Menfi tespit davası kambiyo senedinden kaynaklanıyorsa senede karşı senetle ispat kuralı gereği ispat yükü borçlu tarafa geçmektedir.
11. Hukuk Dairesi 2020/2978 E. , 2021/2837 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Salihli 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 10/01/2017 tarih ve 2016/28 E. – 2017/3 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nce verilen 20/04/2018 tarih ve 2017/1978 E. – 2018/495 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının davacı hakkında 550.000,00 TL bedelli bonoya dayalı icra takibi başlattığını, ancak taraflar arasında ticari bir ilişki ya da bir mal alış verişi bulunmadığını, davalının davacıya kestiği bir faturasının ya da davacıya teslim ettiği bir mal bulunmadığını, takip dayanağı bononun sahte olduğunu, davalının davacı şirket hisselerini senetteki tanzim tarihinden bir gün sonra 26.11.2015 tarihinde …’a noter hisse devri sözlemesi ile 50.000,00 TL bedelle devrettiğini ve devir bedelini aldığını, davalının ticaret sicil müdürlüğünde matbu belge olarak kullanılmak üzere imzalı ve boş A4 kağıdını üzerine 550.000,00 TL gibi fahiş bir bedel yazarak senet haline dönüştürdüğünü, davacının davaya konu senet ve takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti ile %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalının davacı şirkete ortak iken, diğer ortağın davacı şirketin tamamını almak istediğini, diğer ortak ile 550.000,00 TL bedel üzerinde anlaşmaya varıldığını, şirketin devirden önce 1.100.000,00 TL’den fazla mal varlığının bulunduğunu, bu nedenle davacı şirket yetkilisi ile davaya konu bononun düzenlendiğini, bononun şirket devrinden önce alınmasının hayatın olağan akışına uygun olduğunu, davacının iddiaların yazılı delille kanıtlaması gerektiğini savunarak davanın reddi ile %20 tazminata karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı şirkete karşı başlatılan icra takibinin konusunu oluşturan ve “bono” şeklinde düzenlenmiş olan belgenin boşa imzalı olarak düzenlendiği ve üzerinin hukuka aykırı olarak doldurulduğu, söz konusu belgenin taraflar arasında yapılan şirketin pay devrine ilişkin anlaşma ile hukuken illiyet bağından yoksun olduğu, taraflar arasında “malen” kaydını gerektirecek bir ticari ilişkinin bulunmadığı, davalının şirket hisselerinin devrine yönelik noter sözleşmesinde devir bedelinin harçların düşük ödenmesi için 50.000,00 TL olarak gösterildiğini beyan ettiği, kendi danışıklı/muvazaalı işlemine dayanamayacağı ve davalının belgenin verildiği tarihte davacı şirketi temsile yetkili olduğu bu nedenle de şirket kaşesinin basılı olduğu bir belgeyi almasında hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile %20 kötü niyet tazminatına karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili istinafa başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, davacının sahtecilik iddiasına yönelik yaptığı şikayet üzerine başlatılan soruşturmada bu dava sonucunun bekletildiğinin bildirildiği, dava konusu senette ”bedeli malen alınmıştır” kaydına rağmen alacaklı davalı, davacı şirketçe bedelin mal olarak verilmediğini, davalının davacı şirketteki hisselerini davacı şirket ortaklarından …’a 550.000,00 TL bedel karşılığında satması, devir bedelinin ödenmemesi ve …’ın mal varlığı bulunmaması nedeniyle, davalının hisse devrinden kaynaklanan alacağının davacı şirketçe ödenmesine yönelik senedin düzenlendiğini iddia etttiği, bu durumda takibin dayanağını teşkil eden dolayısıyla da alacaklının alacağını ispat aracı durumundaki bonoda bulunan malen kaydının doğru olmadığı yönündeki borçlu iddiası alacaklı davalı tarafça kabul edildiği, temeldeki hukuki ilişki yönünden bonodaki bu ispat kaydı bizzat alacaklı tarafından değişikliğe uğratıldığı, böylece ispat külfetinin davalı üzerine geçtiği, alacağın varlığı ve dayandığı temel ilişkinin senettekinden farklı olduğunu iddia eden davalı, kendi dayandığı ve senet metninden anlaşılamayan, davalının davacı şirketteki hisselerini diğer şirket ortağına 550.000,00 TL bedelle satmasından kaynaklı alacağının, davacı şirketçe ödenmesine yönelik senedin düzenlendiği iddialarını ispatla yükümlü olduğu, dosya kapsamında davalının üzerine aldığı ispat külfetini yerine getirmeye yönelik yazılı bir delil ibraz etmediği gözetildiğinde davanın bu nedenle kabulü gerekirken ilk derece mahkemesince yerinde olmayan gerekçe ile kabul kararı verildiğinden davalı vekilinin istinaf isteğinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın açıklanan gerekçe ile kabulüne, davalının kötü niyetli olduğu ispat edilmediğinden kötü niyet tazminatı isteğinin reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir. Menfi tespit davalarında kural olarak ispat yükü alacaklıya ait ise de alacak ilişkisi kambiyo senedinden kaynaklanıyorsa senede karşı senetle ispat kuralı gereği tekrar borçlu tarafa geçmektedir. Ne var ki lehtar senetteki ihdas nedenini değiştirir şekilde talilde bulunursa ispat yükünü üzerine alır. Somut olayda davaya konu bonoda ihdas nedeni olarak malen kaydı bulunmakta olup davalı da hisse senedi devri karşılığında senet alındığını beyan etmiştir. Şirket hissesi nakit alımı olarak değerlendirilemeyeceğinden davalının beyanında Bölge Adliye Mahkemesi kararında kabul edildiği gibi talil bulunmadığından ispat külfetinin yer değiştirmesine yol açmayacağı gözetilerek uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 24/03/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Hukuka uygun bulunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.