Av. Ünal Göktürk

Bakırköy Hukuk Bürosu

Bir senette yer alan yazının veya imzanın inkâr edilmesi durumunda, imzanın incelenmesi için dosya doğrudan bilirkişiye verilmez.

Hukuk Genel Kurulu         2017/829 E.  ,  2020/471 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi


1. Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 18.02.2013 tarihli dilekçesinde, davalı tarafından müvekkili şirket aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi yapıldığını ancak borca dayanak gösterilen 28.02.2012 tarihli ve 15.000TL bedelli senetteki imzanın müvekkili şirket temsilcisi …’e ait olmadığını, şirket yetkilisi tarafından savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, senedin diğer borçlusu…’ın borcun kendisine ait olduğunu kabul ettiğini ancak gereğini yerine getirmediğini, dava dışı…’ın şirketi zarara uğratmak kastı ile sahtecilik suçu işlediğini ileri sürerek, senetteki imzanın şirket adına yetkili olmayan kişi tarafından imzalandığının tespiti ile icra takibinin iptaline ve %20 oranında kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 22.05.2013 tarihli dilekçesinde, davacıya ödeme emri tebliğ edilmesine rağmen imzaya ve borca itiraz etmediğini, davacı ile diğer senet borçluları arasında ticari ilişki bulunduğunu, icra takibine konu senedin bizzat… tarafından getirildiğini, senet borçluları arasındaki ticari ilişki müvekkili tarafından bilindiğinden senedi getiren kişiye başka bir şey sorulmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.05.2014 tarihli ve 2013/95 E., 2014/263 K. sayılı kararı ile; dava konusu senet altında davacı şirket adına atılmış imzaya ilişkin sahtelik iddiasında bulunulduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 211. maddesi uyarınca imzayı inkâr eden davacı şirket yetkilisinin isticvabına, isticvaptan bir kanaat edinilememesi hâlinde münkir tarafın huzurda yazı ve imza örneklerinin alınmasına, sahtelik konusunda başkaca bir incelemeye gerek olup olmadığının diğer delillerle birlikte değerlendirilerek senedin sahteliği hakkında karar verilmesine, buna rağmen sahtelik konusunda kesin bir kanaate varılamadığı takdirde karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzaların ilgili yerlerden getirtilmesi suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, verilen karar uyarınca isticvap uygulamasının gerçekleştirilmesi için Kahramanmaraş Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazıldığı, davacı şirket yetkilisinin meşruhatlı isticvap davetiyesi tebliğine rağmen duruşmaya katılmadığı, davacının isticvaptan kaçınmış olmakla sahtelik konusunda başkaca bir incelemeye gerek görülmediği gerekçesiyle ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 19. Hukuk Dairesince 25.12.2014 tarihli ve 2014/14271 E., 2014/18750 K. sayılı kararı ile;
“İmzanın, davacının yetkilisine ait olduğunu ispat külfetinin davalı lehtarda olduğu, bu durumda davalı lehtarın, imzanın davacı şirketin yetkilisine ait olduğunu kanıtlamakla yükümlü olduğu, bu yön gözetilmeden ispat külfeti tersine çevrilerek usulsüz isticvap davetiyesine göre yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle” kararın bozulmasına, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
9. Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01.06.2015 tarihli ve 2015/249 E., 2015/492 K. sayılı kararı ile; sahtelik iddiasına ilişkin davada nasıl bir inceleme yapılması gerektiğinin 6100 sayılı HMK’nın 211. maddesinde belirlendiği, anılan maddeye uygun araştırma ve inceleme yapılacağının 24.02.2014 tarihli duruşmada karara bağlanarak araştırma ve incelemenin sırası ve şeklinin gösterildiği, bu doğrultuda isticvap uygulaması için talimat yazıldığı ve talimat mahkemesince de davacıya meşruhatlı isticvap davetiyesi çıkartılarak duruşmaya davet edildiği hâlde davacının duruşmaya katılmadığı, davacının tebligatın usulsüz olduğuna yönelik bir iddia ve itirazının ne yargılama sırasında ne de temyiz dilekçesinde olmadığı, imzanın kendisine ait olduğu ileri sürülen tarafın isticvap hükümlerine göre çağırıldığı hâlde gelmediği takdirde kendisine ait olduğu bildirilen senetteki imzayı ikrar etmiş sayılacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Somut olayda davacı şirket yetkilisinin senetteki imzayı inkâr etmesi üzerine imzanın davacı şirket yetkilisine ait olup olmadığı noktasında ispat yükünün davacıda mı yoksa davalıda mı olduğu noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
12. Öncelikle, konuyla ilgisi bakımından “ispat yükü”ne ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır.
13. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesi:
“Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. ”
14. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesi:
“(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
hükmünü içermektedir.
15. Yukarıda belirtilen maddenin birinci fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü taşıyacaktır.
16. İspat yükünün belirlenebilmesi için önce ilgili maddi hukuk kuralındaki koşul vakıaların doğru bir şekilde tespit edilmiş olması ve buna uygun somut vakıaların ortaya konulmuş olması gerekir. Her bir vakıa bakımından lehine hak çıkarma çerçevesinde ispat yükü kuralları belirlenir. Ancak kanunda özel olarak ispat yükünün belirlendiği hâllerde, genel kurala göre değil, kanunda belirtilen şekilde ispat yükü belirlenecektir.
17. İkinci fıkrada ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir.
18. Karine belli bir olaydan, belli olmayan diğer bir olay için çıkarılan sonuçtur. Karineler ispat yükünün bir istisnasını oluşturur. Lehine karine olan taraf ispat yükünden kısmen veya tamamen kurtulur. Karine söz konusu olduğunda, karine temeli ile karine sonucunu birbirinden ayırt etmek gerekir. Karineye dayanan taraf, sadece karine sonucunu ispat yükünden kurtulmuş olur, ancak karine temelini ispat etmek yükü altındadır. Bu durumu vurgulamak için, fıkrada açık düzenleme yapılmıştır. Kesin kanuni karineler dışında, karşı taraf karinenin aksini ispat edebilir. Fıkrada, özellikle aksini ispat kavramına yer verilmiştir. Zira aksini ispat ve karşı ispat farklı kavramlardır. Karine söz konusu olduğunda, karşı ispat faaliyeti yerine karine ile kabul edilen durumun aksinin ispat edilmesi söz konusu olur.
19. Bir senette yer alan yazının veya imzanın inkâr edilmesi durumunda, 6100 sayılı HMK’nın 208. maddesinin birinci ve üçüncü fıkrası anlamında bir “sahtelik iddiası” söz konusu olur. 6100 sayılı HMK’nın 208. maddesine ilişkin gerekçede bu husus “Maddenin kenar başlığında “Yazı veya imza inkârı” ibaresi birlikte kullanılmıştır. Her iki husus uygulamada sahtelik iddiası olarak adlandırılan durumu ifade etmektedir” şeklinde belirtilmiştir (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T.: Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 1792).
20. Öte yandan, bir senetteki imzanın inkâr edilmesi hâlinde, mahkemenin imzanın sahte olup olmadığı konusunda kendiliğinden araştırma yapması gerekir. Bu araştırma ve incelemenin sırası ise 6100 sayılı HMK’nın 211. maddesinde düzenlenmiştir (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T., s. 1794).
21. Buna göre; bir senedin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak ve aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak karar verilir (m. 211/1).
22. Hâkim ilk önce inkâr edilen imza hakkında tarafları dinler ve tarafların gösterdikleri delillerle bir kanaat edinmeye çalışır. Bu şekilde yeterli kanaat sahibi olması hâlinde senedin kabul veya reddine karar verir.
23. İmzayı inkâr eden taraf duruşmada hazır değilse, hâkim imzayı inkâr eden tarafı isticvap eder. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.
24. Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle senedin sahteliği hakkında bir karar verir (m. 211/a.c.1 ve 2).
25. Yukarıdaki şekilde yapılan incelemeye rağmen sahtecilik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa hâkim bilirkişi incelemesine karar verir (m.211/b.c.1). Bilirkişi incelemesi yapılmadan önce mevcutsa, o tarafa ait karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirtilir (m.211/b,c. 2).
26. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir (m. 211/b), (Kuru B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s 350 vd.).
27. 6100 sayılı HMK’nın 211. maddesinde yer alan ve imza incelemesi konusunda getirilen bu sıraya uyulması zorunludur. Buna göre hâkim imzayı inkâr eden tarafın isticvap edilmesine karar verdiği hâlde, bu davete icabet edilmemesi imzanın ikrar edilmiş sayılması sonucunu doğuracak ve bilirkişi incelemesi yapılmasına ihtiyaç kalmayacaktır. Aynı şekilde inkâr edilen imza ile karşılaştırılan imzanın birbirine benzemediğinin ilk bakışta tespit edilebildiği hâllerde bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek yoktur (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T., s. 1795).
28. Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 09.05.2019 tarihli ve 2017/19-1656 E., 2019/548 K., sayılı kararında da benimsenmiştir.
29. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; kambiyo senedindeki imzanın davacı borçluya ait olduğu yönündeki ispat yükü, senedi elinde bulundurup icra takibine girişen ve senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya düşmektedir. Bu durumda mahkemece bonoda yer alan imzanın inkârı hâlinde az önce yukarıda anılan 6100 sayılı HMK’nın 211. maddesinde belirtilen yöntem izlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
30. Somut olayda her ne kadar mahkemece 6100 sayılı HMK’nın 211. maddesi uyarınca imzayı inkâr eden davacı şirket yetkilisinin isticvabına karar verilmiş ve bulunduğu yer mahkemesine talimat yazılmış ise de, talimat mahkemesince davacı şirket yetkilisine çıkarılan talimat duruşma gününü bildirir meşruhatlı tebligatta “Geçerli bir özrünüz olmaksızın duruşmaya gelmediğiniz, gelip de sorulara cevap vermediğiniz takdirde HMK’nun 171. Maddesi uyarınca isticvap konusu vakıayı ikrar etmiş sayılacağınız, tebliğ olunan mutabakat belgesindeki adınıza atfen atılı imzanın şahsınıza ait olduğunun mahkemece kabul edileceği hususu İHTAR OLUNUR” şerhi yazıldığı anlaşılmaktadır.
31. Talimat mahkemesince davacı şirket yetkilisine çıkarılan tebligatta, isticvaba konu “senet örneği” yerine “mutabakat belgesi” bulunduğunun yazıldığı anlaşılması karşısında, çıkarılan isticvap davetiyesinin usulsüz olduğunun kabulü gerekir.
32. Mahkemece, davacı şirket yetkilisine usulsüz isticvap davetiyesi gönderilmesi nedeniyle, yeniden isticvap davetiyesi çıkarılarak az önce yukarıda anılan 6100 sayılı HMK’nın 211. maddesinde belirtilen yöntem izlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
33. Açıklanan bu değişik gerekçe ile direnme kararının bozulması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. gereğince BOZULMASINA,
Bozma neden ve kapsamına göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 24.06.2020 gününde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

);