Yabancı mahkeme kararının usulünce kesinleştirilip kesinleştirilmediğine ilişkin karar.
T.C.
Yargıtay
11. Hukuk Dairesi
Esas No:2010/6541
Karar No:2011/17197
K. Tarihi:16.12.2011
Davacılar vekili, müvekkillerinin, Almanya Ulm Ayelet Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’nin 23 Kasım 2007 tarih ve 2 O 30/06 Sayılı Karar’ın tenfiz şartlarının oluştuğunu ileri sürerek söz konusu yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, Almanya Mahkemesi’nin tenfizi istenilen kararının, henüz kesinleşmediğini ve davanın görüldüğü Almanya Mahkemesi’nde müvekkilinin davadan haberdar edilmediğini savunarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, Almanya Ulm Ayelet Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’nin 23 Kasım 2007 tarih ve 2 O 30/06 Sayılı Kararı’nın 28.04.2008 tarihinde kesinleştiği, davalının kararın verildiği Almanya Mahkemesi’nde vekili vasıtasıyla temsil edilmiş olduğu, Almanya ile Türkiye arasında kararların tenfizi konusunda karşılıklı uygulamaların bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili kararı temyiz etmiştir.
1- Dava tenfiz istemine ilişkin olup, davalı davada tenfizi istenilen yabancı mahkeme kararının usulünce kesinleştirilmediğini ve davada savunma hakkı verilmediğini savunduğuna göre, mahkemece davalının bu savunması üzerinde durulup yabancı mahkemede davalı tarafa usulüne uygun tebligat yapılıp yapılmadığı, kararın usulünce kesinleştirilip kesinleştirilmediği incelenip neticesine göre karar verilmesi gerekirken bu savunma üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
2- Öte yandan, dosyada davacılar vekilinin davacılardan İ.G’den aldığı bir vekaletnameye rastlanılmamış ayrıca davacılar vekilide Ü.G’den alınmış bir vekaleti olmadığını ve Ü.G’nin öldüğünü belirtmiştir.
Bu durumda, mahkemece davacı Ü.G’nin hangi tarihte öldüğü, davadan önce ölmüşse ölü kişi adına dava açılamayacağı, davadan sonra ölmüşse 6100 sayılı HMK’nın 77.(1086 sayılı HUMK’un 67) maddesi hükümleri nazara alınarak davacı vekilinin vekaleti olmadan bu davacı adına dava açamayacağı ancak mirasçılardan vekaletname sunabileceği veya mirasçıların davaya icazet verip davayı takip edebilecekleri gözetilip buna göre hüküm verilmesi için kararın bu nedenle de bozulmasına karar vermek gerektirmiştir.
SONUÇ
Yukarıda 1 ve 2 no’lu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.