Avukatın yazmış olduğu dilekçeler bir eser niteliğinde değildir.
11. Hukuk Dairesi 2015/12923 E. , 2017/2724 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : … … 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR
Taraflar arasında görülen davada … … 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 07/07/2015 tarih ve 2010/170-2015/143 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava konusu meblağ 21.242 TL’nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Kanun’un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanunla değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin …, … gibi … Holding’lere karşı yürütülen davalarda vekillik yaptığını, bu davaları 5 yılı aşkın süredir yürütürken 50’den fazla şirketle ilgili olarak resmi kurumlardan bilgi ve belge talep ederek, ceza davalarını takip ederek, yabancı ülkelerdeki ceza dava dosyalarını inceleyerek ulaşılması güç bir çok bilgiyi elde ettiğini, …’da uluslararası şirketler hukuku alanında yüksek lisansını tamamladığını ve aynı konuda doktora yapan müvekkilinin yüzlerce klasörü bulan bu bilgileri tasnif ettiğini, özetlediğini, dipnotlar da dahil olmak üzere bu şekilde faaliyet gösteren her şirket için bilimsel değer taşıyan dava dilekçeleri hazırladığını, bu şekilde elde ettiği her bilgi ile dava dilekçelerini güncellediğini, böylece gerek şirketler hukuku gerekse Sermaye Piyasası Hukuku alanında ayrıntılı çalışmanın sonucu olan ve 30 sayfayı aşan dava dilekçeleri ortaya çıktığını, davalının müvekkiline ait dilekçeleri neredeyse birebir kopyalayarak kendi açtığı davalarda kullandığını, atıfların, alıntıların, koyu ile belirtilen kısımların dahi aynı olduğunu, dilekçelerin eser mahiyetinde olup, müvekkilinin izni ve bilgisi dışında kullanılmasının FSEK’den kaynaklanan haklarının ihlali olup, davalı tarafından yapılan intihalin kısmi değil tam bir intihal olduğunu, davalının müvekkilinin eserini kullanarak haksız çıkar sağladığını ileri sürerek, ihtiyadi tedbir kararı alınarak yeni tecavüzlerin önlenmesi, sonrasınde mevcut tecavüzlerin durdurulması ve tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılması, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, FSEK 68/1 m.uyarınca her dava ve cevap dilekçesi için ayrı ayrı olmak üzere dilekçenin izinsiz kullanılması nedeniyle … Barosu Ücret Tarifesi gereğince 1.730,00 TL’nin 3 katı olan 5.190,00 TL maddi tazminat, FSEK 70/2 uyarınca müvekkili başına 3.000,00 TL manevi tazminat, 70/3 m. gereği davalının tüm kârlarının ve avukatlık ücretinin tamamının müvekkiline ödenmesi ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının iddia ettiği gibi dilekçenin eser sayılmayacağını, eser olarak sayılsa dahi davacının eser sahibi olmadığını, ilgili davaların herkesçe bilinen davalar olup, …’da kurulu … Dayanışma Derneği ve Av. …’ın başında bulunduğu, … ve hukuk bürosunun bu davaları yürüttüğünü, davacı ve müvekkilinin Av. … ile görüştüklerini ve kendilerine bu davaların Türkiye’de yürütülmesi için teklif geldiğini, davacının verdiği hizmetten memnun kalınmaması üzerine de … derneği ve üyelerinin vekilliğinin müvekkiline verildiğini, dilekçelerin ve belgelerin dernek tarafından tedarik edildiğini, müvekkilinin haksız ya da tecavüz teşkil eden bir eyleminin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dilekçelerin çok istisnai olarak sahiplerinin kişisel yorum ve araştırmaları itibariyle korunan eser niteliğinde olabileceği, bunun için kullanılan bilginin ilk defa avukat tarafından savunuluyor olması, kamusal alana girmemesi, fikri bir yaratıcılığı ortaya koyması gerektiği, dava dilekçelerinin de dahil edilebileceği ilim ve edebiyat eseri kategorisinde düzeyi düşük anlatım ve bilimsel eserlerde yetersiz bilginin bir hususiyeti içermeyeceği, hususiyetin sıradan olmamayı ve belli bir düzeyi bulunmak kaydıyla yaratıcılığı zorunlu kıldığı, davacıya ait dilekçelerin belli bir düzen içerisinde, sistematik olarak ilgili kanun maddelerine, yargı kararlarına, doktrine ve konunun öneminden ötürü sıklıkla SPK raporuna atıf yapılarak hazırlandığı, dilekçelerde belirli bir kurgu oluşturulduğu, bu kurgu çerçevesinde müvekkilin uğradığı mağduriyet ve talep sonucuna götürecek olayın açıklandığı, ilgili dilekçelerde vakıalarla birlikte bu vakıaları ispatlayacak delillere de kısmen atıf yapıldığı, bu açıdan bakıldığında HMK’da öngörülen somutlaştırma yükümlülüğünün yerine getirildiği, her ne kadar dilekçelerin hazırlandığı dönemde HMK yürürlükte değil ise de HUMK uygulamasında dilekçelerde somutlaştırma yükünün yerine getirilmesi gerektiğinin kabul edildiği, somutlaştırma yükü ile birlikte dava dilekçesinde bulunması gereken unsurlardan olan hukuki sebeplere de dilekçede yer verildiği yani, davacı tarafça kanun gereğince dava dilekçesinde bulunması gereken hususlara yer verilmekle birlikte özgünlük ve sahibinin hususiyetini yansıtması bakımından daha ön plana çıkabilecek öğelere rastlanılmadığı, dilekçelerde doktrinel atfın ise, birkaç sefer kullanıldığı, genel kabul görmüş maddi hukuka ilişkin görüşlerin kanun maddeleri verilmek suretiyle kısa açıklamalarla dilekçelere eklendiği, uygulamada da sıklıkla kullanıldığı üzere içtihat metinlerine de yer verildiği, bu itibarla, dilekçenin eser olarak kabulü için gerekli görülen, ilk defa savunuluyor olma, kamusal alana girmeme, fikri bir yaratıcılığı ortaya koyma gibi koşulları taşımadığı, dilekçenin orijinal olması koşulu aranmasa da belli bir düzeyde hususiyeti taşıyor olma şartını gerçekleştirmediğinden eser niteliğine haiz olmadığı, haksız rekabete ilişkin olarak yapılan değerlendirmede ise, dilekçe içeriğinde belirtilmiş olan ve ayniyet arz ettiği tespit edilen kısımların SPK ve yasa maddelerinden alıntı olduğu, bilgilerin … Derneği’nin havuzunda mevcut olduğu, anılan Dernek tarafından davacının dernek üyeleri ile ilgilenmemesi nedeniyle davalının vekil olarak atandığının bildirildiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3,70 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 09.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.