Yargıtay Kararı

Kar kaybı, müspet zararlardan olup sözleşmenin feshi halinde açıkça bir düzenleme yok ise talep edilemez.

Kar kaybı, müspet zararlardan olup sözleşmenin feshi halinde açıkça bir düzenleme yok ise talep edilemez.

11. Hukuk Dairesi         2013/8668 E.  ,  2014/15289 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/12/2012
NUMARASI : 2006/766-2012/366

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 10/12/2012 tarih ve 2006/766-2012/366 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 26/09/2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. H.Öz.Al. ile davalı vekili Av.Ö. A. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davalı şirket ile dava dışı M.Madeni Yağlar Ortaklığı arasında 13.07.2000 tarihinde, servis ile ilgili olarak 10 yıl süreli Madeni Yağ Bayilik Anlaşması akdedildiğini, ayrıca M.Madeni Yağlar Ortaklığı tarafından 13.07.2000 ve 02.08.2000 tarihli ariyet demirbaş senedi ile bir kısım demirbaşların davalı yana ariyet olarak verildiğini, M.Madeni Yağlar Ortaklığı’nın 31.12.2000’de sona erip anlaşmaların müvekkili şirkete devredilmiş olması nedeni ile fesih tarihinden itibaren söz konusu anlaşmaların tarafının müvekkili şirket olduğunu, yanlar arasında mevcut anlaşmanın ilgili maddeleri gereğince davalı şirketin, münhasıran BP marka ve amblemi ile satışa arz edilen madeni ve sentetik yağlar ile diğer ürünleri, münhasıran BP’den veya onun göstereceği yerden satın almayı, serviste kullanmayı, evsafını değiştirmeden satmayı ve teşhir etmeyi,anlaşma süresince yılda asgari toplam 70 ton BP markalı ürün almayı anlaşmanın süresinden önce feshedildiği ya da anlaşma hükümlerini kısmen veya tamamen ihlal etmesi halinde anlaşmanın BP tarafından feshedilmesi halinde BP’nin fesih nedeni ile maruz kalacağı bilcümle zarar ve ziyanı karşılamayı kabul ve taahhüt ettiğini, davalı şirketin açıklanan yükümlülüklerine karşılık, yıllık 70 ton asgari alış taahhüdünü yerine getirmeyerek ve münhasırlık şartını ihlal ederek başkaca marka madeni yağlar kullanmak suretiyle, bayilik anlaşması hükümlerini ihlal ettiğini, müvekkili tarafından keşide edilen Kadıköy 15. Noterliği’nin 16.02.2005 tarih ve 7147 nolu ihtarname ile kabul ve taahhütlere uyulması ve ihlallere son verilmesi hususu davalı yana ihbar olmuşsa da, davalının ihlallerini sürdürmeye devam ettiğini, Büyükçekmece Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2005/348 D.İş sayılı dosyasından yapılan tespit sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda da, davalı şirketin müvekkil şirket dışında başkaca şirketlerden madeni yağ alımında bulunduğu, bu madeni yağların satış ve teşhirini gerçekleştirdiğinin tespit edildiğini, davalının eylemleri nedeniyle, müvekkilince keşide edilen Kadıköy 15. Noterliği’nin 06.01.2006 tarih, 1211 yevmiye nolu ihtarnamesi ile davalı yana, kâr kaybının ödenmesi ve kendisine münhasıran serviste kullanılmak üzere ariyet olarak verilen teçhizat ve ekipmanların iadesi hususları ihtar olunmuşsa da, davalının bu hususlarda bir girişimde bulunmadığını ileri sürerek, 638.000 USD kâr mahrumiyeti alacaklarının şimdilik 5.000 USD’sinin, ihtar tarihinden itibaren yabancı paraya işletilecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalıya ariyet olarak bırakılan demirbaşların müvekkili şirkete iadesine, iadesinin mümkün olmaması halinde ariyet demirbaşların bedeli olan 18.296 USD’nin yabancı paraya uygulanacak en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın müvekkili şirketin dava dışı M.Madeni Yağlar Ortaklığı ile akdetmiş olduğu sözleşmeye istinaden açılmış olup, davacı ile bu meyanda akdedilen bir sözleşmenin mevcut olmadığını, daha sonra dava dışı M.Madeni Yağlar Ortaklığı ile BP Petrolleri A.Ş’nin ortaklık kurduğunu ve bu ortaklığın da sona erdirilmiş olduğunu, davacının aktif husumet ehliyeti olmayıp, davanın bu yönden reddinin gerektiğini, müvekkilinin yağ temini konusunda sözleşme ile muhatap olduğu şirketten sıkıntıya düşmesi üzerine üzerine, Bakırköy 21. Noterliği’nin 07.08.2002 tarih, 23398 yevmiye nolu ihtarnamesi ile M. Madeni Yağlar Ortaklığı’na yağ temin edip edemeyeceğinin sorulduğunu, yağ teslim etmemesi halinde tek taraflı olarak sözleşmeden vazgeçtiği ihtarının yapıldığını, anılan ihtarın muhatabın sözleşmede belirtilen adresine tebliğe çıkarıldığını, ancak anılan tebligatın sözleşmenin 11. maddesine göre yapıldığını, dava dışı M.Madeni Yağlar Ortaklığı ile yapılan sözleşmenin de ihtarname de belirtildiği şekilde sonlandırıldığını, daha sonraki tarihlerde davacıdan mobil madeni yağlar alındığını, ancak alınan bu madeni yağların davacının iddia ettiği gibi yukarıda belirtilen sözleşme kapsamında değil, herhangi bir müşteri sıfatı ile alınmış olduğunu, davacıdan madeni yağ veya başka bir ürün alınmasının, sonlandırılan bir sözleşmenin devam ettiği veya o sözleşmeye istinaden madeni yağ veya ürün alındığı anlamına gelmeyeceğini bildirerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının sözleşmenin imzalanmasından itibaren asgari alım taahhüdünü hiçbir zaman yerine getirmediği ve davacının da hiçbir yıllık dönemde bu aykırılığı ileri sürerek sözleşmeyi feshetmediği ya da ilgili dönemler için cezai şart bedelini talep etmediği, davacının sözleşmeyi ifaya devam ederek ticari yarar sağladığı ve alım taahhüdüne uyulmamasının önemli olmadığına dair bir güven oluşturduğu, sözleşmenin başından itibaren her yıl alım taahhüdünün yerine getirilmediği ve ticari yarar sağlanmaya devam edilerek aradan uzun zaman geçtikten sonra buna ilişkin talepte bulunulmasının çelişkili bir davranış ya da uyandırılan güvene aykırı davranış olarak MK 2. maddesine aykırı görülmesinin gerektiği, böyle bir durumda, gerek tonaj taahhüdü uygulamasından BK’nın 158/2. maddesi uyarınca zımnen feragat edildiğinin kabulü ve MK’nın 2. maddesi uyarınca geçerli sayılmaması ayrıca sözleşmenin ifa edildiği fesihten önceki dönemler için fesihten sonra müspet zarar istenmesinin mümkün olmaması gerekse müspet zararın henüz doğmadan önce taraflar arasında kararlaştırılmasının da hukuken bağlayıcı olmayacağı da nazara alınarak, fesihten sonraki dönem için de tonaj taahhüdü uyarınca mahrum kalınan kâr hesabı yapılmasının mümkün olmadığı, BK’nın 106.-108 maddeleri uyarınca davacının sözleşmenin devamı halinde elde edeceği ama mahrum kaldığı kâr nedeniyle talepte bulunmasının mümkün olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 5.000 USD mahrum kalınan kâr ile 1.732,88 USD ariyet mal bedeli olmak üzere toplam; 6.732,88 USD’nin temerrüt tarihi olan 19.01.2006 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/A maddesi gereğince (BK 73. yeni BK 99) devlet bankasının l yıl vadeli USD’ye ödenen en yüksek mevduat faizi uygulanmak suretiyle T.C Merkez Bankası’nın efektif satış kuru üzerinden ödeme tarihindeki TL karşılığının davalıdan tahsiline, davacının fazlaya ait ariyet bedelinin tahsiline ilişkin alacak talebinin reddine, karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan kar mahrumiyeti istemine ilişkindir. Davacı vekili, taraflar arasında yapılan bayilik sözleşmesi kapsamında, davalının müvekkili tarafından tedarik edilen ürünler dışında başkaca ürünleri satmasının yasak olduğunu, ancak davalının sözleşmedeki bu yasağa aykırı davrandığını ileri sürmüş, mahkemece yapılan yargılama sonunda feshin haklılığına vurgu yapılarak kar mahrumiyetine ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir.
Davacı, işbu davasında kar mahrumiyeti talep etmiştir. Kar kaybı, müspet zararlar bahsinden olup, sözleşmesinin feshi halinde ancak uğranılan menfi zararların yani sözleşmenin ifa edileceğine güvenilerek iyiniyetle yapılmış giderler ve yine sözleşmenin ifa edileceğine güvenilerek kaçırılan daha elverişli fırsatlardan dolayı uğranılan menfi zararların istenebilmesi mümkündür. Öte yandan taraflar arasındaki sözleşmede, açıkça kar mahrumiyeti isteneceğine dair bir düzenleme de mevcut değildir. Bu durumda mahkemece, davacının kar mahrumiyetine ilişkin isteminin müspet zarar kavramı kapsamında olduğundan hareketle, taraflar arasındaki sözleşmede fesih halinde müspet zararın da talep edilebileceğine dair bir açıklık olmadığı göz önüne alınmak suretiyle davacının bu yöne ilişen isteminin reddine karar vermek gerekirken, yazılı gerekçe ile kabul hükmü kurulması doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 0,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 09/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

);