Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı

Limited şirketin eylemlerinden ötürü üçüncü kişiler zarar görmüş ise bu zarardan kusuru oranında müdürler de sorumludur.

Limited şirketin eylemlerinden ötürü üçüncü kişiler zarar görmüş ise bu zarardan kusuru oranında müdürler de sorumludur.

Hukuk Genel Kurulu         2017/126 E.  ,  2020/60 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla)

1. Taraflar arasındaki “markaya tecavüz ile haksız rekabetin tespiti, men’i ve ref’i ile ticaret unvanının terkini ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesince (Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi) verilen davalı … ve davalı … yönünden davanın reddine davalı şirket yönünden davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, davacı vekili ile davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 07.03.2011 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirketin 07.10.2008 tarihinde tescil edilerek modüler su deposu, bayrak direği, drenaj kanalı imalatı alanında faaliyete başladığını, müvekkilinin ayrıca TPE nezdinde tescilli “Netiş” ibareli markasının bulunduğunu, davalılardan …’nın müvekkili şirketin eski ortağı olduğunu ve şirketteki bir adet hissesini 27.12.2010 tarihinde devrederek şirketten ayrıldığını, …’nın ortaklığı henüz sona ermeden dava dışı Saniye Koca ile birlikte 24.12.2010 tarihinde davalı şirketi kurduğunu, müvekkili şirket ile aynı işkolunda ve aynı bölgede faaliyet gösteren davalı şirketin unvanının müvekkili şirketin tescilli unvanı ve markası ile iltibas yaratacak şekilde “Öznetiş” olarak belirlendiğini, aynı zamanda “Öznetiş” ibaresinin davalı şirket tarafından ticari faaliyetlerinde markasal olarak kullanıldığını, diğer davalı …’nın ise davalı …’nın babası olduğunu ve müvekkili şirkette davalı … adına kayıtlı hissenin aslında davalı …’ya ait olduğunu, davalı …’nın müvekkili şirkette önceden edindikleri ticari sırlardan yararlanarak imzası ve davalı şirketin kaşesi bulunan yazıları müvekkili şirketin müşterilerine gönderdiğini, bu yazı içeriklerinde müvekkili şirketi kötülediklerini, ayrıca davalılar tarafından müşterilere gönderilen tekliflerde “Öznetiş” antetli kağıdında teklifi veren olarak müvekkili şirketin unvanını kullandıklarını, bu durumun haksız rekabet teşkil ettiğini ve haksız rekabetten tüm davalıların sorumlu olduğunu ileri sürerek marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, men’ine ve ref’ine; davalı şirketin ticaret unvanının terkinine; ayrıca 50.000,00TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5. Davalılar vekili 23.03.2011 tarihli cevap dilekçesinde; müvekkili …’nın diğer davalı şirketin ortağı ve müdürü olduğunu, müvekkili …’nın ise davalı şirketle hiçbir bağlantısının bulunmadığını, müvekkili şirketin unvanı haricinde hiçbir ürün ve ambalajında “Öznetiş” ibaresini kullanmadığını, müvekkili şirketin tescilli unvanını kullanmasının ise hak ihlali ya da haksız rekabet yaratmayacağını, ayrıca tarafların ticaret unvanlarının da benzer olmadığını, müvekkili şirketin müşterilere gönderdiği yazıların ileride karışıklığa yol açmaması için iyi niyetle gönderildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi) 17.12.2013 tarihli ve 2011/142 E., 2013/903 K. sayılı kararı ile; davacı şirketin “Netiş” ibaresini davalı şirketten çok önce marka ve unvan olarak tescil ettirdiği ve söz konusu ibare üzerinde öncelik hakkına sahip olduğu, davalı şirketin unvanını tescil ettirdiği şekli ile değil de “Öznetiş” ibaresini ön plana çıkartarak ve markasal olarak kullandığı, bu kullanım nedeni ile her iki işaret arasında iltibas yaratacak şekilde bir benzerlik yaratıldığı, öte yandan davalı şirketin müşterilerine gönderdiği tekliflerde davacı şirketin unvanını kullanmasının haksız rekabet teşkil ettiği, bu nedenle davalı şirketin eylemlerinin haksız rekabet ve markaya tecavüz oluşturduğu, davalı şirketin ticaret unvanının terkini şartlarının da oluştuğu, ancak davalı …’nın davalı şirkete ticari vekil olarak atandığı, davalı …’nın ise davalı şirketin ortağı ve müdürü olduğu, bu nedenle TTK’nın 542/2 ve 547. maddeleri gereğince davalılar … ve …’nın haksız fiilinden davalı şirketin sorumlu olduğu, ayrıca davalılar … ve …’nın davacı şirkette yönetici olarak görev yapmadıkları için rekabet yasağına tabi olmadıkları ve davacı şirketin esas sözleşmesinde ortaklar için rekabet yasağı da öngörülmediği, bu nedenle davalılar … ve …’ya husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle davalı … ve davalı … yönünden davanın dava şartı yokluğundan reddine; davalı şirket yönünden davanın kısmen kabulü ile markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, men’ine ve ref’ine; davalı şirketin ticaret unvanının terkinine ve 30.000,00TL manevi tazminatın davalı şirketten tahsiline karar verilmiştir
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı şirket vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesince 02.06.2014 tarihli ve 2014/4042 E., 2014/10256 K. sayılı kararı ile; davalı şirket vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…Mahkemece, TTK’nın 547. ve 542/2 maddeleri gereğince davalılar … ve …’nın şahsen sorumlulukları olmayıp davalı şirketin sorumlu olduğuna karar verilmiş ise de davalı …’nın davacı şirket ortaklığından ayrıldığı davalı şirketi kurduğu ve davalı şirketin müdürü olup, davalı …’nın ise …’nın verdiği vekaletnameye istinaden şirketi yönettiği sabittir. Bu durumda, davalılar … ve …’nın davaya konu eylemlerden şahsi sorumluluklarının Medeni Kanun’un 50. maddesi uyarınca tartışılıp değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu bu davalılar bakımından yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi) 17.03.2015 tarihli ve 2014/605 E., 2015/151 K, sayılı kararı ile; önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Davalı şirkete isnat edilen haksız rekabet eylemi nedeniyle davalı şirkette ticari vekil olan davalı …’nın ve davalı şirket yetkilisi …’nın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 50/3. maddesi gereğince kişisel sorumluluklarının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
12. Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men’i ve ref’i ile ticaret unvanının terkini ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
13. Davalı …’nın ve davalı şirket müdürü davalı …’nın eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiği ve bu eylemlerden davalı şirketin sorumlu olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu husus Özel Dairece bozma kapsamı dışında bırakılmıştır. Uyuşmazlık, anılan davalıların eylemleri nedeniyle TMK’nın 50/3. maddesi gereğince kişisel sorumluluklarının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
14. Hemen belirtilmelidir ki, TMK’nın 47. maddesinde tüzel kişiler, başlı başına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal toplulukları olarak tanımlanmış olup, aynı Kanun’un 48. maddesi gereğince, tüzel kişiler cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehildirler. Yine aynı Kanun’un 49. maddesi gereğince tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla fiil ehliyetini kazanırlar. Hak süjesi olarak kabul edilen tüzel kişilerin iradelerini açıklayabilmeleri, dış âleme tesir edebilmeleri veya dış âlemde değişiklik yaratabilmeleri için ihtiyaç duydukları vasıta “organ” olarak isimlendirilir (Öztan, Bilge: Medeni Hukuk Tüzel Kişilerinde Organ Kavramı ve Organın Fiillerinden Doğan Sorumluluk, Ankara, 1970, s. 152).
15. Organ kavramının ticaret şirketleri için ne şekilde uygulanacağı, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1/II. ve 138. maddelerinde düzenlenmiştir. 6762 sayılı TTK’nın 138. maddesi “Her şirket nev’ine mahsus hükümler mahfuz kalmak şartıyla Medeni Kanunun 45, 47, 48, 49. maddeleri… her şirket nev’inin mahiyetine uygun olduğu nisbette, ticaret şirketleri hakkında da tatbik olunur” hükmünü haizdir.
16. 6762 sayılı TTK hükümlerine göre limited şirketin kanuni zorunlu organları ortaklar genel kurulu ve müdürlerdir. 6762 sayılı TTK’nın 540. maddesi gereğince limited şirketi “idare ve temsil” eden kişiler ister şirkete ortak olsunlar ister olmasınlar “müdür” diye adlandırılmaktadır. Ortak veya üçüncü kişi olan müdür veya birden fazla ise müdürler şirketin yönetim ve yürütme organıdır. Ayrıca 6762 sayılı TTK’nın 540. maddesi ile limited şirketlerde özden organ ilkesi benimsenmiş ve bu husus anılan maddede “aksi esas sözleşme ve genel kurul tarafından kararlaştırılmamışsa, ortaklar hep birlikte müdür sıfatıyla yönetim ve temsile yetkili ve aynı zamanda da mecburdular” şeklinde belirtilmiştir. Başka bir deyişle özden organ ilkesi, aksi kararlaştırılmadığı müddetçe bütün ortakların hep birlikte limited şirketi idare ve temsil etmeleri demektir.
17. 6102 sayılı TTK’de limited şirkete ilişkin olmak üzere iki zorunlu organ öngörülmüştür. Şirketin karar ve irade organı olarak genel kurul (TTK m. 616), yönetim ve temsil organı olarak da müdürler (TTK m. 623) hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle limited şirket müdürleri, anonim şirketteki yönetim kurulu gibi organ niteliğine sahip bulunmaktadır. Müdürler, genel kuruldan farklı olarak daimi bir organdır. Şirketin kurulduğu andan (TTK m. 586), feshedilip tasfiyeye girdiği, hatta bazı durumlarda tasfiye sürecinde dahi (TTK m. 643, TTK m.535-536) şirketi yönetir, temsil eder. Böylece kullandığı yetki ve yapmış olduğu işlemlerle şirketin, ortakların, şirket alacaklılarının hak ve çıkarları üzerinde etkili olur. 6102 sayılı TTK’nın müdürler konusunda getirdiği en önemli yeniliklerden bir tanesi, 6762 sayılı TTK’da yer alan özden organ ilkesini terk ederek, seçilmiş organ ilkesini benimsemesidir. Gerçekten 6102 sayılı TTK’nın 623. maddesi gereğince şirket müdürlerinin esas sözleşmede gösterilmesi zorunlu sayılmış ve anonim şirketlerde olduğu gibi, seçilmiş yönetim ilkesi getirilmiştir.
18. TMK’nın 50/2. maddesi gereğince tüzel kişinin kanun ya da esas sözleşmeye göre yetkili organları tarafından yapılan hukuki işlemler ve diğer bütün fiiller tüzel kişiyi bağlar. Organın yaptığı işlemin veya fiilin tüzel kişiyi bağlaması organ sıfatına bağlı olarak yetkinin kullanılması ve organın fiilinin tüzel kişinin fiili sayılmasının sonucudur.
19. TMK’nın 50/3. maddesi gereğince tüzel kişinin sorumlu olduğu hâllerde haksız fiili gerçekleştiren organın kusurunun bulunması, organ sıfatına sahip kişi ya da kişilerin de zarar görene karşı sorumlu olmalarına yol açar. Bu hâlde zarar görene karşı hem tüzel kişi hem de kusurlu organ sorumludur ve aralarında müteselsil sorumluluk bulunur. Tüzel kişinin organının birden çok kişiden oluştuğu hâllerde haksız fiil, organı teşkil eden kişilerin tamamı tarafından işlenmemişse, sorumluluk sadece haksız fiili gerçekleştiren kişi ya da kişiler için ortaya çıkar.
20. Haksız fiilin bir türü olan ve zamanla ayrı bir müessese hâline gelen haksız rekabet, sadece işletmelerin ve rakiplerin değil, müşteriler başta olmak üzere tüm piyasa katılımcılarının ve kamunun da menfaatini gözeten, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamayı ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemeyi amaçlayan bağımsız bir hukuki müessesedir (Nomer Ertan, Füsun: Haksız Rekabet Hukuku, İstanbul, 2016, s. 4). Bu hâliyle haksız rekabet müessesesi gereğince haksız rekabet teşkil eden eylemi gerçekleştiren kişinin tacir olup olmamasının da bir önemi bulunmamaktır. Bu itibarla haksız rekabeti gerçekleştiren organ kişisel olarak tüzel kişi ile birlikte müteselsil sorumludur.
21. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davalı şirketin 24.12.2010 tarihinde kurulup tescil edildiği, şirketin kurucularının davalı … ve dava dışı Saniye Koca olduğu, şirket sözleşmesi ile davalı …’nın 10 yıl süreyle şirketi temsile münferiden yetkili müdür olarak atandığı, şirket müdürü … tarafından Konya 7. Noterliğinin 30.12.2010 tarihli ve 2010/50221 sayılı düzenleme şeklindeki vekâletname ile davalı …’nın genel yetkili ticari vekil olarak atandığı, şirket müdürü …’nın davalı …’nın kızı olduğu anlaşılmaktadır.
22. Davalı … tarafından davalı şirketin kaşesi altında yazılıp imzalanan ve müşterilerine gönderilen ve ayrıca haksız rekabet teşkil ettiği hususu kesinleşen yazıda, kurucusu ve ortağı olduğu davacı şirketten ayrılarak davalı şirketi kurduğunu ve hizmetlerine bundan sonra “Öznetiş” olarak devam edeceğini belirtmiştir. Yine davalıların yargılandığı Konya 7. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/420 E. sayılı dosyasında davalı … davalı şirketin hissesinin kendi adına kayıtlı olmasına rağmen öğrenci olması sebebiyle tüm işlerin babası tarafından takip edildiğini belirtmiş, davalı … da şirketi kızı ile birlikte kurduklarını beyan etmiştir. Bu durumda davalı …’nın davalı şirketin organı olarak hareket ettiği ve her hâlde şirket organı olan şirket müdürü davalı … ile birlikte TMK’nin 50. maddesi gereğince kişisel sorumluluklarının değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
23. O hâlde davalı şirketin kaşesi altında davalı … tarafından yazılan ve müşterilerine gönderilen yazının haksız rekabet teşkil ettiği ve bu hususun kesinleştiği, davalı …’nın şirket müdürü olduğu ve davalı …’nın ise şirket organı gibi hareket ettiği gözetilerek anılan davalıların TMK’nın 50. maddesi gereğince kişisel sorumluluklarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
24. Sonuç itibari ile Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.01.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

);