Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı

Bir vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü üzerinde taşır.

Bir vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü üzerinde taşır.

Hukuk Genel Kurulu         2017/695 E.  ,  2020/48 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Denizli 2. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkilinin orman ürünleri ticareti ile uğraştığını, piyasadan topladığı malları, aralarında İzmir’de faaliyet gösteren değişik firmalara ve “Defne AŞ Birlik Tarım” isimli firmaya sattığını, piyasadan kekik temin edebileceğini belirten davalı ile müvekkilinin mal sattığı “Defne AŞ Birlik Tarım” isimli firmaya müvekkili adına teslim etmesi hususunda anlaştıklarını, bu doğrultuda davalının hesabına 20.01.2010 tarihinde 6.000,00TL gönderildiğini, davalının bedelini almasına rağmen malı teslim etmediğini, gönderilen ihtara cevabında ise kekik bedelini aldığını ikrar etmesine rağmen malı teslim ettiğini savunduğunu, oysa müvekkiline veya müvekkilinin belirttiği yere teslim gerçekleşmediğini, aksinin belgeyle ispatlanması gerektiğini, sözleşmeye aykırı davranan davalı hakkında Denizli 2. İcra Dairesinin 2011/706 sayılı dosyası üzerinden 6.000,00TL’nin iadesi yönünde başlatılan takibe de haksız şekilde itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; taraflar arasında müvekkilinin üreticilerden kilosu 1.75TL’ye kekik temini ve davacının göstereceği İzmir’de faaliyetini sürdüren firmalara teslim edilmesi yönünde anlaşma bulunduğunu, bu doğrultuda mal bulan müvekkilinin üreticilere verilmek üzere 5.000,00TL talep ettiğini, davacının da aynı gün, 14.01.2010 tarihinde, dava dışı İmdat Sağım’ın hesabına bu parayı havale ettiğini, 5700 kilo kekik alan müvekkilinin ertesi gün malı davacının gösterdiği OREGE Orman Tarım Ürünleri Turizm İnş. San. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ye davacının da hazır bulunduğu 20 İMDAT 005 plakalı araç ile, 33407 nolu kantar fişi üzerinden teslim ettiğini, davacının ödediği 5.000,00TL’den bakiye kalan ve üreticilere verilecek mal ücreti (kalan 4.975,00TL), müvekkilinin komisyonu ve nakliye ücretinden (1.025,00TL) oluşan toplam 6.000,00TL borcunu birkaç gün sonra ödeyeceğini söylediğini, sonrasında 20.01.2010 tarihinde davacının borcunu müvekkilinin hesabına ödeyerek kapattığını ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin son bulduğunu, aksini belge ile ispat külfetinin davacı üzerinde bulunduğunu takibe konu 6.000,00TL’nin ayrı bir hukuki ilişki için değil, 5.700 kilo kekik için ödenmesi gereken 11.000,00TL’nin bir parçası olduğunu, davacının İmdat Sağım aleyhine aynı hususta başlattığı takibe vaki itirazın iptali davasının görüldüğü Denizli 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/788 E. sayılı dosyası ile bu dosyanın birleştirilerek görülmesi gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Denizli 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 07.11.2013 tarihli ve 2011/793 E., 2013/1114 K. sayılı kararı ile; 21.01.2010 tarihinde düzenlenen ve dava dışı Orege firmasının faturaları içerisinde dosyaya sunulan 10.717,11TL bedelli fatura ile davacı tarafından toplam 4190 kilo kekik ve kuru defne yaprağı alınarak Orege firmasına teslim edildiği, davacı tarafından gönderilen 6.000,00TL havale bedelinin teslim olan kekik bedeli karşılığı olduğu, her ne kadar davacı tarafından Orege firmasına teslim edilen emtianın Milas’dan alındığı iddia edilmiş ise de, buna ilişkin taşıma irsaliyesi ve kantar fişlerinin davacı tarafından dosyaya sunulamadığı, davalının ise Orege firmasına ait 15.01.2010 tarihinde düzenlenmiş kantar fişini dosyaya sunduğu, dava dışı Orege yetkilisi … tarafından mahkememize verilen yazı cevabında; 94952 nolu ve 21.01.2010 tarihli … faturası ile faturada gösterilen emtiaların …’dan alışının yapıldığının bildirildiği, Orege yetkilisinin beyanı, ticari defter ve kayıtları, 21.01.2010 tarihli 094952 nolu fatura içeriğinden bu faturada bulunan ürünlerin davacı tarafından dava dışı Orege’ye teslim edildiğinin anlaşıldığı ve davalıya 20.01.2010 tarihli Akbank Milas Şubesinden davacı tarafından havale ile gönderilen 6.000,00TL’nin … tarafından temin edilen kekik bedeli olarak ödendiği, davalının davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 13. Hukuk Dairesince 28.01.2015 tarihli ve 2014/12253 E., 2015/1549 K. sayılı kararı ile; “…Davacı, davalının topladığı kekiklerin kendisine teslim edilmesi karşılığında davalıya 6.000TL gönderdiğini iddia etmiş, davalı ise akdi ilişkiyi kabul ile davacının gösterdiği şirkete teslim edildiğini savunmuştur. Mahkemece, davalının savunmasına itibar edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, davalının topladığı kekikleri davacı adına teslim ettiğini belirttiği dava dışı şirketin mahkemeye hitaben yazdığı 02.04.2012 tarihli cevabi yazıda; ”… … isimli kişiyi tanımadıklarını ve alışverişlerinin olmadığını…” belirttiği görülmektedir. Davada ispat külfeti davalıda olduğuna göre davacı adına teslimi dosya kapsamındaki mevcut delillerle kanıtlayamadığı anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca ispat yükünün davalıda olduğu düşünülerek karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle ispat yükünün ters çevrilerek davacıya ait olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Mahkemenin 02.06.2015 tarihli ve 2015/400 E., 2015/642 K. sayılı kararı ile önceki karar gerekçeleri tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; itirazın iptali istemine konu takibin dayanağı olan havalenin davalı tarafça alınacak mal karşılığı gönderildiğinin iddia edildiği, karşı tarafın ise malın davacı adına, onun isteği üzerinde dava dışı firmaya teslim edildiğini savunduğu olayda dosya kapsamı itibariyle ispat yükünün hangi tarafa ait olduğu noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle ispat yükü kavramına kısaca değinilmesi gerekir.
13. Özel hukuka ilişkin bir davada, hâkim kural olarak doğduğu iddia edilen bir hukuki sonucun, gerçekten doğup doğmadığını belirleyebilmek için, o hukuki sonucu öngören hukuk kuralındaki şartların (unsur vakıaların, öğe olayların), somut olarak ortaya çıkıp çıkmadıklarını kendiliğinden araştıramaz. O hukuki sonucun doğduğunu iddia eden taraf, gerçekleşmesi gereken şartların, unsur ve vakıaların somut olarak gerçekleştiğini ispat etmelidir (Umar, B./Yılmaz, E.: İspat Yükü, İstanbul 1980, s.l). Bu çerçevede ispat, bir davada ileri sürülen hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların gerçekten mevcut olup olmadıkları konusunda, birtakım araçlarla mahkemeye kanaat verme işlemi olarak tanımlanabilir.
14. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ‘nun (TMK) 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. ” hükmünü içermektedir.
15. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinde de;
“(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
16. Maddenin birinci fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü üzerinde taşıyacaktır. İkinci fıkrada ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir.
17. Bu noktada ispatla ilgili karine oluşturan hâllerden biri ve somut uyuşmazlıkta da tartışılması gereken “havale” ile ilgili açıklamada bulunmak yerinde olacaktır.
18. Eldeki davada uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 457 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan havale, hukuksal niteliği itibariyle bir ödeme vasıtasıdır. Başka bir anlatımla, havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) ileri süren havaleci (muhil), bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür.
19. Somut uyuşmazlıkta da davacı davalıya havale ile gönderdiği para karşılığında teslimi gereken malın teslim edilmediği gerekçesiyle havaleye konu bedelin iadesi için başlattığı takibe vaki itirazın iptalini istemiştir.
20. Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenen itirazın iptali davalarının konusu, icra takibi konusu edilen alacaklar olup davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan ispat külfetiyle ilgili kurallar itirazın iptali davasında da geçerlidir. Taraflar iddia ve savunmalarını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir. İtiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bu dava icra takibine sıkı sıkıya bağlıdır ve takibe bağlılık alacağın hem miktarı hem de kaynağı yönünden mevcuttur.
21. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; eldeki davaya konu Denizli 2. İcra Dairesinin 2011/706 sayılı takip dosyasında takip sebebi olarak “Müvekkilime teslim edilecek kekik karşılığı 20.01.2010 tarihinde Akbank Milas Şubesinden gönderilen 6.000TL havale bedeli” gösterilmiştir. Davalı, süresinde verdiği ödeme emrine itiraz dilekçesinde takip alacaklısına hiçbir borcu bulunmadığını, bu hususu itirazına ekli 13.10.2010 tarihli cevabi ihtarında da bildirdiğini, 6.000,00TL’nin 2010 yılı Ocak ayında 20 İMDAT 005 plakalı araçla kendisine teslim edilen kekiklerin satış bedeli olduğunu dile getirmiştir.
22. Herhangi bir açıklama içermeyen havale dekontu, yukarıda izah edildiği üzere, karineye dayalı olarak ödeme aracı sayıldığından, bu karinenin aksini ispat yükü davacı üzerinde ise de davalı bu ödemenin kekik alım satımı ilişkisi sebebiyle yapıldığını doğrulamış ve fakat davacının iddiasının aksine malın Defne Birlik Tarım A.Ş.’ye değil, İzmir’de faaliyet gösteren Orege isimli firmaya teslim edilmesinin davacı tarafından istendiğini ve onun da yanlarında bulunduğu hâlde malın bu firmaya teslim edildiğini, hatta aynı ilişki içerisinde dava dışı İmdat Sağım isimli kişiye de para havale edildiğini ve onun hakkında da aynı iddia ile takip başlatıldığını savunmuştur. Bu suretle taraflar arasındaki anlaşmazlık teslim için kararlaştırılan yer ve teslimin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplandığından öncelikle bu savunma üzerinde durularak alım satım ilişkisinin ne şekilde tezahür ettiğinin dosyaya sunulan yazılı belgeler çerçevesinde irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
23. Dosya kapsamındaki delillerden dava dışı İmdat Sağım isimli kişi hesabına 14.01.2010 tarihinde 5.000,00TL havale edildiği sabittir. Davalı aşamalarda değişmeyen savunmasında, bu ödemenin de eldeki dava ile aynı alım satım ilişkisi çerçevesinde yapıldığını ifade etmiştir. Davacı ise İmdat Sağım ile aralarındaki ilişkinin bağımsız mahiyette olduğunu, bu nedenle davaların birleştirilmemesi gerektiğini bildirmiştir.
24. Oysa davaya konu icra takibinden (05.05.2011) önce davacı …’ın davalı, dava dışı Lütfi Kırtıl ve İmdat Sağım’a gönderdiği 23.09.2010 tarihli ihtarname içeriği davalının her iki havalenin de aynı satış ilişkisi çerçevesinde gönderildiği yönündeki savunmasını doğrular mahiyettedir. Zira davacı bu ihtarnamede taraflar arasındaki süreci 11.000,00TL’lik mal teslimi konusunda anlaşıldığını, bulunan malın İzmir’de teslim edilmek üzere İmdat Sağım eliyle taşındığını, İmdat Sağım adına 14.01.2010 tarihinde 5.000,00TL gönderildiğini, bu havaleden sonraki gün malın kantara çıkarıldığını, sonrasında dava konusu bakiye bedelin davalı hesabına gönderildiğini belirtmek suretiyle olayların gelişimini açıkça anlatmıştır.
25. Nitekim İmdat Sağım hakkında 5.000,00TL’lik havale ile ilgili başlatılan takibe aynı savunmalarla itiraz üzerine itirazın iptali yönünde açılan ve davalının bu dosya ile birleştirilmesini talep ettiği davada, Denizli 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 02.10.2013 tarihli, 2011/788 E., 2013/1028 K. sayılı kararıyla eldeki uyuşmazlığa konu 6.000,00TL’lik havaleden de bahseder şekilde “…bu kekiklerin davacı … adına Orege firmasına teslim edilmiş olduğu ve bu durumda davacının ödediği 11.000TL’nin davalı İmdat ve dava dışı Gökhan’ın birlikte temin ettikleri kekik bedeli olarak ödendiğinin ve davalının da davacıya borcunun bulunmadığının kabulü gerektiği” şeklindeki gerekçeyle dava reddedilmiş ve hüküm temyiz incelemesinde onanarak kesinleşmiştir. Taraflarının farklı olması nedeniyle kesin hüküm teşkil etmeyeceği açık olan bu kararın eldeki uyuşmazlık için kuvvetli delil mahiyetinde olduğu yadsınamaz. Gerek davacının ihtarnamesinde yer alan kendi ifadeleri gerekse İmdat Sağım hakkındaki kesinleşmiş mahkeme kararı gerekçesi iki havalenin de aynı satış işlemi çerçevesinde gerçekleştirildiğini göstermektedir. Dosya kapsamı itibariyle davacı tarafça bu durumun aksi ispatlanamamıştır.
26. Gelinen aşamada tartışılması gereken bir diğer husus teslimin taraflar arasında ne şekilde kararlaştırıldığı meselesidir.
27. Davacı malların Defne Birlik Tarım A.Ş.’ye teslim edileceği konusunda anlaştıklarını ileri sürmüş, davalı ise gerek yukarıda bahsi geçen ihtara cevabında gerek ödeme emrine itirazında ve gerekse davaya cevabında bu iddiayı kabul etmemiş, anlaşmanın teslimin Orege isimli firmaya yapılacağı yönünde olduğunu savunmuştur. Bu hâlde teslimin Defne Birlik Tarım A.Ş.’ye yapılacağının kararlaştırıldığını ispat yükü davacı üzerinde olup bu yöne ilişkin olarak ispata elverişli herhangi bir delil sunulamamış ve hatta sonrasında bu iddiasını da değiştirerek malın bizzat kendisinin temin edeceği kamyonla davalının köyüne gidilerek oradan alınacağını ifade ederek kendi içerisinde çelişmiştir.
28. Oysa davalının cevap dilekçesi ekinde sunduğu 15.01.2010 tarihli, 33407 nolu, “İ.A.O.S.B. Organize Kantar Çiğli/İzmir” başlığını, araç plakası olarak “20 İMDAT 005”, firma adı olarak ise “OREGE” yazısını taşıyan 5700 kg kekik tartımına ilişkin kantar fişi, içeriği itibariyle davalının savunmasını doğrular ve bunun da ötesinde davacının kendi ihtarındaki olay anlatımı ile de örtüşür mahiyettedir.
29. Özel Dairece bozma kararına dayanak kılınan Orege firması yetkilisinin Mahkemeye sunduğu 02.04.2012 tarihli yazıda … ve İmdat Sağım isimli kişileri tanımadığı ve alışverişlerinin olmadığı ancak …’a yazı ekinde sunulan 21.10.2010 tarihli faturayla 2780 kg naturel kekik, 980 kg sivri kekik, 430 kg defne yaprağı karşılığında 10.717,11TL ödendiği bildirilmiştir. Ne var ki bu belgenin, ispat yükünü davalı üzerine çevirdiği kabul edilemez. Zira davalı istikrarlı savunmasında davacının bizzat gösterdiği firmaya malın teslim edildiğini, kendilerinin bu firmayla doğrudan alışverişlerinin olmadığını açıkça ifade etmiştir. Başlangıçta bu firmaya davalılar tarafından kendisi adına teslim edilen mal bulunmadığını ifade eden davacı, bahsi geçen faturanın sunulmasından sonra bunun bizzat kendisinin Orege ile olan ilişkisinden kaynaklandığını, davalılarla ilgili olmadığını ileri sürmüş ve 39660 nolu 21.01.2010 tarihli sevk irsaliyesini delil olarak sunmuş ise de faturada bu irsaliyeye ilişkin herhangi bir kayıt yer almadığı da gözetildiğinde sunulan delilin bu iddiayı ispata elverişli olduğu kabul edilemez.
30. Tüm bu açıklamalar karşısında ispat yükünün davacı üzerinde olduğu ve dosya kapsamı itibariyle bunun sağlanamadığı gerekçesiyle verilen direnme kararı yerindedir.
31. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde davalının havaleye konu edilen bedel karşılığında mal teslim ettiğini ispat ile yükümlü olduğu, dosya kapsamı itibariyle bu savunmanın ispatlanamadığı, bu nedenle bozma kararına uymak gerekirken direnme kararı verilmesinin hatalı olduğu yönünde ileri sürülen görüş, açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
32. Sonuç itibariyle usul ve yasaya uygun direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
IV. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Gerekli temyiz ilâm harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-2. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 23.01.2020 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla ve kesin olarak karar verildi.

);