Taraflar arasında iş ilişkisinin olup olmadığının tespiti noktasında dikkat edilecek hususlara yönelik karar.
9. Hukuk Dairesi 2016/16283 E. , 2020/4747 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı iş yerinde 04.04.2009 – 15.04.2014 tarihleri arasında işçi olarak çalıştığını, işi davalının talebiyle bıraktığını iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık ücretli izin alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, açılan davayı kabul etmediklerini, haksız ve yersiz olduğunu, davacı ile aralarında işçi ve işveren ilişkilerinin bulunmadığını, kendilerine ait işyerinde ücretlerini tır şoförlerinden almak koşulu ile cam temizliği yaptığını, davacının kendi ekmeğini kazanmasını bu şekilde müsaade ettiğini, ancak yine kendilerine karşı aynı şekilde dava açmış Yusuf Kenan Kaya ile birlikte sarhoş olarak işe gelip müşterileri rahatsız etmeleri nedeniyle kendilerine müsaade edilmediğinden işyerinden uzaklaştırıldıklarını, bu sebeple davacının hiçbir alacağının olmadığını, ayrıca açılan davada zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkeme, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanarak somut uyuşmazlıkta davacı davalının yanında çalıştığını, davalı ise davacı ile aralarında herhangi bir işçi işveren ilişkisinin bulunmadığını iddia ettiği, 23.03.2016 tarihli celsede davacı bizzat isticvap edilerek dinlendiği, davacı beyanında davalıya ait işyerinde gelen araçların camlarını yıkayarak ücretlerini şoförlerden aldıklarını beyan ettiği, davacı her ne kadar topladıkları ücretleri davalıya verip daha sonra onun kendilerine aylık ödediğini iddia etmiş ise de, tüm dosya kapsamı itibari ile davacı … dahil dinlenen tüm tanıklar tırlardan ücret aldıklarını, işe geliş gidiş saatlerini kendilerinin ayarladığını belirttiği, yine özellikle davacı tarafından yazılıp imzalandığı inkar edilmeyen cevap dilekçesi ekindeki davacının davalı işyeri ile ilişkisinin olmadığına ilişkin belge ile özellikle iş ilişkisinin en önemli unsurlarından olan ücretlerin dahi gelen araçlardan alındığı ve mesailerini kendilerinin ayarladığı, istedikleri zaman gelip gittikleri hususları da dikkate alındığında davacı ve davalı arasında İş Kanunu anlamında işçi işveren ilişkisinin olmadığı kanaatine varıldığından davacının davalı ile aralarında hizmet sözleşmesi olduğunu ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4 üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir.
Kanunun 2 nci maddesinde bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmıştır. İşçi ve işveren sıfatları aynı kişide birleşemez.
Yasanın 8 inci maddesinin birinci fıkrasına göre iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir.
İş sözleşmesini eser ve vekâlet sözleşmelerinden ayıran en önemli ölçüt bağımlılık ilişkisidir. Her üç sözleşmede, iş görme edimini yerine getirenin iş görülen kişiye (işveren-eser sahibi veya temsil edilen) karşı ekonomik bağımlılığı vardır.
İş sözleşmesini belirleyen ölçüt hukukî-kişisel bağımlılıktır. Gerçek anlamda hukukî bağımlılık işçinin işin yürütümüne ve işyerindeki talimatlara uyma yükümlülüğünü içerir. İşçi edimini işverenin karar ve talimatları çerçevesinde yerine getirir. İşçinin işverene karşı kişisel bağımlılığı ön plana çıkmaktadır. İş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini, işçinin işverenin talimatlarına göre hareket etmesi ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır. İşin işverene ait işyerinde görülmesi, malzemenin işveren tarafından sağlanması, iş görenin işin görülme tarzı bakımından iş sahibinden talimat alması, işin iş sahibi veya bir yardımcısı tarafından kontrol edilmesi, işçinin bir sermaye koymadan ve kendine ait bir organizasyonu olmadan faaliyet göstermesi, ücretin ödenme şekli, kişisel bağımlılığın tespitinde dikkate alınacak yardımcı olgulardır. Bu belirtilerin hiçbiri tek başına kesin ölçüt teşkil etmez. İşçinin işverenin belirlediği koşullarda çalışırken kendi yaratıcı gücünü kullanması ve işverenin isteği doğrultusunda işin yapılması için serbest hareket etmesi bağımlılık ilişkisini ortadan kaldırmaz. Çalışanın işyerinde kullanılan üretim araçlarına sahip olup olmaması, kâr ve zarara katılıp katılmaması, karar verme özgürlüğüne sahip bulunup bulunmaması bağımlılık unsuru açısından önemlidir.
İş sözleşmesinde işçi işveren için belirli veya belirsiz süreli olarak çalışır. Vekâlet sözleşmesinde ise vekil kural olarak uzmanlığı bakımından iş sahibinin talimatları ile bağlı değildir. İş sözleşmesinin varlığı ücretin ödenmesini gerektirir. Oysa vekâlet için ücret zorunlu bir öğe değildir. Vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümlerde iş sözleşmesinin aksine sosyal nitelikte edimlere ve koruma yükümlülüklerine rastlanmaz. Vekil bağımsız olarak iş görür, bu nedenle faaliyetini sürdüreceği zamanı belirlemede kısmen de olsa serbestliğe sahiptir. Bütün zamanını tek bir müvekkile özgülemek zorunda olmayan vekil, farklı kişilerle vekâlet sözleşmeleri yapabilir. Ekonomik olarak tek bir işverene bağımlı değildir.
Tüzel kişilerde yönetim hakkı ile emir ve talimat verme yetkisi organlarını oluşturan kişiler aracılığıyla kullanılır. Tüzel kişiler yönünden tüzel kişinin kendisi soyut işveren, tüzel kişinin organını oluşturan kişiler ise somut işveren sıfatını haizdir.
Ticaret şirketleriyle tüzel kişilerde somut işveren sıfatını taşıyan organ bir kurul olabileceği gibi tek başına bir kişiye verilen yetki çerçevesinde gerçek kişinin de organ sıfatını kazanması mümkündür.
Limitet, hisseli komandit ve kolektif şirketlerde yönetim yetkisi şirket ortaklarından birine bırakıldığında, bu kişi müdür sıfatıyla kişi-organ sayılır. Türk Ticaret Kanununun 319 uncu maddesine göre, anonim şirketler yönünden yönetim ve temsil yetkisinin yönetim kurulu üyelerine bırakılması halinde, bu kişi veya kişiler kişi-organ sıfatını kazanır. Şirketi temsil ve yönetime yetkili kişi-organ sıfatını taşıyan kişiler işveren konumunda bulunduklarından işçi sayılmazlar.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1 inci maddesine göre, iş mahkemelerinin görevi “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi”dir. İşçi sıfatını taşımayan kişinin talepleriyle ilgili davanın, iş mahkemesi yerine genel görevli mahkemelerde görülmesi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; davacı davalının işçisi olarak çalıştığını iddia ederken davalı da davacının kendilerine ait işyerinde ücretlerini tır şoförlerinden almak koşulu ile cam temizliği yaptığını, kendi ekmeğini kazanmasına bu şekilde müsaade ettiğini, aralarında işçi işveren ilişkisi olmadığını savunmuştur.
Mahkeme davacının ücretini yıkadıkları tırlardan aldığını, mesai saatlerini kendisinin belirlediği ve cevap dilekçesi ekindeki davacının davalı işyeri ile ilişkisinin olmadığına ilişkin belge ile davacı isticvabına dayanarak taraflar arasında iş ilişkisi olmadığına karar vermiştir.
Dosya içeriğinden özellikle davalı tanıklarının beyanlarından; davalı işyerinin dinlenme tesisi olduğu, davacının buraya gelen araçları bu tesisin suyunu kullanarak yıkadığı, yine bu işyerine ait servis ve yemek imkânından faydalandığı anlaşılmaktadır. Hatta davalı … davacının mesai saati, ara dinlenmesi ve hafta tatili hakkında dahi açıklama yapmıştır. Davacı isticvabında iş ilişkisi bulunmadığına ilişkin işveren savunmasını kabul etmediği gibi cevap dilekçesi ekindeki tarihsiz olan belgeyi de işten çıkarılacağı yönündeki baskı ve korku üzerine imzaladığını açıklamıştır. Açıklamaları dosya içeriğine göre tutarlı ve inandırıcıdır. Taraflar ücretin ödenme usulünü serbestçe kararlaştırabileceklerinden davacının ücretinin bu işyerine gelen yıkadığı araçların şoförlerinden alması da sonuca etkili değildir.
Açıklanan nedenlerle, taraflar arasındaki iş ilişkisi ispatlandığı kabul edilip işçilik alacakları hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 03.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.