Yargıtay Kararı

Sezaryen ameliyatı sırasında bağırsağı delinen kişi tazminat talep edebilir.

Sezaryen ameliyatı sırasında bağırsağı delinen kişi tazminat talep edebilir.

13. Hukuk Dairesi         2014/10131 E.  ,  2014/34506 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Malatya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/11/2013
NUMARASI : 2013/202-2013/454

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacılar, F.. U..’ın doğum yapmak üzere 18.04.2012 günü Malatya Sıtmapınarı Ö..G.. Hastanesine yatırılmış olup 19.04.2012 günü davalı kadın doğum uzmanı N.. D..’ın yaptığı sezaryen ameliyatı sonucunda bir kız bebeği dünyaya getirdiğini, ameliyat sonrası takip ve gözleminin yapılmadığını, tuvalet ihtiyacını gideremediği hususunun dikkate alınamadığını, bu yönde herhangi bir soru sorulmadığı gibi bu durumun anormal olup olmadığı hususunda herhangi bir bilgi de verilmediğini, doğumdan bir gün sonra N.. D..’ın ve başhekimin bilgisi dahilinde Ö.. G.. hastanesinden taburcu edilerek evine gönderildiğini, ertesi gün dayanılmaz karın ağrıları ve karnında oluşan şişlik nedeniyle D.. Devlet Hastanesi acil servisine müracaat etmiş olup oradaki doktorlar tarafından bazı tetkikler yapılıp ağırının biraz miktar azaltılması sağlandıktan sonra tekrar eve gönderildiğini, ancak ağrıların devam etmesi üzerine tekrar D.. devlet hastanesi doktoru tarafından ambulansla Malatya devlet hastanesine sevk ettiğini, eşinin durumu doğumu gerçekleştiren N.. D.. isimli doktora telefonla bildirdiğini ve aynı gün Malatya Ö.. G.. hastanesine intikal edildiğini, burada muayene eden Genel cerrahi uzmanı davalı doktor E.. B..’nun bağırsağın delindiğini ve bağırsak içeriğinin karın boşluğuna sızdığını belirterek hastayı başka bir sağlık kuruluşuna sevk etmeyerek doğrudan ameliyata aldığını, ameliyat öncesindeki ağrılarının ameliyat sonrasında da devam ettiğini, bunun sonrasında T.. Ö.. Tıp Merkezi Genel Cerrahi yoğun bakım servisine ambulansla gönderildiğini, burada yapılan muayenede karnının içinde yeni kirlilik bulunduğunu ve bu nedenle acilen 3. kez ameliyat olması gerektiğini, hayati tehlikesinin bulunduğunu, karın boşluğundan çıkartılan bağırsakların ameliyat edilen bölümünün bir alet içerisinde vücudunun dışında bulunmakta olup bağırsak içeriğinin deşarjının da bu kutu yardımıyla 2014/10131-34506
sağlandığını, vücut dışındaki bağırsakların tekrar vücudunun içerisine alınması için Ö.. Malatya P.. Hospital’da 2 kez ameliyat edildiğini, bu olaylar nedeniyle sürekli olarak ölüm korkusu yaşadıklarını, bebeğini bir kez bile emziremediğini, davalı N.. D..’ın bağırsak zedelenmesine sebebiyet vermesi, davalı E.. B.. ile G.. Hastanesini işleten şirketin hastanenin yoğun bakımı servisi olmamasına rağmen ameliyat etmesi nedeniyle kusurlu olduklarını, davalılar hakkında tedbirsizlik ve dikkatsizlik ve meslekte ihmal neticesinde yaralamaya sebebiyet vermek suçu nedeniyle Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/13003 Sor. Sayılı şikayetinin yapıldığını ve soruşturmanın halen devam ettiğini, davacıların tümünün çektiği üzüntü ve korkular nedeniyle manevi tazminat istemlerinin haklı olduğunu ileri sürerek davacılardan F.. U.. için 100.000,00 TL, Y.. U.. için 40.000,00 TL, diğer davacılar Merve, Esra, A.. İ.. ve G.. U. için ayrı ayrı 15.000,00 TL olmak üzere toplam 200.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 19.04.2013 tarihinden itibaren faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı E.. B.. davaya cevap vermemiş, diğer davalılar kusurlarının bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava, doktor ve hastası arasındaki vekalet sözleşmesinden doğan manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacılar sezaryen ameliyatı sonrasında oluşan rahatsızlığın komplikasyon değil malpraktis teşkil ettiğini ve davalıların kusurlu olmakla manevi zararlarını tazminle mükellef olduğunu ileri sürmüş, davalılar ise bu neticenin sezaryen ameliyatının olağan risklerinden olduğunu savunmuştur. Mahkemece savcılık soruşturması nezdinde alınan Adli Tıp Raporunun davalılara kusur atfetmeyen mütalaasına dayanılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Borçlar Kanunu’nun vekâlet akdini düzenleyen 502 ve devamı maddeleri uyarınca davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır.Vekil vekâlet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır.Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup,en hafif kusurunda bile sorumludur. (TBK.nun 395 ve 396. md.) O nedenle, doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.Doktor hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm Şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla
yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmak ve en emin yol seçilmelidir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören doktor olan vekilden tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir.Gereken özeni göstermeyen vekil, TBK.nun 510/1. maddesi hükmü uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise doktor sorumlu tutulmamalıdır.
Önemli bir diğer düzenleme de Avrupa Biyotıp Sözleşmesidir. Bu sözleşme 9.12.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu sözleşmenin “Amaç” başlıklı 1. maddesinde; “Bu sözleşmenin tarafları, tüm insanların haysiyetini ve kimliğini koruyacak ve biyoloji ve tıbbın uygulanmasında, ayırım yapmadan herkesin, bütünlüğüne ve diğer hak ve özgürlüklerine saygı gösterilmesini güvence altına almakla yükümlüdürler.”
Sözleşmenin 4. maddesinde ise, “Meslek Kurallarına Uyma” başlığı altında; “Araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin, ilgili mesleki yükümlülükler ve 2014/19545-22576 standartlara uygun olarak yapılması gerekir.” denilmektedir.Sözleşme iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiştir.Bu durumda, her türlü tıbbi müdahalenin mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olması benimsenmiştir.
Somut olayda davacı F.. U..’ın sezaryen ameliyatı sırasında bağırsağının delindiği ve devamında birden çok kez ameliyat olduğu sabittir. Mahkemece salt ceza soruşturmasında alınan raporla yetinilmeyerek, yukarıdaki açıklamalar ışığında üniversitelerden seçilecek uzman hekimler eliyle taraf itirazlarının karşılar, denetime açık, her türlü şüpheden uzak sonuca varır mahiyette rapor alınması ve neticesine göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

);