Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı

Uyuşmazlığın çözümü için yapılan yetki sözleşmesi sadece mahkemeden karar alınmasını değil, karardan önce veya sonra başvurulacak cebrî icrayı da kapsar.

Uyuşmazlığın çözümü için yapılan yetki sözleşmesi sadece mahkemeden karar alınmasını değil, karardan önce veya sonra başvurulacak cebrî icrayı da kapsar.

Hukuk Genel Kurulu         2013/1021 E.  ,  2014/424 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : İzmir 8.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 06/02/2013
NUMARASI : 2012/563 E-2013/54 K.

Taraflar arasındaki “İtirazın iptali ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 4.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 03.03.2011 gün ve 2010/620 E.-2011/62 K sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 25.04.2012 gün ve 2011/5255 E.-2012/2814 K sayılı bozma ilamı ile;
(…Dava eser sözleşmesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemenin yetkisizliğine dair kararı, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar arasında imzalanan 15.02.2010 tarihli sözleşmenin 10.maddesinde anlaşmazlık durumunda İzmir mahkemelerinin yetkili olacağı kabul edilmiştir. İcra takibi, İzmir icra dairelerinde yapılmış olduğundan, İİK’nın 50.maddesi yollamasıyla HUMK’nın 22.maddesi uyarınca, özel yetkili icra dairesinde takip yapılabileceğinden, mahkemece davalının yetki itirazının reddine karar verilerek, uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken, verilen yetkisizlik kararı usul ve yasaya aykırı olduğundan bozulmalıdır…)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, eser sözleşmesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece; yetkili icra dairesinde yapılmış icra takibinin mevcut olmadığı, davalı borçlunun yetki itirazının yerinde olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle karar bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında İzmir Mahkemelerinin yetkili olacağına dair yapılan yetki sözleşmesinin, İzmir İcra Dairelerinin yetkisini de kapsayıp kapsamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Burada “yetki” konusunda genel bir açıklama yapılmasında yarar vardır.
Bir davaya yer itibariyle bakma iktidarına sahip mahkemeye “yetkili mahkeme”, bu hususu düzenleyen kurallara da “yetki kuralları” adı verilir (Alangoya/Yıldırım/Deren Yıldırım; Medeni Usul Hukuku Esasları, İstanbul 2009, s. 83; Pekcanıtez/Atalay/Özekes; Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2009, s. 114).
Her mahkemenin yargı yetkisi, belli bir coğrafi bölge ile sınırlıdır; buna o mahkemenin “yargı çevresi” denir. Bu yargı çevresinin sınırları, idari teşkilat sınırlarına göre belirlenir. Asliye ve sulh mahkemesinin yargı çevresi, bulunduğu ilçenin veya il merkezindekiler için merkez ilçenin sınırları içinde kalan bölgeyle sınırlıdır (Kuru/ Arslan/ Yılmaz; Medeni Usul Hukuku, Ankara,1995, s. 137).
1982.Anayasasının 142.maddesine göre, mahkemelerin yetkilerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiş; 37/1.maddesinde ise, hiç kimse, kanunen tabi olduğu (kanunla yetkili kılınan) mahkemeden başka bir mahkeme önüne çıkarılamayacağı teminat altına alınmıştır. Bu nedenle, bir tüzük veya yönetmelik hükmü ile yetki kuralı konulamayacağı gibi, davalı kıyas yoluyla kanunen yetkili olan mahkemeden başka bir mahkeme önünde kendisini savunmaya zorlanamayacaktır (Kuru/ Arslan/ Yılmaz; a.g.e, s. 138).
Yetki kuralları, bütün davalar ve bazı davalar için olmak üzere ikiye ayrılır. Bunlardan kural olarak bütün davalar için uygulanan yetki kuralına, “genel yetki kuralı” ve bu mahkemeye de “genel yetkili mahkeme” denilmektedir.
Genel yetkili mahkeme, davalının ikametgâhındaki mahkemedir. Yani her dava, (kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça) açıldığı tarihte davalının (Medeni Kanun gereğince) ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülür (Kuru/ Arslan/ Yılmaz; a.g.e. s. 138; Pekcanıtez/Atalay/Özekes: a.g.e, s. 114).
Nitekim belirtilen ilke, mülga 1086 sayılı HUMK’nun 9.maddesinin 1.fıkrasının 1.cümlesinde aynen; “Her dava, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça açıldığı tarihte davalının Türk Kanunu Medenisi (01.01.2002 tarihinden itibaren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu) gereğince ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde görülür” şeklinde ifade edilmiştir.(Aynı ilke 6100 sayılı HMK’nın 6.maddesinde düzenlenmiştir.)
Bundan başka, bazı davalar için davalının ikametgâhı mahkemesinin yanında, başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Örneğin sözleşmeden doğan davalarda, sözleşmenin yerine getirileceği yerdeki mahkeme de yetkilidir (mülga HUMK. m.10 ve HMK. m.10). İşte, bazı dava veya dava çeşitleri için kabul edilen istisnai nitelikteki yetki kurallarına da “özel yetki kuralları” denir.
Kural olarak, özel yetki, genel yetkiyi kaldırmaz, yani onunla birlikte uygulanır. Bu durumda davacı, isterse genel yetkili (davalının ikametgâhındaki) mahkemede, dilerse özel yetkili (sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin yerine getirileceği yerdeki) mahkemede davasını açabilir.
Fakat istisnai olarak, bazı davaların mutlaka belli bir yer mahkemesinde açılması kanunla öngörülmüştür ki, bu halde kesin yetki söz konusudur. Örneğin; gayrimenkulün aynına ilişkin davalar, yalnız gayrimenkulün bulunduğu yerde açılabilir (mülga HUMK. m.13 ve HMK. m. 12); davalının ikametgahı mahkemesinde açılamaz. Bu hallerde (kesin yetki hallerinde), genel yetki kaldırılmış olup, dava yalnız bu özel (ve kesin) yetkili mahkemede açılabilir (Kuru/ Arslan/ Yılmaz; a.g.e, s. 138).
Diğer taraftan; İcra dairesinin yetkisi hakkındaki kurallar kesin yetki kuralı olmadığından, icra dairesinin yetkisi hakkında da yetki sözleşmesi yapılabilir.
Taraflar arasında yapılmış yetki sözleşmesinde mahkemeden söz edilmiş ise, bu ifadenin icra dairelerini de kapsayıp kapsamadığı doktrinde tartışmalı ise de Yargıtay genellikle, bu kayıtların icra dairesini de kapsadığını kabul etmektedir. Zira uyuşmazlığın çözümü için yapılan yetki sözleşmesi sadece mahkemeden karar alınmasını değil, karardan önce veya sonra başvurulacak cebrî icrayı da kapsar (Pekcanıtez/Atalay/ Sungurtekin Özkan/ Özekes; İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 2013 s.176).
Somut olayda, taraflar arasında imzalanan 15.02.2010 tarihli eser sözleşmesinin 10.maddesinde, anlaşmazlık durumunda İzmir mahkemelerinin yetkili olacağı kabul edildiği, davacı tarafından sözleşmeye istinaden icra takibinin İzmir icra dairelerinde yapılmış olduğu, İzmir mahkemelerinin yetkili kılınmasının icra dairelerini de kapsayacağı, Hukuk Genel Kurulu çoğunluğunca benimsenmiştir.
O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Hukuk Genel Kurulu tarafından da benimsenen Özel Dairenin bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı kanunun 440/I.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 28.03.20134 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

);