Danıştay Kararı

Yer ve zaman içermeyen ifadelere dayanılarak disiplin cezası verilemez.

Yer ve zaman içermeyen ifadelere dayanılarak disiplin cezası verilemez.

T.C.

D A N I Ş T A Y

ONİKİNCİ DAİRE

Esas No : 2012/9082

Karar No : 2016/408

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı):

Vekili :

İstemin Özeti : Bursa 2. İdare Mahkemesince verilen 15/03/2012 tarihli ve E:2011/1544, K:2012/233 sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi :

Düşüncesi :Eksik soruşturma dayalı olarak verilen kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Dava, davacının ….. İlköğretim Okulu 3/A sınıfı öğretmeni olarak görev yapmakta iken işlediği iddia edilen fiiller nedeniyle 1 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 21.09.2011 tarih ve 2011/97 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

İdare mahkemesince, dosyadaki bilgi ve belgelerden ve soruşturma raporu eki ifadelerden davacının öğrencileri dövdüğü hakaret ettiği baskı yaptığı hususlarının sübuta erdiği anlaşıldığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/D-l maddesinde, “Amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek” fiilinin kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektirdiği kurala bağlanmıştır.

Anayasanın 38. maddesinde cezaların ve suçların şahsi olacağı hüküm altına alınmıştır. Cezaların ve suçların şahsiliği ilkesi, herkesin kendi fiilinden sorumlu olması, cezanın yalnız suç işleyenlerle iştirak edenlere ceza verilmesi, suça katkısı olmayanlara ceza sorumluluğu yöneltilmemesidir. Disiplin soruşturmalarına da yön veren cezaların ve suçların şahsiliği ilkesi; hangi fiilin kim tarafından, nerede, ne zaman ve nasıl işlenildiğinin bilinmesini, ithama maruz kalan kişinin sorumluluğunun ne ölçüde olduğunun ortaya konulmasını zorunlu kılmaktadır.

Ayrıca, disiplin soruşturmalarında, hakkında soruşturma yürütülen kişilere suçlama yöneltilirken; isnat olunan eylemlerin bir takım hesaplamalara, varsayım temelli kabullere dayalı olmaksızın her türlü şüpheden uzak, somut, kesin, yeterli ve inandırıcı delillerle, tam bir vicdani kanaat oluşturacak şekilde ortaya konulmasını gerekmektedir.

Öte yandan, idare tarafından eylemler somutlaştırılmadan ve kişiselleştirilmeden işlem tesis edilmesi, davacının işlediği iddia edilen eylemler karşılığında haklılığını ortaya koyabilecek, disiplin suçunu işlemediğini kanıtlayacak deliller ortaya koymasını, yani savunma yapmasını imkansız hale getirdiği gibi, disiplin cezasının hukuka uygunluk denetimini yerine getirecek yargı yerinin hakkaniyete uygun ve sağlıklı bir yargılama yapma imkanını da ortadan kaldırmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, davacı hakkında hazırlanan 30.05.2011 tarih ve 17 sayılı soruşturma raporunda, okul idarecilerinin, öğrencilerin ve öğrenci velilerinin ifadelerine göre davacının öğrencileri dövdüğü, hakaret ettiği baskı ve tehdit uyguladığı hususlarının sübuta erdiğinden bahisle 657 sayılı Kanun’un 125/D-l maddesi uyarınca 1 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile tecziyesinin teklif edildiği, getirilen teklif doğrultusunda tesis edilen dava konusu işlemin iptali talebiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bakılan davada, davacı hakkında 2 öğrenci velisi tarafından verilen şikayet dilekçesinde geçen davacının öğrencileri dövdüğü, hakaret ettiği baskı ve tehdit uyguladığı hususlarını araştırmak üzere soruşturma açıldığı, soruşturmacı tarafından öğrenci velileri ve idarecilerin ifadeleri alındığı ve rehber öğretmen nezaretinde öğrencilere anılan iddialarla ilgili sorular sorularak istatistik şeklinde bilgiler elde edilerek soruşturmacı tarafından davacıya isnat edilen fiillerin sabit olduğu sonucuna ulaşılarak işlem tesis edildiği anlaşılmakta ise de, iddiaların açıklığa kavuşturulması için soruşturma kapsamında alınan ifadelerde geçen “dövdüğü, tehdit ederek baskı yaptığı” şeklinde olan ve somut olayda yer ve zaman içermeyen ifadelere dayanarak davacı hakkındaki iddiaların sübut bulduğunun belirtildiği, dava konusu işlemde de davacı hakkındaki iddiaların sübuta erdiğinden söz edilerek soruşturma raporunda getirilen teklif doğrultusunda davacının dava konusu disiplin cezasıyla cezalandırıldığı görülmektedir.

Bu durumda, dava konusu disiplin cezasına dayanak gösterilen eylemlere ilişkin isnatların soyut olduğu, dolayısıyla isnat edilen eylem belirli bir olaya ilişkin olmadığı gibi, kimin hangi eylemlerden, ne ölçüde sorumlu olduğu, açıkca, her türlü şüpheden uzak, somut, kesin, yeterli ve inandırıcı delillerle tam bir vicdani kanaat oluşturacak şekilde ortaya konulmadığından, eksik soruşturmaya dayalı dava konusu disiplin cezasında hukuka uyarlık, yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınmadan davanın reddi yolunda hüküm kuran idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın idare mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 02/02/2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

);