Av. Ünal Göktürk

Bakırköy Hukuk Bürosu

Ticari nitelikteki menfi tespit davalarında arabuluculuk zorunlu değildir.

T.C.

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2020/940

K. 2020/1090

T. 8.10.2020

* ÇEK İPTALİ İSTEMİ ( Menfi Tespit Davaları Sonucunda Verilen Hükümler Esasa Yönelik Olarak Cebri İcraya Konu Edilip İnfaz Edilemeyeceğinden Menfi Tespit Davalarının Arabuluculuk Dava Şartına Tabi Tutulmadığı – 6102 Sayılı TTK’na Eklenen 5/A Maddesi Gereğince Ticari Nitelikteki Menfi Tespit Davalarında Dava Açılmadan Önce Arabuluculuğa Gidilmesinin Zorunlu Olmadığı/İstinaf Başvurusunun Kabulü Gerektiği )

* DAVA ŞARTI ( Ticari Nitelikteki Menfi Tespit Davalarında TTK’na Eklenen 5/A Maddesi Gereğince Dava Açılmadan Önce Arabuluculuğa Gidilmesi Zorunlu Olmadığından Dava Şartı Yokluğu Nedeniyle Usulden Red Kararı Verilmesinin Hatalı Olduğu – Görülmekte Olan Menfi Tespit Davası Yönünden Taraf Delilleri Toplanılarak Oluşacak Sonuca Göre Karar Verilmesi Gerektiği )

* TİCARİ DAVALARDA ARABULUCULUK ( Dava Hasımlı Çek İptali Yani Menfi Tespit İstemine İlişkin Olup Menfi Tespit Davalarının Arabuluculuk Dava Şartına Tabi Tutulmadığı – Dava Şartı Yokluğu Nedeniyle Usulden Red Kararı Verilmesinin Hatalı Olduğu/Taraf Delilleri Toplanılarak Oluşacak Sonuca Göre Karar Verilmesi Gerektiği )

6102/m.5/A,763

6325/m.18/A-2

ÖZET : Dava, dava konusu çek üzerine tedbiren teminatsız olarak çek ödeme yasağı konulması ve çek iptali kararı verilmesi istemine ilişkindir.

HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’ nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre ticari nitelikteki menfi tespit davalarında TTK’na eklenen 5/A maddesi gereğince dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesi zorunlu olmadığından, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararı verilmesi hatalı olmuştur. Bu hali ile, görülmekte olan menfi tespit davası yönünden, taraf delilleri toplanılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, davacı istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir.

DAVA : İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı şirket yetkilisi dava dilekçesinde özetle, davalı şirketin tekstil ve konfeksiyon malı ürettiğini, yetkilisi olduğu şirket tarafından yurtdışına ihraç edilmek üzere alınacak mal karşılığında 18.12.2019 günü 60.000 TL tutarında … Des Sanayi sitesi İstanbul şubesine ait 13.02.2020 keşide tarihli çeki … isimli şirket yetlilisine elden teslim ettiklerini, buna rağmen malların teslim edilmediğini ve çekin geri de iade edilmediğini belirterek, dava konu çek üzerine tedbiren teminatsız olarak çek ödeme yasağı konulmasını ve çek iptali kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 31/01/2020 tarih ve 2020/61 Esas – 2020/93 Karar sayılı kararı ile; ” Dava hukuki niteliği itibariyle, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında verilen çekin iptaline yönelik hasımlı çek iptali davası olup, 7155 Sayılı Kanunun 20. Maddesi ile 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesiyle “Bu Kanunun 4. Maddesince ve diger kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya basvurulmus olması dava sartıdır.” düzenlemesi getirilmistir. 6325 Sayılı Hukuk Uyusmazlıkların Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. fıkrasında “Davacı arabuluculuk faaliyeti sonunda anlasmaya varılamadıgına iliskin tutanagın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmıs bir örnegini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluga uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanagın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektigi, aksi takdirde davanın usulden reddedilecegi ihtarını içeren davetiye gönderilir. Ihtarın geregi yerine getirilmez ise dava dilekçesi karsı tarafa teblige çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya basvurusmadan dava açıldıgının anlasılması halinde herhangi bir islem yapılmaksızın davanın, dava sartı yoklugu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi yer almaktadır.

Somut olayda davacı şirket yetkilisine hasımlı olarak açılan çek iptali davasına ilişkin arabulucu son tutanak aslını sunmak için süre verilmiş, Davacı şirket yetlisi 27.01.2020 tarihli dilekçeyle Mahkememize Arabuluculuk tutanağının suretini sunmuştur.

Davacı şirket yetkilisinin mahkememize sunmuş olduğu arabuluculuk tutanağının düzenlendiği tarihin 24.01.2020 olduğu, dava açılış tarihinin 08.01.2020 olduğu ve dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmadığı anlaşılmakla ve anılan düzenlemelere göre dava açılmadan arabuluculuga basvurulması gerektigi, is bu dava sartının sonradan tamamlanabilir nitelikte olmadıgı, aksinin kabulü düzenlemenin amacına aykırı olacagı, bu hali ile arabulucuya basvuru sartının dava açılmadan önce yerine getirilmedigi, açıklanan nedenlerle dava sartı yoklugu nedeniyle davanın usulden reddi gerektiği … ” gerekçeleri ile; “1-) 7155 Sayılı Kanunun 20. maddesiyle 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ve 7155 Sayılı Kanunun 23. maddesiyle 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A-2 maddesi uyarınca arabulucuya başvurulmadan dava açılmış olması karşısında, davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 Sayılı Kanun’un 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile davanın USULDEN REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı şirket yetkilisi tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı şirket yetkilisi istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararında da belirtildiği üzere; 7155 Sayılı Kanun’un 20. maddesiyle 6102 Sayılı TTK’ya eklenen 5/A maddesiyle bu kanunun 4. maddesi ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğunu, yerel mahkemenin ön inceleme tutanağında bu eksiklik görülerek, eksikliğin giderilmesi için kendilerine süre verilerek, eksikliğin giderilmesinin talep edildiğini, eksikliğin mahkemenin vermiş olduğu süre içinde yerine giderildiğini, buna rağmen arabuluculuk tarihinin dava açılış tarihinden daha sonraki bir tarih olması nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiğini, dava tarihinden önceki bir tarihte arabuluculuk tutanağı alınamayacağına göre, bu durumu yerel mahkemenin göz önüne almadan bunun süresinde giderilmesi talebinde bulunup daha sonra da verilen sürede talep edilen arabuluculuk tutanağı sunulduğu halde, bu belgenin dava tarihinden sonra alındığı belirtilerek davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla; İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2020/61 Esas sayılı 31.01.2020 tarih ve 2020/93 Sayılı kararının istinafen bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, hasımlı çek iptali (Menfi Tespit) istemine ilişkindir. Mahkemece, 7155 Sayılı Kanunun 20′. maddesiyle 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ve 7155 Sayılı Kanunun 23. maddesiyle 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A-2 maddesi uyarınca arabulucuya başvurulmadan dava açılmış olması karşısında, davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 Sayılı Kanun’un 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’ nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı şirket temsilcisi tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İlk Derece Mahkemesi’nin 09/01/2020 tarihli ara kararı ile; “1-Davacı vekiline, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dosyaya sunması için 1(bir) hafta kesin süre verilmesine verilen kesin süre içerisinde arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dosyaya sunulmaması halinde davanın usulden reddedileceğinin işbu ara kararın tebliği ile ihtarına, 2-Davacı vekiline HMK 31. madde gereğince talebinin zayi nedeniyle çek iptali olup olmadığı talebini açıklaması için bir haftalık kesin süre verilmesine” karar verilmiş, ara kararın 18/01/2020 tarihinde davacıya tebliği üzerine, davacı tarafça 27/01/2020 tarihinde 24/01/2020 tarihli arabuluculuk son tutanağı dosyaya ibraz edilmiş, ancak davanın türü hakkında herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.

Mahkemece, davanın hukuki niteliği itibariyle, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında verilen çekin iptaline yönelik hasımlı çek iptali davası olarak niteleme yapılmış ise de; Davacı, kendisinin keşide ettiği dava konusu çeki mal mukabili davalı şirkete verdiğini, ancak davalının malları teslim etmediğini beyan ederek, söz konusu bir adet çekin iptalini talep etmiştir. Olayları açıklamak davacıya, hukuki niteleme ise mahkemeye aittir. Dava dilekçesinin kapsamına göre, davacı keşidecisi olduğu bir adet çekten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitini talep etmektedir. Bu durumda, ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmiş olmasının dava şartı olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir. Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’ nin 13.02.2020 T.2020/85-454 E.K. sayılı kararında; ” İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu’nun kararı 5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 35/3-4 maddelerine uygun olarak verildiğinden ve incelenen evrakın kapsamından söz konusu uyuşmazlığın ticari nitelikteki menfi tespit davalarından kaynaklandığı anlaşılmış olup bu tür davaların temyiz incelemesini yapma görevi Dairemize ait olduğundan, talebin Dairemizce görüşülüp değerlendirilmesine karar verilmiştir. HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’ nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan nedenlerle 7155 Sayılı kanunun 20. maddesiyle 6102 Sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesi gereğince ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığına ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığına,” uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine 13.02.2020 gününde oybirliğiyle ve 5235 Sayılı kanunun 35/4 maddesi gereğince kesin olarak karar verilmiştir. Yukarıda yazılan Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin kararı ile, Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri arasındaki ticari mahiyetteki menfi tespit davalarının arabuluculuk başvuru şartına tabi olup-olmadığına ilişkin farklı kararların verilmesine yönelik uyuşmazlık giderilmiştir.

Söz konusu Yargıtay 19.HD.’nin kararı, uygulamada birliğin sağlanması için Dairemizcede benimsenerek görüş değişikliğine gidilmiştir. Buna göre ticari nitelikteki menfi tespit davalarında TTK’na eklenen 5/A maddesi gereğince dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesi zorunlu olmadığından, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararı verilmesi hatalı olmuştur. Bu hali ile, görülmekte olan menfi tespit davası yönünden, taraf delilleri toplanılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.

Bu nedenle, davacı istinaf başvurusunun kabulüyle mahkeme kararının HMK 353/1-a4 maddesi uyarınca kaldırılmasına davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile;

1-İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 31/01/2020 tarih ve 2020/61 Esas – 2020/93 Karar sayılı kararının HMK’ nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE,

2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,

3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,

4-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine,

5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08.10.2020 tarihinde HMK’ nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.

);