Yargıtay Kararı

Adli yardım talebi temyiz aşamasında ileri sürülmesinde hukuken bir engel bulunmamaktadır.

Adli yardım talebi temyiz aşamasında ileri sürülmesinde hukuken bir engel bulunmamaktadır.

9. Hukuk Dairesi 2009/10000 E., 2010/30626 K.

 

  • ADİL YARGILAMA HAKKI
  • ADLİ YARDIM
  • HARÇ VE MASRAFLAR
  • TEMYİZ
  • 2709 S. 1982 ANAYASASI [ Madde 90 ]
  • 0 S. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ (İNSAN HAKLARI… [ Madde 6 ]
  • 492 S. HARÇLAR KANUNU [ Madde 28 ]
  • 1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) [ Madde 465 ]

 

“İçtihat Metni”

Taraflar arasındaki, maddi ve manevi tazminat alacağının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde temyizen incelenmesi davalılardan 1- Mahmut, 2- Gaye, 3- Sibel avukatlarınca istenilmesi üzerine, tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı işveren dava dilekçesinde, B… Üniversitesi’ne bağlı İ.. Z… H… Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde davalıların birlikte eylemleri sonucu zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı tutularak 2.500.000,00 TL maddi tazminat ile 200.000,00 TL manevi tazminatın ödetilmesi isteklerinde bulunmuştur.

Davalılardan Mahmut ve Sibel yargılama sırasında adli yardım talebinde bulunmuşlar ve mahkemece isteklerin reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.

Yapılan yargılama sonunda mahkemece, toplam zararın 2.612.339,53 TL olduğu belirtilerek, taleple bağlı 2.500.000,00 TL’nin davalılardan müştereken müteselsilen tahsiline dair karar verilmiştir. Karar harcı olarak da 135.000.000,00 TL’nin yatırılması hükme bağlanmıştır.

Kararı davalılardan Mahmut, Gaye, Sibel temyiz etmiştir. Mahkemece temyiz eden davalılara 135.000.000,00 TL karar harcı ile 33.750,00 TL temyiz harcı ve 80,00 TL posta giderinin yatırılması için HUMK’nın 434/3. maddesi uyarınca ayrı ayrı muhtıra çıkarılmıştır.

Davalılar Gaye ve Sibel, muhtırada geçen miktarların çok yüksek olması sebebiyle malvarlığı ve gelir durumları itibarıyla sözü edilen tutarların yatı-rılmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, adli yardım talebinde bulunmuşlar ve harç alınmaksızın temyiz incelemesinin yapılması gerektiği yönünde istekte bulunmuşlardır.

Mahkemece, davalılardan Gaye’nin yargılama sırasında adli yardım talebinde bulunmadığı, dilekçesi ekinde de adli müzaheret kararı verilmesini gerektiren delil ibraz etmediği gerekçesiyle isteğin reddine karar verilmiştir.

Davalılardan Sibel yönünden aynı tarihli ek kararda, yargılama sırasında da adli yardım talebinde bulunulduğu ve talebin reddedildiği, son olarak aynı yönde verilen dilekçe ekinde belge verilmediği gerekçesiyle adli yardım is-teğinin reddine dair hüküm kurulmuştur.

Kararı temyiz eden diğer davalı Mahmut yönünden ise, muhtıraya rağmen gerekli harç ve masrafların yatırılmaması sebebiyle HUMK’nın 434/son maddesi gereğince kararın temyiz edilmemiş sayılmasına dair ek karar ve-rilmiştir. Mahmut vekili kararı temyiz etmiş ve yargılama sırasında adli yardım talebinde bulunulduğunu, ancak talebin reddedildiğini, sözü edilen harç ve masrafların maddi engeller sebebiyle yatırılmasının mümkün olamadığını ileri sürerek, ek kararı yasal süresi içinde temyiz etmiştir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, adli yardım talebinin temyiz aşamasında ileri sürülmesine hukuken bir engel bulunmamaktadır. Davalılardan Gaye açısından yargılama sırasında adli yardım talebinde bulunulmamış olması, temyiz aşamasında bu yönde başvuru yapılamayacağı şeklinde değerlen-dirilmemelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da konuyla ilgili kararında, adli yardım talebinin kanun yollarına müracaat aşamasında yapılabileceğini kabul etmiş, ilk derece mahkemesinin bu yönde delilleri değerlendirerek usuli işlemleri tamamlaması gerektiği hükme bağlanmıştır (Yargıtay HGK 27.01.2010 gün 2010/19-49 E, 2010/10 K).

HUMK’nın 465. maddesinde, “Kendisiyle ailesini meişetçe ehemmiyetli zarurete düşünmeksizin masarifi lazimeyi kısmen veya tamamen ifadan aciz olan kimselerle müessesatı hayriye iddia ve müdafaalarında veya icraya ve ihtiyati tedbirlere müracaatlarında haklı olduklarına dair delil gösterirlerse müzahereti adliyeye nail olabilirler” şeklinde düzenlemeye yer verilmiş, takip eden maddelerde, adli yardımlara dair esaslar ele alınmıştır.

Dava konusu olayda davalılardan talep edilen maddi tazminat miktarı 2.500.000.00 TL olup, davalıların dosya içeriği ile sabit olan gelir durumları ve bir kısım davalılar yönünden üzerine tedbir konulan malvarlığı dikkate alındığında yargılamadaki adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmelidir. Özellikle kararın temyizi aşamasında oldukça yüksek miktarda karar ve temyiz harcının yatırılmasının istenmesi ve verilen sürede yatırılmaması üzerine kanun yoluna başvuru hakkının ortadan kaldırılması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde sözü edilen adil yargılama hakkının ihlali niteliğindedir. Benzer bir olayda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararında, başvurucudan istenen mahkeme harcının çok yüksek miktarda olması durumunda devletin mahkeme harcı almaktaki menfaati ile başvuranın mahkemeler vasıtasıyla hakkını korumaktaki çıkarları arasında adil bir denge bulunmadığı kabul edilmiş ve başvuran yararına ihlalin varlığı sonucuna varılmıştır (AHİM, 19.06.2001 gün, başvuru no: 28249/95, Kreuz/Polonya).

Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bir kararında, başvurucuyu harç ödemekle yükümlü tutmanın kendisine aşırı bir yük getirmesi halinde, mahkemeye başvuru hakkının özünün zedelendiği kabul edilmiştir (AHİM, 26.06.2007 gün, başvuru no: 25321/02, Ülger/Türkiye).

Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni onaylamış olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargı yetkisini de kabul etmiştir. Anayasa’nın 90. maddesinde, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz (Ek cümle: 07.05.2004-5170 S.K./7. mad). Usu-lüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” şeklinde kurala yer verilmiştir. Böyle olunca, adil yargılama hakkının ihlal edilmemesi bakımından somut olayda davalılara adli yardım hakkı sağlan-malıdır.

Öte yandan, Harçlar Kanunu’nda 6009 sayılı Yasa ile 23.07.2010 tarihinde değişiklik yapıimış olup, anılan Kanun’un 28. maddesine göre, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel oluşturmaz. Mahkemece anılan hüküm de bir değerlendirmeye tabi tutularak karar verilmelidir.

Yapılan bu açıklamalara göre, davalılardan Mahmut yönünden mahkemece verilen 08.09.2008 tarihli ek kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.

Bundan başka, davalılardan Sibel ile Mahmut açısından yargılama sırasında ileri sürülen adli yardım talepleri kabul edilmeli, yine davalı Gaye’nin kararın temyizi aşamasında ileri sürdüğü adli yardım isteği yerinde görülerek bu yönlerde usuli işlemler tamamlanarak bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yönde karar verilerek gereğinin yapılması yerine, yazılı şekilde adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde karar verilmesi hatalı olmuştur.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26.10.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

);