Av. Ünal Göktürk

Bakırköy Hukuk Bürosu

Elektrik kesintisinin sık sık yaşanması ve hedeflerin aşılması durumunda dağıtım şirketleri tazminat ödemekle yükümlüdür.

3. Hukuk Dairesi         2014/5202 E.  ,  2014/12984 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : SAKARYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2013
NUMARASI : 2012/275-2013/475

Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; elektriğin sık sık kesilmesi nedeni ile davacının iş ve müşteri kaybettiğini, işlerinin aksadığını, ticari hayatının olumsuz etkilendiğini, zarara uğradığını belirterek, 46.797.00 TL’nin ticari faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; hak düşürücü sürenin geçtiğini, arızaların öngörülmesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; hak düşürücü sürenin geçmesi nedeni ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiş ve Yargıtay 19.Hukuk Dairesi tarafından; “…Davacı elektrik kesintileri nedeniyle uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.
Mahkemece; her ne kadar “Elektrik Piyasasında Dağıtım Sisteminde Sunulan Elektrik Enerjisinin Tedarik Sürekliliği, Ticari ve Teknik Kalitesi Hakkında Yönetmelik’in geçici (1.) maddesinin (11.) bendinde yazılı olan (5) iş günü süresinde başvurulmamış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, anılan yönetmeliğin (2.) bendinde “Yıllık maksimum kesinti süresine ilişkin Tablo 13’de yer alan hedeflerin aşılması durumunda dağıtım şirketlerinin ödemekle yükümlü oldukları tazminat miktarı da aşağıdaki formüle göre belirlenir” denilmiştir.
Bu durumda mahkemece; anılan yönetmeliğin davalı tarafından belirlenen tablo 13’de yer alan maksimum kesinti süresinin aşılması durumunda ödenecek tazminatlara ilişkin olduğu gözetilerek, somut olayda yönetmelikte belirlenen durumun söz konusu olup, olmadığının saptanması, aksi halde davacı yanın genel hükümlere göre talepte bulunabileceği gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyulmuş, yapılan keşif, alınan bilirkişi raporları doğrultusunda 46.797.00 TL tazminatın ticari faizi ile davalı taraftan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Kural olarak, bozma kararına uyan mahkemenin bu kararın içeriğine uygun işlem yapması zorunludur; bu aynı zamanda lehine bozma yapılan taraf yararına doğan bir kazanılmış haktır. Bozma kararı dışında kalan yönler ise kesinleşir. Somut olayda; mahkeme bozma kararına uyduğu halde gereklerini tam olarak yerine getirmemiştir. Mahkemece uyulan bozma kararında anılan yönetmelikte belirlenen durumun söz konusu olup olmadığının saptanması gerektiği belirtildiği halde benimsenen bilirkişi kurulu raporu ve ek raporunda; bu yönde bir değerlendirilme yapılmaksızın hammadde ve birim maliyetinden yararlanılarak toplam maliyet hesaplandığından, bu bilirkişi kurulu raporu ve ek raporu hükme dayanak alınacak nitelikte değildir. Davalı vekili bu bilirkişi raporlarına itiraz da etmiştir.
BK.nun 58/1.maddesi (TBK.nun 69.maddesi) gereğince; bir yapı eserinin sahibi o şeyin korunmasındaki kusurundan dolayı oluşan zararlardan kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince sorumludur. Enerji nakil hatları da maddede belirtilen yapı eseri kapsamında olduğundan, enerji nakil hattının sahibi bu tesisin korunmasından bu bağlamda bakım eksikliğinden doğan zarardan kusursuz olarak sorumludur.
Somut olayda; beklenmeyen hal sayılabilecek bir durumun ve davacının bölüşük kusurunun bulunup bulunmadığının teknik incelemeyle tespit edilmesi de gerekmektedir. Zira, davacının kendisinden beklenen özeni göstermemesi, zararın artmaması için gerekenleri yapmaması onun bölüşük kusurunu oluşturacağı gibi gerçekleşen elektrik kesintisinin teknik olarak beklenmeyen hal sayılıp sayılamayacağı da belirlenmelidir. Beklenmeyen hal, borçlunun kendisinden beklenen tedbirleri almasına rağmen borcun ihlalini önleyemeyecek nitelikte bir olaydır. Diğer bir deyiş ile; borçlunun kaçınamayacağı şekilde borcu ihlal etmesine yol açar. Olayda bölüşük kusur ve beklenmeyen hal olgularının varlığı tespit edildiğinde ise bunların ayrı ayrı davalı lehine indirim nedeni olduğu nazara alınmalıdır. Olayın saptanan özellikleri de gözönünde bulundurulmak, bölüşük kusur ve beklenmeyen hal olguları da değerlendirilerek davacının gördüğü gerçek zararın kapsamı belirlenmek suretiyle varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir.
Bu durumda; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulundan uyulan bozma kararında değinilen eksiklikleri giderecek, somut olayda beklenmeyen hal ve davacının bölüşük kusuru olgularının bulunup bulunmadığını teknik olarak saptayacak ve itirazları da karşılayacak biçimde bilirkişi kurulu raporu alınarak davanın sonuçlandırılması gerekirken, bozma kararının gereği yerine getirmeyen ve anılan nedenlerle yetersiz olan bilirkişi raporuna itibar edilerek, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

);