Terkin edilinceye kadar tescilli markanın kullanımı haksız bir kullanım teşkil etmez.
11. Hukuk Dairesi 2014/19074 E. , 2015/13339 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : BURSA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ SIFATIYLA)
TARİHİ : 22/10/2014
NUMARASI : 2014/406-2014/509
Taraflar arasında görülen davada Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 22.10.2014 tarih ve 2014/406-2014/509 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 08.12.2015 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili Av. B.. B.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin ticari unvanının önceden …Yapı San. ve Tic. Ltd. Şti. iken 28.02.1997 tarihinde ………..Elektrik Elektronik Makine San. Tic. Ltd. Şti. olarak tescil ettirildiğini, ayrıca “…………” ibaresinin marka olarak 27.01.1998 tarihinden itibaren TPE nezdinde tescilli olduğunu, davalı şirket yetkilisi F. G.’in müvekkili şirketin hissedarı ve yetkili müdürü olduğu sırada kötü niyetli ve habersiz olarak ve iltibasa mahal verecek şekilde müvekkiline ait ticari unvanın çok benzeri olan bir ibare ile aynı faaliyet alanında davalı şirketi kurduğunu ve müvekkili şirket müşterilerine “………… ……………………………. …………..” şeklindeki yalan ve yanıltıcı beyanlarla müvekkili şirkete verilen siparişleri kendi kurduğu şirkete aktardığını, davalı şirketin “…………….” ibaresini hem ticaret unvanı hem de marka olarak kullanımının müvekkili şirkete karşı haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz oluşturduğunu, davalı şirket yetkilisi F. G.’in kötü niyetli olarak ve TTK’nın 547. maddesine aykırı hareket ederek aynı faaliyet alanında davalı şirketi kurup, müşterilere yanıltıcı beyanda bulunduğunu ileri sürerek, asıl davada davalının haksız rekabetinin men’ine ve haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, davalı şirket unvanındaki “…………” ibaresinin iptali ile ticaret sicilinden terkinini, davalı “……………” ibaresini marka olarak tescil ettirmiş ve kullanmakta ise markasının terkini ve müvekkilin marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulması ile tecavüzün giderilmesini ve kararın ilanını talep ve dava etmiş; birleşen davada ise asıl davada ileri sürülen iddialara dayalı olarak 40.000,00 TL manevi tazminat ile yapılan ıslah sonucu 21.487,92 TL maddi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davacının iddialarının yerinde olmadığını savunarak, asıl ve birleşen davaların reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, terkin edilinceye kadar tescilli markanın kullanımının haksız kullanım teşkil etmeyeceği, hükümsüzlük kararı tescilli dönemdeki kullanımları yasaya aykırı bir hale getirmeyeceğinden bu dönemdeki kullanımların markaya tecavüz teşkil etmeyeceği, markaya dayalı manevi tazminatın 556 sayılı KHK’nın 62/b maddesi uyarınca ancak marka hakkına tecavüz halinde talep edilebileceği aşikar ise de TTK’nın 57/1 maddesinde “Başkalarını veya onların emtiasını, iş mahsullerini, faaliyetlerini yahut ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici beyanlarla kötüleme”nin hüsnüniyet kaidelerine aykırı hareketler olarak açıklandığı, davacı şirketin 28.02.1997 tarihinde ………………….Elektrik Elektronik Makine San. Tic. Ltd. Şti. olarak tescil edildiği, “……………….. ibaresinin de marka olarak 27.01.1998 tarihinden itibaren TPE nezdinde davacı adına tescil edildiği, “2003/24404 nolu “………………..+Şekil ibareli markanın ise 15.09.2003 tarihinden itibaren davalı adına tescilli olduğu, davalı şirket yetkilisi F. G. daha önceden davacı şirketin hissedarı ve yetkili müdürü iken davacı şirketin iş ve müşteri kapasitesinden faydalanma düşüncesi ile davacı şirketin ticari unvanın çok benzeri olan ……… ibaresi ile aynı faaliyet alanında davalı şirketi kurduğu, davalı tarafın davacının müşterilerine doğrudan doğruya ulaşarak davacının faaliyetleri hakkında gerçek dışı bilgiler verdiği, davacı şirket ve müşterilerine “………………………………….” şeklinde Email ortamından yazışmalar yaptığı, doğru olmayan ve yanıltıcı beyanlarla davacı şirkete verilen siparişlerin kendi kurduğu şirkete aktarılmasını sağladığı, davalının müşterilerinin %98’nin davacının eski müşterileri olduğu, davalı şirketin kullandığı bu yöntemlerin haksız rekabet fiillerini oluşturduğu, davalının bu şekildeki faaliyetleri ile davacının müşteri portföyünü ele geçirdiği, davalı vekilinin bu dosya ile birleşen 2005/159 Esas sayılı dosyaya sunduğu 15.12.2003 tarihli dilekçesi ile de “… F. G. mesaj göndererek ………………..da üretim durdu” şeklindeki beyanları ile de davalı vekilinin bu emareleri ikrar ettiği, davalının davacı müşterilerine davacıyı kötülemeye dayalı haksız rekabet oluşturan eylemleri nedeniyle davacının iktisadi şahsiyet hakları zarar gördüğü gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, davalı adına tescilli “…….. +ŞEKİL” ibareli markanın hükümsüzlüğüne, davalı ticaret unvanından “….” ibaresinin TTK’nın 54/1. maddesi gereğince çıkarılarak ticaret sicilinden silinmesine, davalı markasını TPE marka siciline ve ticaret unvanını ticaret siciline usulüne uygun olarak tescil ettirdiğinden tescilli unvanını ve markasını kullanması, sicilden terkin edilmediği sürece haksız rekabet teşkil etmeyeceğinden bu yöne ilişkin haksız rekabetin tespit ve men’i davasının ve fazlaya ilişkin istemlerinin reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne, davalının davacı müşterilerine davacıyı kötülemeye dayalı haksız rekabet oluşturan eylemleri nedeniyle TTK’nın 57/5. maddesi ile 58./1-d maddesi uyarınca 17.378,52 TL maddi tazminatın ve TTK’nın 57/5. maddesi ile 58./1-e maddesi uyarınca 5.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline, fazlaya ilişkin istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davacı vekili birleşen davada, manevi tazminatı hem haksız rekabet, hem de 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca markaya tecavüzden dolayı talep etmiş olmasına rağmen mahkemece daha önce tesis edilen ilk kararda sadece davacı markasına tecavüzden dolayı manevi tazminata hükmedilmiştir. Anılan bu kararı davacı vekili sadece birleşen davada hüküm altına alınan manevi tazminatın miktarının düşük olduğu gerekçesiyle temyiz etmiş, haksız rekabet hükümlerine dayalı olarak da manevi tazminat talepleri bulunduğu vurgusu yapılarak gerekçe yönünden temyiz etmemiştir. Dairemizin 08.05.2014 tarih 2013/1074 Esas 2014/8756 Karar sayılı bozma ilamında davalı tarafın temyizi üzerine “…davacı markasına tecavüz ettiği kabul edilen davalı markası tescilli olup, Dairemizin yerleşik içtihatları uyarınca terkin edilinceye kadar tescilli markanın kullanımının haksız bir kullanım teşkil etmeyeceği, bu durumda, hükümsüzlük kararının tescilli dönemdeki kullanımları yasaya aykırı bir hale getirmemesi nedeniyle bu dönemdeki kullanımların markaya tecavüz teşkil etmeyeceği ve markaya dayalı manevi tazminatın 556 sayılı KHK’nın 62/b maddesi uyarınca ancak marka hakkına tecavüz halinde talep edilebileceği, somut olayda şartları oluşmayan markaya tecavüzden dolayı manevi tazminata karar verilmesinin yerinde olmadığı…” gerekçesiyle davalı yararına bozulmasına karar verilmiş, bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin manevi tazminatın miktarına ilişkin temyiz itirazları incelenmemiştir. Mahkemece, bozmaya uyulmuş ve birleşen davada yazılı gerekçe ile “TTK’nun 57/5. ve 58./1-e maddeleri uyarınca 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline” şeklinde hüküm kurulmuştur. Bozma ilamına uyulmakla davalı yararına usulü kazanılmış hak doğmuştur. O halde mahkemece, birleşen davada manevi tazminat istemi ile ilgili olarak davalı yararına oluşan usulü kazanılmış hak da nazara alınarak manevi tazminat isteminin reddine karar verilmek gerekirken davalı yararına oluşan usulü kazanılmış hakkı zedeleyecek şekilde haksız rekabet hükümleri uyarınca manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.