İcra takibine itiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
3. Hukuk Dairesi 2014/5046 E. , 2014/12264 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : EREĞLİ SULH HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/12/2013
NUMARASI : 2010/836-2013/999
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin sanayi sitesinde oto tamirciliği ile uğraştığını, davalı kuruma ait ve davalı kurum tarafından kiralanmış bulunan araçların bakım ve onarımını yaptığını, yaptığı iş karşılığı olan ücretin kurum tarafından ödenmediğini, bu nedenle kurum hakkında icra takibi yaptığını, ancak kurumun takibi itiraz etmesi sonucu akibin durduğunu, Ereğli 1.Asliye Hukuk Mahkemesinde itirazın iptali davası açtığını, mahkemece görevsizlik kararı verildiğini, Yargıtay 15.Hukuk Dairesince kararın onandığını, itirazın iptaliyle 3.526,50 TL alacağın, yasal faizi ve %40 icra inkar tazminatı ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, araç tamirinden kaynaklanan alacağa vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ispat yükü üzerinde olan davacının davasını ispat ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne ve itiraz üzerine duran takibin 3.526,50 TL üzerinden devamına, davalının itirazında haksız olduğundan asıl alacak miktarının %40 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece eldeki dava, İcra ve İflas Kanununun 67.maddesi gereğince açılan itirazın iptali davası olarak nitelendirilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinde, “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.”
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 193.maddesinde ise, “Davacı, iptaline karar verilen dilekçenin yerine yeni bir dilekçe düzenleyip vermek zorundadır.
Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine davacının karşı tarafa görevli veya yetkili mahkemede tebligat yaptırması zorunludur.
Her iki hâlde kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren on gün içinde yeniden dilekçe verilmesi veya yeniden çağrı kâğıdı tebliğ ettirilmesi gerekir.
Aksi takdirde dava açılmamış sayılır. Kanunda belirtilen ayrık hükümler saklıdır.”
Hükümleri yer almaktadır.
Somut olayda, davacı vekili tarafından 28.02.2006 tarihinde Ereğli 1.Asliye Hukuk Mahkemesine açılan davada, 21.11.2007 tarihinde dava dilekçesinin görev yönünden reddine ve talep halinde dosyanın Ereğli Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karar, Yargıtay 15.Hukuk Dairesi tarafından 06.05.2008 tarihinde onanmış ve 14.06.2008 tarihinde davalı vekiline, 16.06.2008 tarihinde ise davacı vekiline tebliğ edilmiştir. Eldeki dava ise itirazın iptali ve 3.526,50 TL alacağın yapım tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ve %40’tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ile birlikte tahsili istemine yönelik olarak 08.07.2010 tarihinde açılmıştır.
HUMK 193. (HMK 20) maddesi gereğince, eldeki davanın önceki davanın devamı olarak kabul edilebilmesi için, süresinde, söz konusu maddede öngörülen gerekli başvurunun yapılması gerekir. Aksi taktirde dava açılmamış sayılacaktır.
Somut olayda, davanın İİK’nın 67.maddesine dayalı olarak itirazın iptali davası olarak değerlendirilmesi, bir yıllık sürenin hak düşürücü nitelikte ve hakim tarafından re’sen dikkate alınması gereken bir süre olması ve bu sürenin geçmiş olması nedeniyle hatalıdır. Ancak, davacı dava dilekçesinde alacağın da tahsilini talep ettiğine göre, davanın alacağın tahsili olarak değerlendirilmesi uygun olacaktır.
O halde mahkemece, somut olay itibarıyla, HUMK 193. (HMK 20) maddesinde öngörülen başvuru yapılmadan ve bir yıllık hak düşürücü süre geçirildikten sonra açılan davanın yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.
Bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına,
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.