Av. Ünal Göktürk

Bakırköy Hukuk Bürosu

Stajyerlik sözleşmesine istinaden çalışan bir kişinin ölümü iş kazası olarak kabul edilmelidir.

21. Hukuk Dairesi         2019/5063 E.  ,  2020/902 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : … İş Mahkemesi

K A R A R
A) Davacıların İstemi :
Davacılar vekili, çocuklarının davalı şirkete ait otelde stajyer öğrenci olarak çalışırken, personelin kalması için tahsis edilmiş olan müştemilatın havuzunda ölü bulunduğunu, davalı işverenin sorumluluklarını yerine getirmemesi sebebiyle iş kazasının yaşandığını ifade ederek, her bir davacı adına 5.000,00TL maddi ve 50.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
B) Davalının Cevabı :
Davalı vekili, davanın görevli mahkemede açılmadığını, mütevefa ile müvekkili şirket arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığını ve husumeti kabul etmediğini, lojmanda intihar ederek hayatına son veren mütevefanın ölümünde müvekkiline ait herhangi bir kusurun olmadığını ve bu olayın iş kazası sayılamayacağını savunarak davanın reddini savunmuştur.
C) İlk Derece Mahkemesinin Gerekçesi ve Kararı :
Mahkemenin 06/02/2019 tarihli kararında, HMK.’un 114/I-c maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine, mahkemenin görevsizliğine, taraflardan birinin 6100 Sayılı Kanunun 20. maddesi uyarınca iki hafta içerisinde mahkemeye başvurarak talepte bulunması halinde dosyanın görevli ve yetkili Antalya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
D) Bölge Adliye Mahkemesinin Kararı :
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi kapsamında davacılar murisinin endüstri meslek lisesi öğrencisiyken 3308 sayılı Yasa kapsamında davalı işyerinde stajyer öğrenci olduğu, muris ile davalı arasında iş akdinin bulunmadığı, davalının davacılar murisinin işvereni sayılamayacağı, dava tarihinde uygulanması gereken 5521 sayılı Yasa’nın 1. maddesine göre meydana gelen olayın SGK tarafından iş kazası sayılmasının iş mahkemelerinin görevini belirlemede yeterli olmadığı, davanın iş akdinden ya da iş kanunundan kaynaklanmadığı, böylelikle Mahkeme kararının doğru olduğu gerekçesiyle davacılar vekiline ait istinaf itirazının esastan reddine karar verilmiştir.
E) Temyiz Talepleri :
Davacılar vekili, kararın hatalı olduğunu, Turizm Otelcilik öğrencilerinin işçi gibi çalıştırıldığını savunarak aleyhine olan kararın bozulmasını talep etmiştir.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe :
Dava, ölümlü iş kazasından kaylanaklanan maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara, c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” düzenlemesini içermektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda, İş Mahkemeleri’nin görevli olduğuna dair özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda çıraklar/stajyerler hakkında iş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan tazminat davaları yönünden hangi mahkemelerin görevli olacağı konusunda 6331 sayılı Kanun’un yürürlüğü ile birlikte mevzuatta boşluk doğmuştur.
5510 sayılı Kanuna göre çıraklar ve stajyerler, yaşı ve tabi olduğu yasa ne olursa olsun, kısa vadeli sigorta koluna tabi olacaktır. 6331 sayılı Kanunda hüküm bulunmamakta ise de çırak ve stajyerlerin kısa vadeli sigorta koluna tabi olduğu gözetildiğinde, bu neviden davaların İş Mahkemelerinde görülmesi gerekmektedir. Zira, iş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan tazminat davalarında Kurumca bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin rücua tabi kısmının kusura isabet eden pay oranında tazminattan düşülmesi gerekmekte olup, bunu yapacak uzman mahkeme iş mahkemesidir. Aksine yorum, başka bir ifadeyle özel uzmanlık gerektiren mahkemelerden bu davaların alınarak genel mahkemelere verilmesi İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun ruhuna ve çıkarılış amacına aykırı olur. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesine göre İş Mahkemeleri görevlidir. (Bkz. …, Birol Soner, …, …- İş Kazaları ve Meslek Hastalıklarından Kaynaklanan Tazminat Davalarında Görev ve yetki, sh 48 vd.)
Somut olayda, davacının stajyerlik sözleşmesine istinaden davalı tarafa ait iş yerine çalışırken, ölümüyle gerçekleşen olayın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş kazası olarak kabul edildiği anlaşılmakla, yukarıdaki mevzuat ve açıklamalar kapsamında, İş Mahkemesi tarafından davanın esasına girilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılmasına, ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
G) SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesi’ne, karardan bir örneğin de Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 17/02/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY VE GEREKÇE
Dava, iş kazasına bağlı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinde “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin C, D, ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.”, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinde “bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi denir.”, 5510 sayılı Kanunu’nun 5/b maddesinde “05/06/1986 tarihli ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununda belirtilen aday çırak, çırak ve işletmelerde mesleki öğretim gören öğrenciler bu kanun kapsamında işyeri ve işveren sayılmaz.” ifadelerine yer verilmiştir.
İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesi iş sözleşmelerinin varlığı halinde iş mahkemelerini görevli kabul etmektedir.
Olayın 5510 sayılı Yasa bakımından iş kazası sayılması SGK aleyhine açılacak iş kazası tesbiti veya işgöremezlik oranı tesbit davası dışında iş mahkemelerini görevli hale getirmez. Zira, 5510 sayılı yasanın 101. maddesine göre 5510 sayılı Yasa’dan doğan uyuşmazlıklar İş Mahkemesinde görülür.
Öte yandan, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda da mahkemelerin görevi ile ilgili bir hüküm bulunmamaktadır.
Somut olayda, davacı ile davalı arasında iş sözleşmesi mevcut değildir. Dava dışı işveren Okul Müdürlüğü ile davalı … işletmeciliği arasında imza edilmiştir.
Uyuşmazlık, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre çözülmelidir.
Bu kapsamda, davaya bakmakla genel mahkemelerin görevli olduğu gerekçesiyle hükmün bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.

);