Av. Ünal Göktürk

Bakırköy Hukuk Bürosu

Mirasbırakanın davacının yaptığı evlilikten memnun olmaması ve davacıya hiç mal vermeyeceği şeklinde sözler söylemesi ve davalı tarafça taşınmaz bedeli olarak yatırılan tutarın mirasbırakanın hesabından kısa süre içerisinde çekilmesi muvazaayı göstermektedir.

m1. Hukuk Dairesi         2019/2606 E.  ,  2021/2605 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL


Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin verilen karara karşı davacının istinaf başvurusu …Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi tarafından mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olduğu ve bedeli mukabilinde taşınmazını davalıya devrettiği gerekçesiyle esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 27.04.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat…ile temyiz edilen davalı vekili Avukat … geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı annesi …’in 10 numaralı bağımsız bölümünün kuru mülkiyetinin ½ payını 04.03.1999 tarihinde; kalan payı da 21.02.2011 tarihinde mirastan mal kaçırma amacıyla davalı kızına satış suretiyle devrettiğini, temlik tarihi itibarıyla mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığını, ayrıca dava dışı iki parça taşınmazını daha devrettiğini, mirasbırakanla arasında dargınlık olduğu için tüm mal varlığını elden çıkarma yoluna gittiğini ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalı, mirasbırakanın hem kardeşlerinin hem de kendi tedavisi için paraya ihtiyacı olduğunu bu süreçte mirasbırakana maddi ve manevi olarak katkıda bulunduğunu, çekişmeli taşınmazı da bedeli karşılığında satın aldığını, temlikin bedel karşılığında yapıldığı hususunun mirasbırakanın imzalı belgesi ile de sabit olduğunu, diğer yandan mirasbırakanın 25 parsel sayılı taşınmazdaki dükkanın ¾ payını davacıya bedelsiz devrettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin gerçek bir satış işlemi olduğu gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilen karara karşı davacının istinaf başvurusu …Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi tarafından mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olduğu ve bedeli mukabilinde taşınmazını davalıya devrettiği gerekçesiyle esastan reddedilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’in 78 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 10 numaralı bağımsız bölümün ½ payını 04.03.1999 tarihinde 2.250.000.000ETL bedelle; kalan payı ise intifa hakkını üzerinde bırakarak 21.02.2011 tarihinde 100.000,00 TL bedelle 1958 doğumlu davalı kızına satış suretiyle devrettiği, dava dışı Kınalıada’daki 11 parsel sayılı taşınmazdaki 2/8 payını da davalıya devrettiği anılan taşınmaza ilişkin Adalar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/87 Esas sayılı dosyası üzerinden yargılamanın devam ettiği, dava dışı Eminönü’nde 25 parsel sayılı taşınmazdaki payını da davalıya devrettiği, bu taşınmaza ilişkin davanın da İstanbul 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/415 Esas sayılı dosyası üzerinden devam ettiği, yine dava dışı 6 parsel bulunan 5 numaralı bağımsız bölümdeki 2/8 payını ise Beyoğlu 26.Noterliğinin 13.07.2012 tarihli vasiyetnamesi ile davalıya vasiyet ettiği, mirasbırakanın 29.12.2015 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı oğlu ve davalı kızını bıraktığı, temlik harici terekesinin bulunmadığı, davalının satış savunmasına ilişkin sunduğu mirasbırakan tarafından düzenlenen tarihsiz el yazılı belgenin incelenmesinden, mirasbırakanın ameliyat masrafları ve geçim sıkıntısı nedeniyle taşınmazlarını davalıya sattığına ilişkin açıklamalarda bulunduğu, gelen banka kayıtlarından davalı tarafından mirasbırakanın hesabına 21.02.2011 tarihinde 100.000,00 TL gönderildiği, bu miktarın dört farklı tarihte (23.02.2011, 04.03.2011, 23.03.2011 ve 20.05.2011) hesaptan çekildiği anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237.) ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından mirasbırakanın davacının yaptığı evlilikten memnun olmadığı için davacıya hiç mal vermeyeceği şeklinde sözler söylediği anlaşılmaktadır. Buna karşılık; davalının delil olarak dayandığı mirasbırakanın imzasını taşıyan belge, muris muvazaasının tarafı olan mirasbırakanın eli ürünü olup, bu belgeye itibar edilemeyeceği gibi davalı tarafından mirasbırakanın hesabına yatan bedelin tamamı ise kısa süre içerisinde hesaptan çekilmiş olmakla, ödemenin muvazaanın gizlenmesi amacıyla yapıldığı değerlendirilmiştir.
Hal böyle olunca, mirasbırakanın davalıya yaptığı temliklerdeki gerçek iradesinin satış değil de, davacıdan mal kaçırma amacını taşıdığı sabit görüldüğünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Davacının açıklanan nedenden ötürü yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanunun 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Hukuk Dairesine gönderilmesine, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

);