Av. Ünal Göktürk

Bakırköy Hukuk Bürosu

Bankanın üçüncü kişi sıfatı ile istihkak iddiasında bulunabilmesi için haciz tarihi itibarı ile kredi borcunun tamamının ödenmemiş olması gerekir.

8. Hukuk Dairesi         2017/1999 E.  ,  2020/2144 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı alacaklı vekili, borçlu hakkında başlatılan takip üzerine borçlunun … Söke Şubesindeki kasada altın ve benzeri değerlerin haciz ve muhafaza altına alındığını, davalının bu mallar üzerinde 13.696,00 TL miktarında istihkak iddiasında bulunduğunu, istihkak iddiasının haksız olduğunu, nitekim davalı Bankanın rehin alacağının alacaklarını engeller nitelikte olmadığını belirterek, davanın kabulü ile üçüncü kişinin istihkak iddiasının reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı üçüncü kişi vekili, borçlu …’ın haciz tarihinde bankalarının kredili müşterisi olup, imzalanan sözleşmeler gereği müvekkili Bankanın müşterinin hesabındaki tutar üzerinde rehin, takas ve mahsup haklarının bulunduğunu, borçlu …’ın müvekkili Bankaya kredi borçlarının mevcut olduğunu, borçlunun iş bu kullandığı kredilerin teminatını teşkil etmek üzere, tüm hesaplarının Bankalarına rehnedildiğini, sonradan gelen tüm hacizlerin ancak bankaları alacağından sonra hüküm ifade ettiğini bildirerek, müvekkili banka aleyhine açılan haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, borçlunun davalı üçüncü kişi Akbankta bulunan kasasındaki altın ve değerli eşyaların muhafaza altına alındığı, davalı Bankanın haczedilen eşyalar üzerinde rehin hakkının olduğunu, rehin alacaklısının hakkının haciz alacaklısından daha önce geldiğini savunduğu, her ne kadar borçlunun davalı Bankada kasası olduğu ve Bankaya borcunun olduğu anlaşılmışsa da, kasanın şahsa ait özel kasa olduğu, altınlar üzerinde davalı Bankanın hakkının bulunmadığı, kendi iç ilişkileri niteliğinde olduğu gerekçesiyle davalı Bankanın istihkak iddiasının reddine karar verilmiş, kararı davalı üçüncü kişi vekili temyiz etmiştir.
Dava, alacaklının İİK’nın 99. maddesine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.
Dava konusu mahcuzlar, dava açıldıktan sonra davacı alacaklıya ihale yoluyla satılmıştır. Mahcuzların satılması halinde dava konusuz kalmayıp bedele dönüşür. Hacizli malın dava dışı bir kişiye satılması veya alacaklıya alacağa mahsuben satılması sonuca etkili değildir. Mahcuzların dava dışı bir kişiye veya dosya alacaklısına satılması halinde de dava bedele dönüşür. Zira, davacının bu davadaki hukuki yararının devam ettiğinin kabulü gerekir.
Davalı üçüncü kişi Banka, borçlunun bankalarına çek bedeli riski, kredi sözleşmeleri ve kiralık kasa ücretinden kaynaklanan borcu bulunduğunu, bu nedenlerle borçluya ait tüm hak ve alacakları üzerinde rehin ve hapis haklarının olduğunu belirterek istihkak iddiasında bulunmaktadır.
Davalı üçüncü kişi Banka ve takip borçlusu arasında kredi sözleşmeleri imzalanmıştır. Davalı üçüncü kişi Banka’nın dayandığı rehin, hapis, takas ve mahsup hakkının anılan kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte doğduğunun kabulü gerekir. Bununla birlikte üçüncü kişi Bankanın borçlusuna karşı ileri sürebildiği rehin, hapis, takas ve mahsup hakkını, borçlusunun alacaklısına karşı da ileri sürebilmesi mümkündür. Nitekim Yargıtayın ve Dairemizin yerleşik uygulaması da bu yöndedir. (HGK 28.03.2012 tarih ve 2011/12–849 esas 2012/242 karar) Gerçekten de TMK’nin 881. maddesinde: “Halen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir…” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre; anılan düzenleme alacak rehnine kıyasen uygulandığında, ileride doğacak alacakların da rehnedilebileceği sonucuna varılabilir. Ne var ki bu gibi durumlarda Bankanın üçüncü kişi sıfatı ile istihkak iddiasında bulunabilmesi için haciz tarihi itibarı ile kredi borcunun tamamının ödenmemiş olması, uzmanlık gerektiren bu durumun bilirkişi ya da bilirkişilere tespit ettirilmesi, belirlenen geri ödemesi yapılmamış kredi alacağı veya çek varsa bu miktar ile sınırlı olmak üzere üçüncü kişi bankanın dava konusu borçlu nezdindeki hak ve alacaklar üzerinde rehin, hapis, takas ve mahsup hakkının bulunduğunun kabul edilmesi gerekir. Haciz tarihi itibarı ile varsa kredi borcunun tamamı veya keşide edilen çeklerin ödemesi yapılmış ise bu kez üçüncü kişinin dayandığı kredi sözleşmesinden doğan rehin hakkının alacaklıya karşı ileri sürülmesi mümkün olmayacaktır.
Somut olayda; Mahkemece yukarıda anılan yoldan hareketle, bilirkişiden alınan ek raporda, davalı üçüncü kişi bankanın 13/08/2014 olan haciz tarihi itibariyle borçludan olan alacağının; ihtiyaç kredisi ile ilgili 3.716,18 TL, artı para kredisi ile ilgili 2.788,22 TL, kredi kartı ile ilgili 8.679,27 TL olmak üzere nakti kredi toplamının 15.183,67 TL, gayrı nakdi çek depo sorumluluğunun 6.720,00 TL, genel toplamın 21.903,67 TL olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla haciz tarihi itibariyle toplamda 21.903,67 TL risk bulunduğu bilirkişi raporu ve dosya içerisinde bulunan diğer belgeler ile sabit olup, haczin rehin hakkından sonra geçerli olduğunun kabulü gerekir. Buna göre; alacaklının talebi de gözetilerek, yalnızca riski aşan tutar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın tümden kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nin 366. ve HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 04.03.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

);