda temel bir ilke olarak yer alması gerektiği, ticarî işlerde temel bir kanun olarak Türk Ticaret Kanunu’nun konunun düzenlenmesi gereken yer olduğu, ayrıca bir kanunun sadece kendi kapsamındaki konuları düzenlemesi, bunlara ilişkin hüküm koyması gerektiği, bu sebeple hükmün mülga 6762 sayılı TTK’da olduğu gibi ticarî işlere özgülendiği, 6762 sayılı TTK’da kullanılan “tayin olunabilir” ibaresinin ilke ile bağdaşmayan gereksiz bir esnekliğe yer verdiği, ilkenin tam olarak öngörülebilmesi için kesin bir ifade kullanılması gerektiği, bu sebeple ibarenin “belirlenir” şeklinde düzeltildiği vurgulanmıştır.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 8/1. maddesinde ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceği hükmüne aynı maddenin 3. fıkrasında tüketicinin korunmasına ilişkin hükümlerin saklı tutulacağına ilişkin bir istisna getirilmiş ise de başkaca bir istisna bulunmamaktadır. Aynı Kanunun 9. maddesinde, ticari işlerde kanuni, anapara ile temerrüt faizi hakkında ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Anılan hükümde sözü edilen ilgili mevzuatın 3095 sayılı Kanun hükümleri olduğunun, akdi faiz oranı yönünden bir sınırlama getirmediğinin ve 6102 sayılı TTK’nın 8. ve 9. maddelerinin ticari işler bakımından özel hüküm niteliğinde olup ticari işlerde bu hükümlerin uygulanması gerektiğinin, başka bir anlatımla 6098 sayılı TBK’nın 88. ve 120. maddeleri hükümlerinin ticari işlerde uygulanamayacağının kabulü gerekir.
Somut olayda yanlar arasında 02.11.2011 tarihinde “Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi” imzalanmıştır. Sözleşmenin 45. maddesinde davalının sözleşmeden doğan borcunu ödemediği takdirde alacağın muaccel hâle geldiği tarihten itibaren bunları davacı bankaya sözleşme koşullarında tamamen geri ödeyeceği tarihe kadar geçen günler için kredinin cins ve niteliğine bakılmaksızın davacı bankanın mevzuat gereğince Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’na bildirdiği kredi faiz oranlarından temerrüt tarihinde yürürlükte olan en yüksek kredi faiz oranına, bu oranın %50 ilavesi ile bulunacak oranda temerrüt faizi ile ödeneceği kararlaştırılmıştır.
Ne var ki Yargıtay uygulamasında bankaların Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’na bildirdikleri ancak müşterilerine uygulamadıkları akdi faizlerin temerrüt faizinin tespitinde esas alınmayacağı kabul edilmekte olup sözleşmede ayrıca bir temerrüt faiz oranı da belirlenmemiştir.
O hâlde, davacı bankanın kayıtları üzerinde konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yapılarak hesabın kapatıldığı tarih itibariyle davalının kullandığı ticari krediye uygulanan akdi faiz belirlendikten sonra temerrüt tarihine kadar bulunan alacağa akdi faiz işletilip, temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar sözleşmenin 45. maddesindeki anlaşma uyarınca akdi faizin %50 fazlası temerrüt faizi olarak uygulanıp takip tarihi itibariyle alacak tespit edilmeli ve takipten sonra da belirlenen temerrüt faizinin asıl alacağa uygulanmasını sağlayacak şekilde takibin devamına imkân sağlanması gerekmektedir.
Bu durumda yerel mahkemenin belirtilen direnme gerekçesi, Özel Daire bozma kararında ve yukarıdaki belirtilen bu ilave gerekçeler dikkate alındığında usul ve yasaya aykırıdır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, temerrüt öncesi dönemde uygulanacak akdi faiz yönünden ticari işlerde 6102 sayılı TTK’nın 8. maddesi gereğince faiz serbestisi bulunduğundan 6098 sayılı TBK’nın 88. maddesinde yer alan faize ilişkin tavan sınırların ticari işlerde uygulanamayacağı ancak temerrüt faizi yönünden ise 6102 sayılı TTK’nın 9. maddesi uyarınca temerrüt faizine ilişkin bir serbesti bulunmadığı, açıkça faize ilişkin genel düzenlemeler ve bu kapsamda 6098 sayılı TBK. ve 3095 sayılı Kanun hükümlerine yollama yapıldığından ticari işlerde temerrüt faizi yönünden 6098 sayılı TBK’nın 120. maddesi uyarınca temerrüt faizinde tavan sınırın uygulanması gerektiği bu durumda da temerrüt faizinin sözleşmeyle serbestçe kararlaştırılan akdi faizin altında olamayacağı, sözleşmede bu şekilde belirlenmiş akdi faiz oranı bulunmaması hâlinde temerrüt faizinin avans faizinin iki katını geçemeyeceği, açıklanan ilkeler uyarınca uygulanacak olan temerrüt faiz oranı belirlenip hesaplama yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, kararın bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca direnme kararının, Özel Daire bozma kararında ve yukarıdaki belirtilen ilave gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde peşin temyiz harcının ilgilisine iadesine, aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 02.05.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Somut olayda özel daire ile mahkeme arasındaki uyuşmazlık 6098 sayılı TBK 88 ve 120. maddedeki faiz tavan sınırlarının ticari işlerde uygulanıp uygulanmayacağı noktasında toplanmaktadır.
TBK 88. maddede ana para faizi, TBK 120. maddede ise temerrüt faizi düzenlenmiştir. 3095 sayılı Kanunun hem isminde, hem de içeriğinde ikili ayrım yapılarak, 1. maddede sözleşme faizi, 2. maddede ise temerrüt faizine yer verilmiştir. 6102 sayılı TTK’da da ikili ayrım bulunmaktadır. 8. madde akdi faize ilişkin olup ticari işlerde faizin serbestçe kararlaştırılabileceği hükmünü içermektedir. Ayrıca 9. madde mevcut olup burada kanuni faiz, temerrüt faizi hakkında ilgili mevzuat hükümleri uygulanır denilmiştir.
TTK 8 ve 9. madde ayrımı önceki TTK’da da bulunmakta idi ve o dönem yargısal uygulamalarda temerrüt faizinin 9. maddeye dayalı olduğu kabul ediliyor ve yaptığı yollamaya gidiliyordu. 6102 sayılı TTK da bu ayrımı korumuş olup, 8. madde temerrüt öncesi dönem için uygulanacak akdi faize, 9. madde ise temerrüt faizine ilişkin bir düzenlemedir.
TBK 88. maddede akdi faize ilişkin, TBK 120. maddede temerrüt faizine ilişkin faiz tavan sınırları getirilmiş olup bu hükümler ticari iş sayılan banka kredi sözleşmeleri için uygulanacak mıdır?
Temerrüt öncesi dönemde uygulanacak akdi faiz yönünden ticari işlerde 8. madde gereğince faiz serbestisi bulunduğundan TBK 88. maddede yer alan tavan sınırları ticari işlerde uygulanamayacaktır. Çünkü TTK 8, TBK 88 e göre daha özel bir madde olup bu maddede ticari işlerde faizin serbestçe kararlaştırılacağı düzenlenmiştir.
Temerrüt faizi yönünden uygulanacak TTK 9. maddede ise böyle bir serbesti bulunmadığı gibi açıkça faize ilişkin genel düzenlemelere ve bu kapsamda TBK ve 3095 sayılı Kanuna yollama yapıldığından ticari işlerde temerrüt faizi yönünden TBK 120. maddedeki temerrüt faizi tavan sınırı uygulanacak ancak temerrüt faizinin sözleşmeyle serbestçe kararlaştırılan akdi faizin altında olamayacağı gözetilecektir. Bu şekilde belirlenmiş akdi faiz yok ise, temerrüt faizi avans faizinin iki katını geçemeyecektir.
Önceki TTK 9. maddede 8. madde hükmünün saklı olduğu belirtilerek yollama yapıldığından serbesti temerrüt faizi için de geçerli iken 6102 sayılı yeni TTK’da bu yollama kaldırılmış, serbestiye esas bağ kopartılmıştır. Bu nedenle artık ticari işlerde temerrüt faizi için tam serbesti bulunmayıp maddenin yaptığı yollama da gözetilerek, TBK 120. madde gereği tavan sınırlar uygulanmalıdır.
2013 yılında enflasyon oranı % 7,4 oranında açıklanmış olup avans faizi oranı % 16,50’dir. Davacının talep ettiği temerrüt faizi oranı ise % 94,5 olup yıllık enflasyon oranının 12 katından fazladır. Yasal faize göre bakıldığında ise 10 katının da üstündedir. Enflasyonun ve yasal faizin 10 katından fazla olan bir faizin iktisat ilminin verileriyle, ekonomik hayatın göstergeleriyle bağdaşan makul ve mantıklı bir açıklaması bulunmadığı gibi, tavan sınırı getiren kanunun mantığıyla da bağdaşır bir izahı yoktur. Paranın değer kaybının 10 katını aşan bir temerrüt faizi kararlaştırılması çok fahiş olup ahlaka da aykırı sayılmalıdır. Kaldı ki kişilerin bu aşırı faiz yükü altına sokulması ve bu faizlere geçerlilik tanınması kişileri felakete sürükleyecek ağır bir yük olup mülkiyet hakkını ağır bir biçimde ihlal edeceği gibi, bireylerin dokunulmaz kişiliğine de zarar verecektir.
Yasa koyucunun ticari hayatın korunması amacıyla kişilerin bu ağır faiz yükü altına girmesini kabul ederek TTK 8. maddedeki faiz serbestisini ticari işlerdeki temerrüt faizi için de kabul ettiğini düşünmek faiz tavan sınırlarının getirilme amacı ve mantığıyla da bağdaşmaz.
Taraflardan biri için ticari iş sayılan sözleşme diğer taraf için de ticari iş sayıldığından taraflardan biri tacir ise diğer taraf tüketici olsa bile ticari iş hükümleri uygulanmaktadır. Bu nedenle ticari iş sayılan sözleşmelerin çoğu kez sadece bir tarafı tacir durumunda bulunmakta ve tacir sayılmayan esnaflar tüketiciler veya diğer kişiler de ticari iş sayılan sözleşmelerin tarafı olabilmektedirler. Günümüzde esnaf işletmelerinin yerini büyük ölçüde ticari işletmeler almış olup tacir sayılan marketten alınacak küçük bir ihtiyaç maddesi için dahi yapılan sözleşme ticari iş mahiyetindedir. Toplum hayatında ticari işlerin kapsamı bu ölçüde geniş iken ticari işler bakımından tacir sayılsın veya sayılmasın taraflarının bir korunma ihtiyacı altında olmadığı da düşünülemez.
Ticari işlerde akdi faiz serbestisinin bir mantığı vardır. Çünkü kişilerin borçlanma için değişik kanalları mevcut olup piyasa rekabeti içinde kendisine en uygun faiz oranını araştırıp buna göre borçlanması mümkündür. Zaten piyasa rekabeti içinde bu da makul oranlarda olacağından serbestinin olumsuz sonuçları da ortaya çıkmayacaktır. Ancak temerrüt hali çoğu kez ödeyememe ve aciz hali olup, akdi faizlerin kat be kat üstünde temerrüt faizlerinin devreye girmesi, ödeyememe ve aciz halini derinleştirip daha da zorlaştıracağı ve kişiler arasındaki uyuşmazlıkları arttıracağı için, temerrüt faizinin akdi faizin altında olmamak üzere sınırlandırılması, toplum huzuru ve barışı için de bir zorunluluktur. TBK 120. maddedeki faiz tavan sınırının, TTK 9. maddede serbesti kuralı bulunmadığı için ticari işlerde temerrüt faizi için de uygulanması gerekli ve zorunlu olup mevcut düzenlemelerden ticari işlerde temerrüt faizi için de tam bir faiz serbestisi olduğu sonucu ortaya çıkmamaktadır.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya döndüğümüzde davaya konu alacak ticari iş sayılan banka kredi sözleşmesinden doğduğundan hesaplamaların buna göre yapılması, öncelikle akdi faize ilişkin oranın serbestçe belirlenebileceği, bu nedenle TBK 88. maddedeki tavan sınırın uygulanamayacağı (6102 sayılı TTK 8), bu faiz serbestisinin TTK 9. madde kapsamında kalan temerrüt faizi için uygulanamayacağı, temerrüt faizinin akdi faiz oranından az olamayacağı (3095 Sayılı Kanun 2/3), bu miktarın altında olmamak üzere avans faizinin % 100 fazlasının yani iki katının geçilemeyeceği (TBK 120) gözetilerek uygulanacak temerrüt faizi oranları belirlenip buna göre hesaplama yapılması gerekmektedir.
Sonuç olarak mahkemenin direnme kararı, ticari işlerde temerrüt faizi için TBK 120. maddedeki faiz tavan sınırının uygulanması gerektiği yönünden kısmen doğru ise de hükme esas hesaplama yukarıda yapılan açıklamalara kısmen aykırı olduğundan yukarıda belirtilen esaslara göre hesaplama yapılmak üzere rapor alınması için değişik gerekçeyle hükmün bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan TBK 120. maddedeki faiz tavan sınırının ticari işlerde temerrüt faizi yönünden uygulanmayacağı yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.

);