Yargıtay Kararı

Çalışma hürriyeti ilkesine aykırı bir biçimde rekabet sözleşmesi düzenlenemez.

Çalışma hürriyeti ilkesine aykırı bir biçimde rekabet sözleşmesi düzenlenemez.

11. Hukuk Dairesi         2018/5108 E.  ,  2020/2422 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 16/05/2017 tarih ve 2014/307 E- 2017/408 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 07/06/2018 tarih ve 2017/825 E- 2018/685 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili ile katılma yoluyla davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 03/03/2020 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalılar vekili Av. …dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı ile imzalanan müşteri temsilciliği sözleşmesi uyarınca davacı bünyesinde bağımsız emlak danışmanı iken davalının 10/08/2009 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi feshettiğini, iki ay sonra 15/10/2009 tarihinde davacı ile aynı faaliyet konusunda davalı şirketi kurup davacının yakınında bir adreste yoğun rekabet oluşturacak şekilde ticari faaliyete başladığını, davalının eyleminin sözleşme ve TTK hükümleri uyarınca haksız rekabet oluşturduğunu, sözleşmenin 4/9. maddesi hükmüne göre sözleşmenin sona ermesinden itibaren 2 yıl içinde davacının yürüttüğü işe benzer ya da davacının işi ile bir başka şekilde bağlantılı işi, sözleşmenin geçerli olduğu ilçe sınırları dahilinde yapmayacağı, aksi halde 20.000 USD cezai şart ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, buna rağmen davalının 15/10/2009 tarihinde diğer davalı şirketi kurarak, henüz iki yıllık süre dolmadan aynı faaliyetlere başladığını; elde ettiği müşteri portföyünü kullanarak haksız rekabette bulunduğunu ileri sürerek haksız rekabetin men’ine, fiili durumun ortadan kaldırılmasına, rekabet yasağını ihlali nedeniyle şimdilik 2.500 USD cezai şart ile haksız portföy transferi nedeniyle şimdilik 2500 USD maddi tazminatın 3095 sayılı Kanun 4.a maddesi uyarınca işleyecek faizle ve 1.000 TL manevi tazminatın avans faizi ile birlikte, davalılardan müteselsilen tahsiline; hükmün gazetede yayınlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davalının davacı şirketin iş yerinde 02/01/2009 tarihinden 07/08/2009 tarihinde kadar çalıştığını, onun personeli olarak işlerini sürdürdüğünü, sözleşme yapılırken imzalatılan borcun tahsili amacı ile icra takibine konu senetlerden dolayı İstanbul 7. İş Mahkemesinin 2009/975 esas sayılı dosyasında görülmekte olan davanın beklenilmesi gerektiğini, rekabet etmeme yasağına ilişkin hükmün BK’nın 348. madde karşısında geçersiz olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının rekabet yasağı ihlali nedeniyle cezai şart isteminin kabulüne, 2.500 USD’nin 3095 sayılı Yasa’nın 4/a maddesi uyarınca faiziyle davalılardan tahsiliyle davacıya verilmesine, haksız rekabetin önlenmesine dair istemi yönünden hüküm tesisine mahal bulunmadığına, davacının haksız rekabet nedeniyle tazminat ve koşulları bulunmayan manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş; bu karara karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili ile katılma yolu ile davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince haksız portföy transferine dayalı cezai şart ve manevi tazminat talebinin reddine ilişkin verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre bu red kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesince kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından bu karara yönelik davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, taraflar arasında yapılan müşteri temsilciliği sözleşmesinde yer alan rekabet yasağına ilişkin hükmün ihlal edildiği iddiasına dayalı cezai şart istemine ilişkindir.
Taraflar arasında imzalanan 2009 tarihli sözleşmenin 4.9 maddesinde, davalının sözleşmenin geçerli olduğu süre ile, sözleşmenin sona erdirilmesinden itibaren iki yıl içerisinde sözleşme çerçevesinde yürüttüğü işe benzer ya da rekabet halinde Remax franchise alanının işi ile bir başka şekilde bağlı işi sözleşmenin geçerli olduğu ilçe sınırları dahilinde yapmayacağını taahhüt ettiği düzenlenmiş olup, davacı tarafından dava dilekçesinde davalının anılan maddede yasaklanan işi yaptığı ileri sürülerek işbu dava açılmış olup, mahkemece yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Oysa, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti başlıklı 48 ve devamı maddelerinde, herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğu bildirilmiş, BK.’nun 19. maddesinin ilk fıkrasında, bir akdin mevzuunun kanunun gösterdiği sınır dairesinde serbestçe tayin olunacağı belirtildikten sonra, 2. fıkrasında bu serbestinin sınırları gösterilmiş, 20. maddesinde ise bir akdin mevzuunun gayri mümkün veya gayri muhik yahut ahlaka (adaba) mugayir olması halinde o akdin batıl olacağı düzenlenmiştir. Dolayısıyla sözleşmenin tarafları, sözleşme özgürlüğü ilkesi çerçevesinde sözleşmenin konusunu belirlemekte özgür iseler de bu özgürlüğün sınırsız ve sonsuz olduğu söylenemez. Diğer bir ifade ile Anayasa’nın ve BK.’nun anılan hükümleri sözleşme özgürlüğünün sınırlarını çizmiştir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönülecek olursa, taraflar arasındaki sözleşmede rekabet yasağının geçerli olacağı ilçe sınırlarının belirtilmediği gibi, maddede belirlenen iki yıl da Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınan çalışma hürriyeti ilkesine aykırı olup; tarafların aralarında imzalayacakları bir sözleşme hükmü ile bu özgürlüğü ihlal anlamına gelecek herhangi bir düzenleme yapmaları mümkün olmayıp, buna göre cezai şart talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü doğru olmadığından hükmün temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.
3- Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen haksız portföy transferine dayalı cezai şart ve manevi tazminat talebinin reddine ilişkin kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, (3) Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 18,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden davalılara iadesine, 05/03/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

);