Tebligat Kanunu 21/2’e göre yapılacak tebligatta merci tarafından şerh düşülmesi gerekir.
12. Hukuk Dairesi 2018/12164 E. , 2019/1116 K.
“İçtihat Metni”
……
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının bozulmasını mutazammın 22/02/2018 tarih, ……ayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkikinin alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından genel haciz yolu ile başlatılan ilamsız icra takibinde, borçlu vekilinin ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu, borçlunun mernis adresinin tebligat yapılan adresten farklı olduğunu ileri sürerek tebliğ tarihinin 24.02.2016 olarak düzeltilmesi ile icra dosyasında yapılan işlemler arasında bir yıllık sürelerin dolduğunu ve dosya takipsiz kalmış olmasına rağmen dosyanın düşürülmediğini, derdest gibi icra işlemlerine devam edildiğini ileri sürerek dosyanın düştüğünün tespitine karar verilmesi talepleriyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece; usulsüz tebligat şikayetinin reddine; yine davacının İİK. 33/a ve 71/2. madde kapsamında kalan ve zaman aşımına yönelen şikayetlerinin de reddine karar verildiği, kararın borçlu tarafından temyiz edildiği görülmüştür.
Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için, aynı Kanunun 10/2. maddesi gereğince muhatabın bilinen en son adresinin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinin gerçekleşmesi gerekir. Bu hal gerçekleştikten sonra, tebligatı çıkaran merci tarafından, Tebligat Yönetmeliği’nin 79. maddesine uygun zarf üzerine aynı Yönetmeliğin 16/2. maddesi gereğince; “tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda tebligatın TK’nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılacağına” dair kayıt düşülmesi zorunlu olup, tebligatı çıkaran merci tarafından anılan şekilde şerh verilmeden, salt “mernis adresi” ibaresine dayanılarak, tebliğ memuru tarafından 21/2. maddeye göre tebliğ işlemi yapılamaz.
Somut olayda, şikayetçi borçlu …’ın bilinen adresine çıkartılan ödeme emri tebligatının bila tebliğ iade edildiği, ….. sistemindeki mernis adresi olan “….. adresine çıkartılan ödeme emrinin de iade edilmesi üzerine, önce tebligat zarfına yalnızca “mernis adresi” yazılarak tebliğe çıkartıldığı ve son olarak üzerine …… mereği tebliğ adresi adres kayıt sistemi mernis adresi olup T.K. 21. mad ek fıkrası gereği iadesiz tebliğ edilmesi gerekmektedir” şerhi verilerek çıkartılan ödeme emrinin “adreste isim ve imzadan imtina eden şahıstan soruldu muhatap tanınmıyor/taşındı mahalle muhtarlığı kimlik paylaşım sisteminde muhatabın kaydı mevcut olup evrak mahalle muhtarlığına teslim edilerek 2 nolu
haber kağıdı gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırıldı (6099 sayılı kanunla değiştirilen 21. madde) isim ve imzadan imtina eden şahsa haber verildi” şerhi ile 18.07.2012 tarihinde tebliğ edildiği görülmüş olup tebligat bu haliyle anılan yasa hükmüne uygundur. Borçlu vekili şikayetinde mernis adresinin tebligat yapılan adresten farklı olarak ……….olduğunu ileri sürmüş ise de, şikayet dilekçesi ekinde bulunan vekaletnamedeki adresin de tebligat yapılan adresle aynı olduğu görüldüğünden, bu adresin yetersiz ve tebliğe elverişli olmadığının kabulü mümkün değildir.
Diğer taraftan, borçlu vekili, icra dosyasında yapılan işlemler arasında 1 yıllık sürelerin dolduğunu ve dosya takipsiz kalmış olmasına rağmen dosyanın düşürülmediğini, derdest gibi icra işlemlerine devam edildiğini ileri sürerek dosyanın düştüğünün tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
HMK’nun 33. maddesi gereğince hukuki tavsif hakime aittir. Hakim, bir davada sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve neticei taleplerle bağlı olup, dayandıkları kanun hükümleri ve onların tavsifleri ile bağlı değildir. Kanunları resen tatbik ederek, iddia ve müdafaadaki neticei talepleri karara bağlamakla mükelleftir (04.06.1958 ve 15/6 sayılı İBK).
Borçlunun 02.03.2016 tarihli şikayet dilekçesinin incelenmesinde; istemin bu hali ile İİK’nun 78/4. maddesine dayalı şikayet niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
İİK’nun 78. maddesinin 2. fıkrası gereğince, alacaklının haciz isteme hakkı, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren bir yıl geçmekle düşer. Aynı maddenin 4. fıkrası gereğince de bu durumda takip dosyası işlemden kaldırılır.
Somut olayda, borçluya ödeme emrinin yukarıda anlatıldığı üzere 18.07.2012 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, alacaklı tarafından yasal sürede 27.11.2012 tarihinde haciz talep edildiği ve borçlu adına kayıtlı taşınmazın tapu kaydına haciz şerhinin işlendiği görülmektedir. Bu durumda alacaklı tarafından süresinde haciz talep edilmiş olmakla, borçlunun İİK’nun 78/4. maddesine dayalı dosyanın işlemden kaldırılması gerektiğine yönelik talebi yerinde değildir. Bu durumda mahkemece, istemin İİK’nun 78/4. maddesine dayalı şikayet olarak nitelendirilerek yerinde olmadığından reddi gerekirken, hatalı vasıflandırma sonucu zamanaşımı şikayeti olarak değerlendirilerek talebin reddine karar verilmesi doğru değil ise de, sonuçta istem reddedildiğinden sonucu itibariyle doğrudur.
O halde, mahkeme kararının bu gerekçelerle onanması gerekirken maddi hataya müstenit olarak bozulduğu anlaşılmakla alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ : Alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 22/02/2018 tarih, …….sayılı sayılı bozma ilamının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366. ve HUMK’nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), 04/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.