Yargıtay Kararı

Borçluya herhangi bir ödeme emri veya icra emri gönderilmeden icra dosyasından haberdar olması, öğrenme tarihinin tebliğ tarihi olarak kabulü mümkün değildir.

Borçluya herhangi bir ödeme emri veya icra emri gönderilmeden icra dosyasından haberdar olması, öğrenme tarihinin tebliğ tarihi olarak kabulü mümkün değildir.

T.C.
Yargıtay
12. Hukuk Dairesi

Esas No:2017/7745
Karar No:2018/2870
K. Tarihi:21.3.2018

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 02.05.2017 tarih, 2016/15242 E. – 2017/6896 K. sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkikinin borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından borçlu hakkında bir adet bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan icra takibine karşı borçlu icra mahkemesine yaptığı başvuruda ödeme emri tebligatının bila ikmal iade edilmesi üzerine usulünce ödeme emri tebliğ edilmeksizin ve takip kesinleşmeksizin banka hesaplarına konulan hacizlerin iptalinin talep edildiği, mahkemece, usulsüz tebligatın öğrenme ile usulüne uygun hale geleceği gerekçesiyle borçlunun şikayetinin reddine karar verildiği görülmüştür. 7201 sayılı Kanun’un 32. maddesi gereğince tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Görüldüğü üzere, usulsüz yapılan tebliğ, mutlaka batıl olmayıp, muhatap tarafından öğrenildiği tarihte geçerli olacaktır (HGK’nun 05.06.1991 tarih, 1991/12-258 E. – 1991/344 K. sayılı kararı). Bu madde hükmünün uygulanabilmesi için usulsüz de olsa bir tebligatın varlığı ön koşuldur. Eş söyleyişle, henüz ortada usulüne uygun olmayan bir tebligat dahi bulunmazken, böyle bir tebligatın gönderileceği öğrenilmiş olsa bile, bu şekilde sonraki bir tarihte yapılacak tebligata muttali olunduğunun kabulüne olanak yoktur. Usulsüz tebligatın yapıldığı tarihten sonraki bir tarihte gerçekleşen ittıla ile ancak bu tebligat geçerli sayılabilecektir. Somut olayda, borçluya gönderilen ödeme emrinin 15.10.2015 tarihinde bila ikmal iade edildiği, sonrasında da borçluya, usulsüz de olsa, herhangi bir ödeme emri tebliğinin yapılmadığı görülmekle yapılan tebligat yok hükmünde olduğundan, borçlunun öğrenme tarihinin tebliğ tarihi olarak kabulü mümkün değildir.
Öte yandan mahkemece dosya üzerinden karar verilmiş olmakla alacaklı tarafın takibi sürdürme iradesi saptanamamıştır. O halde mahkemece, yukarıda açıklanan nedenle borçlunun şikayetinin esası incelenerek karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, mahkeme kararının bu nedenlerle bozulması gerekirken, Dairemizce onandığı anlaşılmakla borçlunun karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ : Borçlunun karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 02/05/2017 tarih ve 2016/15242 E. – 2017/6896 K. sayılı onama ilâmının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 21/03/2018 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
Oy Yazısı :
Alacaklı şirket 1.10.2015 tarihinde Hakkari Asliye Hukuk Mahkemesi’nden ihtiyati haciz kararı alarak 2.10.2015 tarihinde borçlu şirket aleyhinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, aynı gün … Şubesine ihtiyati haciz müzekkeresi yazıldığı, aynı şubeye 196.000 TL miktar için daha sonra 6.11.2015 tarihinde alacaklının dosya miktarı yeniden hesaplanıp borçlunun banka hesabına haciz konmasını talep etmesi üzerine yazı yazılarak haciz konulan paranın borca yeter miktarının icra dosyasına gönderilmesinin talep edildiği müzekkerede borç miktarının 241.997 TL olarak belirtildiği, borçlu şirkete gönderilen örnek 10 ödeme emri tebligatının 16.10.2015 tarihinde bila tebliğ döndüğü, 17.11.2017 tarihinde … tarafından 241.997 TL’nin icra dosyasına ödendiği bu paranın da 2.12.2015 tarihinde alacaklıya ödendiği, borçlu şirketin vekilinin 17.112015 tarihinde vekalet sunması üzerine 23.11.2015 tarihinde alacaklı vekilince borçlu şirket hakkında ödeme emrinin vekilinin adresine gönderilmesini talep ettiği görülmektedir. Borçlu vekili icra mahkemesine başvurusunda ödeme emrinin borçlu şirkete ait olmayan adrese çıkarılıp bila tebliğ döndüğünü, takipten 17.11.2015 tarihinde banka haczi ile haberdar olduklarını takip kesinleşmeden 6.11.2015 tarihinde banka şubesindeki hesap haczinin usulsüz olduğunu ileri sürerek iptalini talep etmiş olup, mahkemece borçluya usule uygun tebligat yapılmamış ise de şikayetçinin muttali olduğunu beyan ettiği 17.11.2015 tarihi itibariyle tebligatın usulüne uygun hale geldiğinden bahisle davanın reddine karar vermiştir. Bu karar borçlu şirket vekilince temyiz üzerine Dairemizce 2.5.2017 tarihinde onandığı, borçlunun karar düzeltme talebinde bulunduğu görülmektedir. Borçlunun karar düzeltme dilekçesinde, ödeme emri tebliğ edilmediğini takibin kesinleşmediğini, takibinin kesinleşmesinden önce konulan haczin yapımından çok sonra borçlunun takibi öğrenmesine mahkemece sonuç bağlanarak haczin muteber hale getirildiğini, onama kararının kaldırılarak kararın bozulmasını talep etmiştir. Takip dosyasında borçlu şirkete ödeme emri tebliğinin bila tebliğ olduğundan Tebligat Kanunu’nun 32. maddesinin uygulama yeri bulunmadığı bu nedenle öğrenme tarihinin tebliğ tarihi olarak kabulü doğru değil ve Dairemizin 21.3.2013 tarihli karar düzeltme talebi üzerine bozma kararı bu yönden doğru ise de, takip ihtiyati haciz kararına dayalı olarak başlatıldığı ve İİK 264. maddesinde yazılı usule uyulacak ihtiyati haciz konulduğu anlaşıldığı, ihtiyati haczin konulması için takibin kesinleşmesine gerek bulunmadığından mahkemenin şikayetin reddine ilişkin kararı sonucu itibariyle doğru ve Dairemiz onama kararı da isabetli olduğundan borçlunun karar düzeltme isteminin reddine karar verilmesi gerekirken onama ilamının kaldırılarak hükmün bozulması yönündeki Dairemiz sayın çoğunluğunun görüşüne katılamıyorum. 21.03.2018

);