Av. Ünal Göktürk

Bakırköy Hukuk Bürosu

İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.

Hukuk Genel Kurulu         2016/2174 E.  ,  2021/36 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi



1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Edirne İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı kısmen direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı … yanında 01.04.1993 tarihinde hem şoför hem de tezgâhtar olarak çalışmaya başladığını, 01.07.2003 tarihinde emekli olmasına rağmen çalışmaya devam ettiğini, 2010 yılı Haziran ayında yerine arkadaşını bırakıp bir gün izne gidip döndüğünde iş sözleşmesinin işverence feshedildiğini, daha sonra davalı …’ın ortağı olduğu Hasege Unlu Mamüller Gıda ve İnşaat Sanayi Tic. Ltd. Şti isimli işyerinde işe başlattığını, kızının düğünü için yıllık izin kullanmak isteyen müvekkiline izin verilmemesi üzerine 05.06.2012 tarihinde iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin, hafta tatili, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalılar vekili usulüne uygun davetiyeye rağmen davaya cevap vermemiş ancak yargılamaya katılarak davanın reddini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Edirne İş Mahkemesinin 17.07.2014 tarihli ve 2013/204 E., 2014/539 K. sayılı kararı ile; davacı iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğinden kıdem tazminatına hak kazandığı ancak ihbar tazminatı talep edemeyeceği, fazla çalışma iddiasını ispat edemediği, hafta tatili, yıllık izin ve genel tatil ücret alacaklarının bulunduğu; ancak davalı tarafça dosyaya sunulan ibranamede alacakların tek tek ve açıkça gösterilerek bunların ödendiğinin belirtildiği, ibranamede ihtirazi kayıt bulunmadığı gibi, imzalanması sırasında iradenin fesada uğratıldığının da ispat edilemediği, bu nedenle ibranamenin geçerli olduğunun kabulü gerektiği, ibranamede yazılı miktarlar mahsup edildiğinde davacının kıdem tazminatı alacağı kalmadığı, hafta tatili ücretinin ise kısmen ödendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Edirne İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 21.03.2016 tarihli ve 2014/35174 E., 2016/6688 K. sayılı kararı ile; “…1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Mahkemece davalı vekilinin ıslah dilekçesine karşı itiraz dilekçesi ekinde sunduğu 22.11.2011 tarihli ibraname başlıklı belgeye itibar edilmişse de, ibranamede yazılı miktarların ödendiğine dair davalı işveren tarafından makbuz, ödeme dekontu vb. belgelerin sunulmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılacak iş; davalı taraftan bu ödemelere ilişkin makbuz ve şirket defterlerinde kayıt olup- olmadığı sorularak, bu ödemelerin ticari defterlere işletilip işletilmediği gerekirse, ticari defter ve belgeler üzerinde alanında uzman yeminli mali müşavir tarafından inceleme yaptırılması, ibranamede belirtilen ödemelerin yapıldığı tespit edilirse mahsup edilmesi, ispat edilemezse ibranamenin iş akdinin devamı sırasında alınması nedeniyle değer verilmemesi gerekmektedir. Mahkemece eksik inceleme ile ibranamenin geçerli kabul edilmesi hatalıdır.
3-Davada birden fazla davalı olduğu halde davalılar arasındaki ilişkinin niteliği ortaya konulmadan, sorumluluklarının yasal dayanağı tayin edilmeden hüküm fıkrasında “ davalıdan” denilerek karar verilmesi hatalıdır.
4-Hükmedilen miktarların net mi, yoksa brüt mü olduğunun hüküm fıkrasında belirtilmemesinin infazda tereddüde yol açacağının düşünülmemesi de hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir…..” gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
9. Edirne İş Mahkemesinin 21.06.2016 tarihli ve 2016/246 E., 2016/336 K. sayılı kararı ile; Yargıtay bozma kararının gerekçe kısmının 3. ve 4. bentlerinde belirtilen bozma nedenlerine uyulmasına karar verilerek 2. bentte belirtilen ibraname ile ilgili bozma yönünden ibranamenin 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunundan önce düzenlenmiş olduğu, 01.07.2012 tarihinden önceki dönemde yasal düzenleme bulunmadığından ibranamelerin geçerliliğinin belirli bir şekle ve koşula bağlı olmadığı, eski uygulamalar doğrultusunda değerlendirme yapılması gerektiği, bu kapsamda 22.11.2011 tarihli ibranamede ihtirazi kayıt bulunmaksızın alacakların tek tek ve açıkça gösterilerek ödendiğinin belirtildiği, davacının da ibranamenin imzalanması sırasında iradesinin fesada uğratıldığını ispat edememiş olduğu dikkate alındığında ibranamenin geçerli olduğu kabul edilerek bozma kararına bu yönden direnilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; iş sözleşmesinin devamı sırasında alınan 22.11.2011 tarihli ibranameye değer verilmesi için ibranamede yazılı miktarların ödendiğine dair davalı işveren tarafından makbuz, ödeme dekontu vb. belge sunulmadığı dikkate alındığında davalı taraftan bu ödemelere ilişkin makbuz ve şirket defterlerinde kayıt olup olmadığı sorularak bu ödemelerin ticari defterlere işletilip işletilmediği konusunda gerekirse ticari defter ve belgeler üzerinde yeminli mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü için ibraname üzerinde kısaca durmak gereklidir.
13. İbra, borcun özel bir sona erme sebebi olup, alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu surette borçlunun borcundan kurtulmasını sağlayan bir sözleşmedir. İş ilişkilerinde ibraname, genellikle işçinin borçlu durumundaki işverene karşı işçilik alacağının kalmadığını gösteren bir belge niteliğini taşır (Süzek, S.: İş Hukuku, 18. Baskı, 2019, s. 766).
14. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun (6101 sayılı Kanun) 1. maddesi; “Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” şeklinde düzenlenmiştir.
15. Bu durumda öncelikle belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiğinden, bu tarihten önce yani 818 sayılı Borçlar Kanunu (818 sayılı Kanun) döneminde düzenlenen ibranamenin hukuken geçerli olup olmadığının 818 sayılı Kanun’a göre belirlenmesi gerekir.
16. Diğer yandan ibra sözleşmesi, mülga 818 sayılı Kanun’da düzenlenmemiş, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) düzenlenmiş olup, bu Kanun’un 132. maddesine göre “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir”.
17. İbra sözleşmesi çalışma ilişkilerinde “ibraname” adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. İbra sözleşmelerinin geçerliliği sorunu, iş hukukunda “işçi yararına yorum” ilkesi çerçevesinde değerlendirilmiş ve ağırlıklı olarak Yargıtay kararları ışığında bir gelişim izlemiştir.
18. İşçi emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. İş hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmaktadır. İşverenin işçiye olan borçlarının asıl sona erme nedeni ifa olarak ele alınmaktadır. Borcun sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine iş hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmektedir.
19. İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmiş sayılmalıdır.
20. İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.
21. İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan mülga 818 sayılı Kanunun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması hâlinde ibra iradesine değer verilemez.
22. Öte yandan ibra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi de mümkün olmaz. Bu nedenle işveren tarafından işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.
23. Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hâllerinde ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.
24. Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi uygulanmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede irade fesadı hâlleri ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.
25. İşçinin ibranamede kanuni haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
26. İbraname savunması hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir.
27. Somut olayda, davacı vekili müvekkilinin iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile hak kazandığı hâlde ödenmediği iddiası ile fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri ile yıllık izin ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiş, davalılar vekili davanın reddini istemiştir.
28. Ancak davalılar vekili ıslaha karşı itiraz dilekçesi ekinde dosyaya 25.000,00TL kıdem tazminatı, 8.000,00TL fazla çalışma ücreti ve 3.000,00TL haftalık izin ücreti aldığı, işverenleri ibra ettiği ve başkaca hiçbir alacağı kalmadığının yazılı olduğu “ibranamedir” başlıklı davacıya atfen imza bulunan belge sunmuş ve davacıya kıdem tazminatı, fazla çalışma ve hafta tatili ücreti alacaklarının ödendiğini savunmuştur.
29. Buna karşılık davacı vekili mahkemeye sunduğu 26.05.2014 havale tarihli dilekçesinde, “ibranamedir” başlıklı belgenin müvekkiline 1996-1997 yıllarında şirket kurma bahanesi ile boş olarak imzalatıldığını ve içeriğinin sonradan doldurulmuş olduğunu belirterek ibranameye değer verilmemesi gerektiğini ileri sürmüştür.
30. Diğer yandan, davacının işten ayrılış tarihinin 05.06.2012 olması karşısında ibranamenin düzenleme tarihinin 22.11.2011 olduğu görülmekle ibranamenin iş ilişkisinin devamı sırasında alındığı anlaşıldığından ibraya değer verilmesi mümkün değildir.
31. Davalı iş yerlerinin mahiyetleri gereği yaptıkları ödemelere ilişkin makbuz ve benzeri kayıtları da bulundurmaları gerekmektedir.
32. Öyleyse, iş sözleşmesi devam ederken alınan ibranamede belirtilen miktarların davacının itirazları da dikkate alınarak ödenip ödenmediğinin, davalı tarafa sorularak gerekirse davalı tarafa ait ticari defter ve belgeler üzerinde yeminli mali müşavir bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılarak belirlenmesi; buna göre de; ibranamede belirtilen miktarların ödendiğinin tespiti halinde mahsubu aksi hâlde iş sözleşmesi devam ederken alınması nedeniyle ibranameye değer verilmeyerek belgede yazılı miktarların hesap edilen kıdem tazminatı ve hafta tatili ücret alacağından mahsup edilmesinin mümkün olmadığı kabulüne göre karar verilmesi gerekir. Bu nedenle de direnme kararının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
33. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
34. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04.02.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

);