Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı

İİK'nın 72. maddesinin 7. fıkrasına göre açılan istirdat davası ilamı kesinleşmeden icra edilebilir.

İİK’nın 72. maddesinin 7. fıkrasına göre açılan istirdat davası ilamı kesinleşmeden icra edilebilir.

Hukuk Genel Kurulu         2018/55 E.  ,  2020/130 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “takibin iptali” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Antalya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikâyetin reddine ilişkin karar borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.
2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ
Borçlu İstemi:
4. Borçlu vekili 02.09.2014 tarihli şikâyet dilekçesinde; alacaklı tarafından Antalya 8. İcra Dairesinin 2014/7805 E. sayılı dosyasında başlatılan ilamlı icra takibine dayanak Antalya 1. Tüketici Mahkemesinin 04.10.2013 tarihli ve 2012/1731 E., 2013/1267 K. sayılı ilamın taraflarınca temyiz edildiğini ve temyiz incelemesinin hâlen devam ettiğini, menfi tespit ve istirdat davalarına konu ilamların kesinleşmeden icra takibine konu edilemeyeceğini ileri sürerek Antalya 8. İcra Dairesinin 2014/7805 E. sayılı icra takibinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararı:
5. Antalya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 05.09.2014 tarihli ve 2014/982 E., 2014/910 K. sayılı kararı ile; menfi tespit davalarının kabul veya reddine ilişkin kararların tefrik yapılmaksızın kesinleşmeden takip konusu yapılamayacağı, menfi tespitin istirdada dönüşmesi hâlinde dahi aynı kuralın geçerli olduğu, somut olayda takip dayanağı ilamın incelenmesinde davanın menfi tespit olarak açıldığı ve yargılama sırasında istirdada dönüştüğü, ancak korunması gereken hukuki menfaatin artık alacaklı lehine olduğu, bu nedenle ilamın kesinleşmeden icrasının mümkün olduğu gerekçesiyle şikâyetin reddine evrak üzerinden karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
6. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
7. Yargıtay 8. Hukuk Dairesince 12.02.2015 tarihli ve 2014/27209 E., 2015/4020 K. sayılı kararı ile;
“…Şikâyetçi borçlu vekili dilekçesinde takip dayanağı ilamın kesinleşmeden takibe konulamayacağını belirtip takibin iptalini istemiş, mahkemece şikâyetin reddine karar verilmiştir.
Talep, İİK’nun 41. maddesi yollamasıyla İİK’nun 16. maddesine dayalı şikâyete ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken HUMK.nun 443/1 (HMK. 367/1 m.) maddesi gereğince, temyiz kararın icrasını durdurmaz. Yani kural olarak kararın kesinleşmemiş olması, kararın yerine getirilmesini önlemez. Bu kuralın istisnaları da yine yasalarda düzenlenmiştir.
Taşınmaza ve buna ilişkin ayni haklara, aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar (HUMK.443/4 m.),
Mahkûmiyete ilişkin ceza ilamlarının tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin kısımları, (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 4.maddesi),
Kira tespit ilamları (12.11.1979 tarih 1979/1-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı), Menfi tespit davasına ilişkin ilamlar ( İİK 72. madde), Yabancı Mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararlar ( MÖHUK. 41/2),
Sayıştay kararları (832 sayılı Sayıştay Kanunu 64. madde),
İdare aleyhine açılan haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar (2577 sayılı İYUK 28/1),
Bu istisnai hükümlere göre, menfi tespit konulu ilamın anılan maddeler karşısında kesinleşmeden takibe konulabilmesi olanaklı değildir. Menfi tespit istemi yargılama aşamasında istirdata dönüşse de yasa gereği bu tür ilamların icrası için kesinleşme şartı aranmalıdır.
Somut olayda takip dayanağı ilamda davalıların, taksitli satış sözleşmesinden ve senetlerden dolayı davacılar aleyhine yaptıkları takibin hukuka uygun olmadığı sonucuna varıldığından davacıların davasının kısmen kabulüne karar verilmiş olup, menfi tespit hükmü içermektedir. Yukarıdaki açıklamalar nazara alındığında kesinleşmeden takibe konulması usul ve yasaya aykırı bulunmaktadır.
Mahkemece şikâyetin kabulüne karar verilmesi gerekirken istemin yazılı gerekçe ile reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
8. Antalya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 01.07.2015 tarihli ve 2015/454 E., 2015/651 K. sayılı kararı ile; kesinleşmeden ilamlı icraya konu olamayan ilamların neler olduğunun kanunlarda açıkça belirtildiği, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinin 5. fıkrasında ilamlı icra takibine ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği, yalnızca İİK’nın 40. maddesine paralel olarak menfi tespit davasının borçlu lehine kesinleştiği takdirde icranın iadesi kurumunun uygulanacağının düzenlendiği, somut olayda İİK’nın 72. maddesinin 5. fıkrasının ilamlı icra takibine ilişkin herhangi bir düzenleme olmamasına rağmen menfi tespit veya istirdat davası sonucu davacı lehine verilecek hükmün kesinleşmesi ile icranın iadesi kurumunun uygulanacağına yönelik düzenlemeden yola çıkarak ilamın kesinleşmesi şartının ilamlı icra takibinde de geçerli olduğu şeklinde bir yorum yapılamayacağı, icra tehdidi altında gerçekte borçlu olmadığı bir meblağı ödemek zorunda kalmış olan menfi tespit veya istirdat davasının davacısının, yargılama sonucu elde edeceği ilamı kesinleşmeden ilamlı icraya konu edemeyeceği şeklindeki bir yorumun davacının (şikâyetçinin) icra takibi yaparken sadece kambiyo senedine dayanması, davalının (şikâyet olunanın) ise mahkemece verilmiş bir karara dayanarak takip yapmasından dolayı davalının (şikâyet olunanın) daha üstün hak sahibi olduğu düşünülerek, elinde mahkeme kararı bulunan şahsın, kambiyo senedine dayanarak takip yapan şahsa rağmen üstün tutulması gereken yararı karşısında korunmasız kalmasının kabul edilemeyeceği, davalının (şikâyet olunanın) üstün hak sahibi olduğu gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; menfi tespit (istirdat) ilamının kesinleşmeden ilamlı icra takibine konu edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
11. Alacaklının ilamlı icra takibi yapabilmesi için elinde bir mahkeme ilamı ya da kanunların bu kuvvete sahip kıldığı bir belgenin bulunması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 294. maddesinin 1. fıkrası “Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür” şeklinde, aynı Kanunun 301. maddesi ise “Hüküm yazılıp imza edildikten ve mahkeme mührü ile mühürlendikten sonra, nüshaları yazı işleri müdürü tarafından taraflardan her birine makbuz karşılığında verilir ve bir nüshası da gecikmeksizin diğer tarafa tebliğ edilir. Hükmün bir nüshası da dosyasında saklanır. Taraflardan her birine verilen hüküm nüshası ilamdır….” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre, kısaca ilam; mahkeme kararının iki taraftan her birine verilen mühürlü örnekleri, olarak tanımlanabilir. Ayrıca, İİK’nın 38. maddesinde, gerçekte ilam olmadıkları hâlde yasa gereği “ilam mahiyetini haiz belgeler” sayılmış; bazı özel kanunlarda da, ilgili bulundukları konuda birtakım belgelerin ilam niteliğinde olduğu kabul edilmiştir.
12. İlamların icrası ise İİK’nın ikinci babında 24 ilâ 41. maddeler arasında düzenlenmiştir. Borçluya gönderilen icra emri, kanuna ve özellikle ilama veya takip talebine aykırı ise borçlu icra emrinin veya ilamlı icra takibinin iptali veya düzeltilmesi için icra mahkemesine şikâyet yoluna başvurabilir (İİK’nın 41 ve 16. maddeleri).
13. İlamlı icraya başvurabilmek için hükmün kesinleşmiş olması kural olarak şart değildir. 6100 sayılı HMK’nın 447. maddesinin atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 443. maddesi gereğince kural olarak temyiz edilmiş olması da ilamın icrasını durdurmaz. Ancak bazı istisnai durumlarda ilam kesinleşmedikçe icraya konulamaz. Bu istisnaların bir kısmı HUMK’nın 443. maddesinde belirtildiği gibi bir kısmı da özel yasalarda düzenlenmiştir.
14. Kesinleşmeden icraya konulamayacak bir ilâm, kesinleşmeden icraya konulursa, borçlu buna karşı icra mahkemesinde şikâyet yoluna başvurabilir. Bu şikâyet üzerine, icra mahkemesi, ilamlı takibin iptaline karar verir (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku, C. 3, 3. Baskı, Ankara 1993, s. 2222). İlamın kesinleşmeden icraya konulduğuna ilişkin şikâyet, kamu düzenine ilişkin olduğundan, süreye tabi değildir, süresiz şikâyet yoluna başvurulabilir (Kuru, s. 2224).
15. Somut olayda, alacaklı … tarafından borçlu … aleyhine 07.08.2014 tarihinde Antalya 8. İcra Dairesinin 2014/7805 E. sayılı dosyasında başlatılan ilamlı icra takibine dayanak Antalya 1. Tüketici Mahkemesinin 04.10.2013 tarihli ve 2012/1731 E., 2013/1267 K. sayılı ilamın incelenmesinde; davacıların Mine Önok ve …, davalıların Tacirler Elektrik Tar. Tur. İnş. ve San. Tic. Ltd. Şti. ve … olduğu, davacıların borçlu olmadıklarının tespitini ve ödenen paraların istirdatını talep ettikleri, mahkemece davanın menfi tespit ve istirdat davası olarak nitelendirildiği, ilamın hüküm kısmında davacı …’un adına asaleten açılan dava yönünden “…Antalya 3. İcra Müdürlüğünün 2007/3520 sayılı dosyasından dolayı takip konusu borcun ödenmekle sona erdiği bu nedenle borçlu olmadığının, dava tarihi itibariyle 6.548,03 TL fazla ödeme yapıldığının tespiti ile 6.548,03 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’den tahsili ile davacı …’a verilmesine…” karar verildiği, ilamda kesinleşme şerhinin bulunmadığı, şikâyet konusu ilamlı icra takibinde alacaklı … tarafından 6.548,03TL asıl alacak ile işlemiş faizi ve 485,00TL yargılama gideri ile işlemiş faizinin tahsilinin talep edildiği görülmektedir.
16. Yukarıda açıklandığı üzere ilamlı icra takibine dayanak ilam menfi tespit- istirdata ilişkin olduğundan uyuşmazlığın çözümünde İİK’nın 72. maddesinde düzenlenmiş olan menfi tespit ve istirdat davalarının açıklanması gerekmektedir.
17. Kendisine karşı ilâmsız icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 233).
18. İİK’nın 72. maddesinin 5. fıkrası gereğince borçlunun açmış olduğu menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı almamış veya verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının herhangi bir sebeple kaldırılmış olması nedeniyle dava konusu borcu alacaklıya ödemiş olursa açılmış olan menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir. Bu durumda borçlunun menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştürülerek devam edilmesi için bir talepte bulunmasına gerek yoktur. Borcun ödenmiş olduğunu öğrenen mahkemenin yukarıda yazılı yasa hükmü gereğince davaya kendiliğinden istirdat davası olarak devam etmesi gerekir (Çavdar, S.: İtirazın İptali, Borçtan Kurtulma, Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, Ankara, 2007, s. 803).
19. Kesinleşmeden icraya konulamayacak istisnai düzenlemelerden biri de İİK’nın 72. maddesinin 4 ve 5. fıkralarında yer alan menfi tespit davasına ilişkindir. Menfi tespit davasının kabulü hâlinde icranın eski hâle getirilebilmesi için kararının kesinleşmesi gerekir. Menfi tespit davasının reddi hâlinde ise ilam (İİK m. 36 ve HUMK m. 443/1 anlamında) eda hükmünü içeren bir ilâm değildir. İİK’nın 72. maddesinin 4. fıkrasının 2. cümlesinde açıkça belirtildiği gibi, alacaklının, lehine hükmedilen tazminatı borçlunun gösterdiği teminattan alabilmesi için, menfî tespit davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmiş olması gerekir. Ayrıca ilam bir bütün olup, ilamda yer alan eklentiler de aynı kurala tabidir (Hukuk Genel Kurulunun 07.11.1990 tarihli ve 12-446 E., 1990/564 K. sayılı, 05.10.2005 tarihli ve 2005/12-534 E., 2005/554 K. sayılı kararları).
20. Borçlu, İİK’nın 72. maddesinin 6. fıkrasına göre menfi tespit davasından dönüşen istirdat davasının kabulü kararının faiz, tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin bölümü için ilâmlı icra yoluna başvurabilir; fakat, bunun için de, istirdat davasının kabulü kararının kesinleşmesi gerekir (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 391).
21. Borçlu, menfî tespit davası açmamış ve borcu cebrî icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine geri verilmesi için alacaklıya karşı İİK’nın 72. maddesinin 7. fıkrasına göre istirdat davası açabilir. Borçlu, istirdat davası sonucunda (lehine) almış olduğu ilâmı hemen icraya koyabilir (m. 32). Bunun için, ilâmın kesinleşmesi şart değildir; çünkü, ilâmın konusu bir para alacağıdır (HUMK m. 443,I; İİK m. 36). Fakat, İİK’nın 72/6. maddesi gereğince istirdat davasına dönüşen menfî tespit davasının (yeni hâli ile istirdat davasının) kabulüne ilişkin ilâmda yer alan alacak, ilâm kesinleşmeden takip konusu yapılamaz (Kuru, s. 399).
22. Bu açıklamalar ışığında somut olayda, her ne kadar takip dayanağı ilama konu dava menfi tespit-istirdat davası olarak açılmış ise de ilamın şikâyet konusu icra takibine dayanak olan hüküm bölümünde mahkemece, dava tarihi itibariyle fazla ödeme yapıldığı tespit edilmiş olduğundan ilam İİK’nın 72. maddesinin 7. fıkrasına göre açılan istirdat davasına ilişkindir.
23. Hâl böyle olunca ilamda dava tarihi itibariyle önceki takibe konu edilen alacak miktarından fazla ödendiği tespit edilen ve tahsiline hükmedilen 6.548,03TL para ve yargılama gideri için ilamlı takip yapıldığından, yapılan takip fazladan ödenen paranın istirdatına yönelik hüküm bölümüne ilişkin olup, başka bir anlatımla menfi tespit davasından dönüşen istirdat davası olmadığından, ilam kesinleşmeden ilamlı icra takibine konu edilebileceğinden yerel mahkemenin direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı onanması gerekmiştir.
24. Diğer taraftan, şikâyet konusu icra takibi alacaklı … vasisi Mine Önok tarafından başlatılmış olup, her ne kadar direnmeye ilişkin gerekçeli karar başlığında vasi Mine Önok gösterilmemiş ise de bu yanlışlık mahallinde düzeltilebilir bir hata olarak kabul edildiğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanunun 29. maddesi ile eklenen “geçici madde 7” atfıyla uygulanması gereken aynı Kanunun 366. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde,
Karar düzeltme yolu açık olmak üzere 11.02.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

);