Av. Ünal Göktürk

Bakırköy Hukuk Bürosu

İşinde bedeni gücü ile çalışmakta olan esnaf dahil olmak üzere toplam çalışan sayısının üçü aşması durumunda işyeri 4857 sayılı Yasaya tabi olacaktır.

9. Hukuk Dairesi         2014/27415 E.  ,  2016/681 K.
“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 6. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2014
NUMARASI : 2009/303-2014/302

Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti, maaş alacağı, yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde 1993 tarihinden 2008 tarihine kadar hizmet akdiyle işçi olarak çalıştığını,aylık ücret olarak 1250 TL maaş aldığını,işe girerken sekreter olarak girdiğini fakat işyerinde her işte çalıştırıldığını, iş akdinin davacının ödenmeyen 1800 TL maaşını istediğinde benden zırnık işlemez ve de ağır hakaretler ederek haksız olarak davalı iş akdini feshettiğini, hak kazandığı yıllık izinlerinin kullandırılmadığını ve ücretinin de ödenmediğini, belirterek kıdem ve ihbar tazminatları ile maaş, fazla mesai, hafta tatili ve yıllık izin ücreti alacaklarının ödenmesini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının sekreter olarak 2000 yılında çalışmaya başladığını, davacının 2000-2008 yılları arasındaki çalışması sırasında zaman zaman işyerinden kendi iradesine bağlı olarak işten ayrıldığını, aradan bir müddet geçince davacıyı davalının işyerine davet ederek yeniden işe aldığını, çünkü davacıyı aileden biri gibi gördüğünü, 2007/Eylül ayında davacının kendisinin ayrılmasına rağmen 2.700 TL tazminat verildiğini, daha sonra davacının yeniden işe giriş yapıp ve 2008 yılının Ağustos ayında ailesinde düğün olduğunu belirterek yardımcı olması için müvekkilinden borç para istediğini, fakat o dönem durumu iyi olmayan müvekkilinin istenilen parayı veremeyeceğini belirtince kızan davacının işten ayrıldığını, davacının 1994 yılında öğrenci iken müvekkilinin yanına işyerine arada birkaç saat harçlığını çıkarmak için işe girdiğini, fakat çalışma süresi olarak aylık toplam 3-5 günü geçmediğini, müvekkilinin yetim olan davacıya hem yardımcı olmak maksadıyla bir miktar emeğinin karşılığını verdiğini, hem de sigortasını SSK nezdinde gösterdiğini, bu şekilde çalışmasının 2000 yılına kadar devam ettiğini, müvekkilinin çalışmasından memnun olmamasına rağmen insaniyet namına hatta babalık duygusuyla davacıyı yıllarca idare ettiğini, kendisinin işyerinde sekreterlik yapmış olup görevinin telefona bakmak ve çay vermek olduğunu, başkaca görevinin olmadığını, asgari ücretten çalıştığının resmi kayıtlarda da mevcut olduğunu,haftalıklarının tüm çalışma dönemi boyunca elden verildiğini, kendilerinin maaş borçlarının olmadığını, davacının yıllık izinlerini kullandığı gibi ücretlerini de aldığını, davacının işyerinden hiçbir sebep yokken ayrılarak gittiğini, davacının müvekkilini zarara uğrattığını, haber vermeden ihbar önelini kullanmadan ayrılan davacı hakkında ihbar tazminatı alacak haklarını saklı tuttuklarını,fazla mesai istemesinin yasaya aykırı olduğunu, haftalık çalışma süreleri aşılmadığından davacının fazla mesaiye hak kazanmadığını, hafta tatil alacağının da mevcut olmadığını,davacının müvekkilinin yanında gerçek bir işçi gibi çalışmadığını davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının iş akdinin tazminat ödenmesini gerektirmeksizin sonlandırıldığı davalı tarafça ispat edilemediği, izin kullandırımadığı, fazla mesai yaptığı, gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
E) Gerekçe:
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.
Görev kamu düzenindedir ve dava şartıdır. Mahkemece resen dikkate alınmalıdır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. Maddesine göre; İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur. 5521 sayılı kanunun 1. Maddesinin 1. Fıkrasında belirtilen İş Kanunu, şu an yürürlükte olan 4857 sayılı İş Kanunu’dur. Keza 4857 sayılı İş Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4 üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir. Bu nedenle 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıkları, iş mahkemelerinde çözülecektir. İş mahkemesinin diğer kanunlardaki ayrık düzenlemeler hariç görevli olması için taraflar arasında iş ilişkisi bulunması gerekir. Taraflar arasındaki ilişkinin iş ilişkisi dışında diğer iş görme edimi içeren özel sözleşmeler (vekalet, eser, ortaklık gibi) olması halinde genel hukuk mahkemelerinin(görev uyuşmazlığı), statü hukuku kapsamında olması halinde ise idari yargının görevli olması (yargı yolu uyuşmazlığı) sözkonusu olacaktır. Mahkemece taraflar arasında iş ilişkisi bulunmadığı gerekçesine göre iş mahkemesi görevli olmayacaktır.
4857 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi uyarınca, 507 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanununun 2 nci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde bu kanun hükümleri uygulanmaz.
507 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde “İster gezici olsun ister bir dükkân veya bir sokağın belli yerinde sabit bulunsunlar, ticarî sermayesi ile birlikte vücut çalışmalarına dayanan ve geliri o yer ve gelenek ve teamülüne nazaran tacir niteliğini kazanmasını icap ettirmeyecek miktarda sınırlı olan ve bu bakımdan ticaret sicili ve dolayısıyla ticaret ve sanayi odasına kayıtları gerekmeyen, ayni niteliğe (sermaye unsuru olsun olmasın) sahip olmakla beraber, ayrıca çalıştığı sanat, meslek ve hizmet kolunda bilgi, görgü ve ihtisasını değerlendiren hizmet, meslek ve küçük sanat sahipleriyle bunların yanında çalışanlar ve geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin 1 inci maddede belirtilen amaçlarla kuracakları dernekler bu kanun hükümlerine tabidir” denilmektedir.
507 sayılı Kanun, 21.06.2005 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 76 ncı maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin ikinci cümlesi ile diğer yasaların 507 sayılı Yasaya yaptıkları atıfların 5362 sayılı Yasaya yapılmış sayılacağı açıklanmıştır. Bu durumda 4857 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinde 507 sayılı Yasaya yapılan atıf, 5362 sayılı Yasaya yapılmış sayılmalıdır. Bahsi geçen yeni yasal düzenlemede esnaf ve sanatkâr tanımı değiştirilmiştir. Yeni yasanın 3 üncü maddesine göre esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak belirtilmiştir. 507 sayılı Yasada yazılı olan “geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin” sözcüklerine yeni yasada yer verilmemiştir. Yeni yasanın değinilen hükmü karşısında, 21.06.2005 tarihinden sonraki dönem açısından İş Kanununun kapsamı belirlenirken, “geçimini münhasıran bu işten sağlama” ölçütü dikkate alınmamalıdır.
5362 sayılı Yasadaki düzenleme ile esnaf ve tacir ayrımında başka ölçütlere yer verilmiş olup, kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlük yapanların da ekonomik sermayesi, kazancının tacir sanayici niteliğini aşmaması ve vergilendirme gibi ölçütler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekecektir. 507 sayılı Yasa döneminde esnaf sayılan kamyoncu, taksici, dolmuşçu gibi kişilerin de bu yeni ölçütler çerçevesinde esnaf sayılmama ihtimali ortaya çıkmaktadır. Ekonomik faaliyetini daha çok bedeni çalışmasına dayandıran düşük gelirli taksi ve minibüs işletmesi sahiplerinin esnaf olarak değerlendirilmesinin daha doğru olacağını belirtmek gerekir. Dairemizin 2008 yılında vermiş olduğu kararlar bu doğrultudadır.
5362 sayılı Yasanın 3 üncü maddesinde belirtilen esnaf ve sanatkâr faaliyeti kapsamında kalan işyerinde üç kişinin çalışması halinde, 4857 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinin (ı) bendi uyarınca, bu işyeri İş Kanununun kapsamının dışında kalmaktadır. Maddede üç işçi yerine “üç kişi”den söz edilmiştir. Bu ifade, işyerinde bedeni gücünü ortaya koyan meslek ve sanat erbabını da kapsamaktadır. İşinde bedeni gücü ile çalışmakta olan esnaf dahil olmak üzere toplam çalışan sayısının üçü aşması durumunda işyeri 4857 sayılı Yasaya tabi olacaktır.
Dosya içeriğine göre davalıya ait işyeri Organize sanayi içerisinde olup, mahkemece esnaf olup olmadığı, dolayısı ile kanunun kapsamına giren işyeri olup olmadığı ve görevli olup olmadığı araştırılmamıştır. Yukarda belirtilen ilkelere göre davalı işverenin esnaf olup olmadığı, buna bağlı olarak davanın İş Kanunu ve İş Mahkemelerinin görevi kapsamına girip girmediği, taraflardan açıklayıcı beyanları alınıp araştırılması, gerekirse tanıklar dinlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenden dolayı BOZULMASINA bozma sebebine göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 13.01.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

);