Av. Ünal Göktürk

Bakırköy Hukuk Bürosu

Gizli ayıp kabul edilmesi halinde bu ayıpların ne zaman oluştuğu ya da oluşacağı ve bunu normal vasıflardaki bir tüketicinin ne zaman farkedebileceği hususuna dikkat edilmelidir.

13. Hukuk Dairesi         2016/6793 E.  ,  2018/11831 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi


Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı ve birleşen dosya davacıları, davalının, maliki oldukları dairelerin bulunduğu … Cad. … Sok. E Bloktaki apartman dairesini yapan müteahhit olduğunu, …’de 17/10/2005 ve 21/10/2005 tarihinde meydana gelen şiddetli depremlerde binada çatlaklar oluştuğunu, nedeninin araştırılması için … Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği bölümüne 07/11/2005 tarihinde müracaat edilerek rapor alındığını, raporda beton basınç dayanımının düşük olduğunun, demir donatı şemasının bir kısım elemanlarının birleşim noktalarında etriye sıklaştırmalarında eksiklikler olduğunun ve binanın güçlendirilmesi gerektiğinin belirlendiğini, raporda belirtilen hususların giderilmesi davalının sorumluluğunda olduğundan, davalıya … 11.Noterliği’nin 07.04.2006 gün ve 0802 veymiye numaralı ihtarnamesinin gönderilerek ayıplı ve kusurlu imalatların giderilmesi için görüşmeye davet edildiğini, davalının verdiği cevapta bu hususları ve görüşme isteklerini kabul etmediğini, bu nedenle konutlarını terk ederek kiraya taşınmaları gerektiğinden; her bir davacı için bir defaya mahsus 500,00 TL taşınma ve dava sonuçlanıncaya kadar geçen süre için aylık 1.000,00 TL kira bedelinin her ay davalıdan alınarak taraflarına verilmesine dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini, esas hükümle birlikte bu meblağların bina teslim edilene kadar ödenmesine karar verilmesini, ayrıca binanın 1984 deprem yönetmeliğine uygun olarak güçlendirilmesinin davalı tarafından yaptırılmasına, güçlendirme ile doğacak 5.500,00 TL değer kaybının fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak davalıya ödetilmesine, güçlendirmenin davalı tarafça yapılmaması halinde bedeli olan 5.500.00 TL nin fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak davalıdan alınıp kendilerine verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı, davacıların talepleriniin zamanaşımına uğradığını ve ayıp ihbar mükellefiyetinin süresinde yerine getirilmediğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, mahkememizin 2006/269 sayılı birleşen dosyası ile açılan davanın 17/06/2015 tarihinde işlemden kaldırıldığı anlaşılmakla, bu davanın 6100 sayılı HMK’nın 150/5.maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, diğer davacıların açmış oldukları davanın kısmen kabulü ile güçlendirme ile ilgili talebin ıslah edilmiş olarak kabulü ile; Mahkememizin 2009/198 sayılı dosyası ile davacı … için 4.290,75-TL’nin, … 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin birleşen 2006/268 sayılı dosyası ile davacı … için 4.290,75-TL’nin, … 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin birleşen 2006/272 sayılı dosyası ile davacı … için 4.290,75-TL’nin, … 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin birleşen 2006/270 sayılı dosyası ile davacı … için 4.290,75-TL’nin, … 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin birleşen 2006/273 sayılı dosyası ile davacı … ve …için 4.290,75-TL’nin, … 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin birleşen 2006/271 sayılı dosyası ile davacı … için 4.290,75-TL’nin, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp, davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, Davacıların kira, taşınma ve değer kaybı ile ilgili talepleri sabit olmadığından reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar …, …, …, …, …, … ile davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacılar, davalı müteahhit tarafından yaptırılan binada 2005 yılında gerçekleşen depremler sonucu ortaya çıkan ayıplar nedeniyle, uğradıkları bir kısım zararların tazmini ve binanın davalı tarafça 1984 Deprem Yönetmeliğine göre güçlendirilmesi, bu mümkün olmadığı taktirde güçlendirme bedelinin ödetilmesi için eldeki davayı açmışlardır. Davalı, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını ve davacıların talepleri zamanaşımına uğradığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur. Dava tarihi olan 28/07/2006 tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 4077 sayılı TKHK.’nun 4. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre; tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde açık ayıpları satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’ da gizli ayıpların ne kadar sürede satıcıya ihbar edileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Öyle olunca, 4077 sayılı TKHK’nun 30. maddesi gereğince, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, genel hükümlere göre uyuşmazlığın çözümü gerekli olduğundan, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun bu konudaki 198. maddesi (6098 Sayılı TBK.’nun 223. maddesi) uygulanacaktır. Anılan maddeye göre, alıcı, teslim aldığı malı işlerin olağan akışına göre, imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp gördüğü zaman bunu satıcıya derhal (uygun süre içinde) ihbar etmekle yükümlüdür. Bunu ihmal ettiği takdirde, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirme ile meydana çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde, bu ayıp sonradan meydana çıkarsa, bu durumu da hemen satıcıya bildirmediği takdirde yine satılanı bu ayıp ile birlikte kabul etmiş sayılır. O halde, gizli ayıpların, dava zamanaşımı süresi içinde ve ayıp ortaya çıktıktan sonra derhal (dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede), ihbar edilmesi; ayıbın açık mı, yoksa gizli mi olduğunun tayininde ise, ortalama (vasat) bir tüketicinin bilgisinin dikkate alınması, gerekmektedir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’ nun 198. maddesinde (6098 sayılı TBK.’ nun 223. maddesi) öngörülen süre içinde ihbar edilmeyen ayıplar için dava açılamaz.
Bu açıklamalar ışığında hükme esas alınan bilirkişi raporu incelendiğinde, raporda; dava konusu bağımsız bölümlerin bulunduğu binanın 1975 deprem yönetmeliğine uygun şekilde projelendirildiği, yapılan incelemede binadaki mevcut donatı durumunun projesine ve dolayısıyla 1975 Deprem Yönetmeliği’ne uygun olduğunun belirlendiği, yapılan deneyler sonucunda binadaki mevcut beton küp basınç dayanımının 10.6 Mpa olduğunun tespit edildiği, bina projesinde ise küp basınç dayanımının 22.5 Mpa olduğunun anlaşıldığı, mevcut beton kalitesinin projesinde öngörülenden düşük olduğunun anlaşıldığı, bu duruma yapının inşa edildiği zamanda piyasaya yaygın biçimde sürülen, şimdi kullanılması yasak olan ancak 1975 yılında böyle bir yasağa tabi olmyan traslı çimento ile beton imalatının neden olduğunun düşünüldüğü, yapının imalatı sırasında hazır beton teknolojisinin yurdumuzda gelişmiş olmadığı, bu tür betonlar için günümüzde kalite kontrolünü sağlayan … Beton Birliği gibi bir kurumun o dönemde mevcut olmadığı, 2007 deprem yönetmeliğii 7.bölüme göre yapılan deprem performans analizleri sonucunda binanın mevcut durumu ile ilgili yönetmelikte konut türü yapılar için sağlanması gereken ”Can Güvenliği” performans seviyesini sağlaması için kesme etkisi hariç tutulduğunda tanımlanan şartı sağladığı, kesme güvenliği yetersizliğinin ise bina projesinde öngörülen beton kalitesinin sağlanamayaşından kaynakladığı belirtilmiş ve raporda binanın yapımı tarihinde yürürlükte bulunan 1975 deprem yönetmeliğine uygun şekilde projelendirildiği ve binadaki mevcut donatı durumunun projesine ve 1975 Deprem Yönetmeliği’ne uygun olduğu belirtilirken bir yandan da binadaki mevcut beton kalitesinin projesinde öngörülenden düşük olduğu belirtilerek, söz konusu binanın yapım tarihinde yürürlükte bulunan mevzuata uygun şekilde inşa edilmiş olup olmadığı hususunda çelişki yaratılmıştır. Ayrıca raporda,dava konusu yapılan bağımsız bölümlerin bulunduğu binada davacıların beyan ettiği hasar durumunun ne zaman oluştuğu ya da oluşacağı ve bunu normal vasıflardaki tüketicinin ne zaman farkedebileceği ile bağımsız bölümün teslim tarihi, varsa ihbar tarihi ve dava tarihi de göz önünde bulundurularak) yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı hususlarına yeterince yer verilmediği anlaşılmaktadır. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 198. maddesi (6098 sayılı TBK.’nun 223. maddesi) hükmü ile gizli ayıplar yönünden kendisine yüklenen “derhal ihbar” mükellefiyetini yerine getirip getirmediğini ispat yükü davacılardadır. Bu durumda mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunu tanzim eden bilirkişiden ya da oluşturulacak bilirkişi heyetinden, tarafların sunabileceği deliller de göz önünde tutularak binanın yapımı tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri gereği davalı müteahhidin sorumluluğunun belirlenmesi, dava konusu hususların “gizli ayıp” veya “açık ayıp” olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceği, gizli ayıp kabul edilmesi halinde bu ayıpların ne zaman oluştuğu ya da oluşacağı ve bunu normal vasıflardaki bir tüketicinin ne zaman farkedebileceği) zaman dilimi dikkate alınarak yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı yönünde taraf ve yargı denetimine esas olacak şekilde gerekçeli rapor alınarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu konuda gerekli inceleme ve araştırma yapılmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Kabule göre de, dava konusu 8 numaralı bağımsız bölümün dosya içerisinde bulunan tapu kaydının incelenmesinde, bağımsız bölümün davacılardan … ve dava dışı … adına kayıtlı olduğu, bağımsız bölüme 1/2 oranında malik olan … tarafından açılmış ya da birleştirilmiş bir dava olmadığı anlaşılmış, buna rağmen bilirkişi raporuyla her bir bağımsız bölüm için arsa payları dikkate alınarak belirlenen güçlendirme bedelinin tamamının davacı … yararına hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
3-Bozma nedenlerine göre davacılar …, …, …, …, …, …’nın ve davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. ve 2.bentte açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, 3.bentte açıklanan nedenle davacılar …, …, …, …, …, ve davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde davalıya iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

);