Bölge Adliye Mahkemesi Kararı

Mahkemece, davanın esasına girilmeden ve arabuluculuğa ilişkin dava koşulu hakkında bir karar verilmeden önce, davacı vekili arabuluculuk tutanağını dosyaya sunmuş ve dava koşulunu tamamlamıştır.

Mahkemece, davanın esasına girilmeden ve arabuluculuğa ilişkin dava koşulu hakkında bir karar verilmeden önce, davacı vekili arabuluculuk tutanağını dosyaya sunmuş ve dava koşulunu tamamlamıştır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/321
KARAR NO: 2021/797
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/09/2020
NUMARASI: 2020/144 Esas – 2020/475 Karar

DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın arabuluculuğa ilişkin dava şartı nedeniyle usulden reddine dair verilen karara karşı, davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı şirket arasında oyuncak ile benzer ürünler yönünden ticari ilişki bulunduğunu, davalı şirketin ticari ilişkiden kaynaklanan cari hesapta kayıtlı borcunu ödemediğini, borcun ödenmemesi üzerine davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, kabul edilmemesi halinde hukuka aykırı ve kötü niyetli olarak ikame edilen davanın esastan reddine, davacı aleyhine %20’de aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline ve yargılama giderlerinin davacıya tahmiline karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, 25/02/2020 tarihinde açılmış olup, arabuluculuk sürecinin başladığı tarih davadan sonra 09/06/2020 tarihidir. Davacı vekili tarafından dosyaya sureti sunulan arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın düzenlenme tarihi 03/07/2020′ dir. Davanın konusu İtirazın iptali istemi olmakla, davacı yan davalıdan ticari ilişkiden kaynaklanan cari hesap alacağı talebinde bulunmaktadır. Zorunlu arabulucuk dava şartı sonradan giderilebilir nitelikte bir dava şartı da değildir. Yine, önce görevsiz mahkemeye dava açmak suretiyle iş bu dava şartına dair kanuni düzenlemenin aşılması da mümkün değildir. Dosyanın görevsizlik kararıyla mahkememize gelmiş olmasının dava tarihine ve yargılama usulüne bir etkisi bulunmamakla, dava tarihi itibariyle yukarıda anılan yasa maddeleri kapsamında dava şartı olan arabuluculuk faaliyetine ilişkin süreç tamamlanmadan dava açılmış olduğundan…” davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı taraça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı firmanın, 25/02/2020 tarihinde huzurda itirazın iptali davasını açtığını, dava dosyasına sunulan arabuluculuk tutanağının da ortaya koyduğu üzere arabuluculuk görüşmesinin 03/07/2020’de yani davanın ikamesinden 5 ay sonra sona erdiğini, Türk Ticaret Kanunu 5/A maddesi, ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak davaları hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasını dava şartı olarak düzenlediğini, görüldüğü gibi dava şartı karşılanmadan dava açılmış olmakla davanın usulden reddi gerekmekle ilk derece mahkemesinin de isabetli olarak arabuluculuk dava şartı karşılanmadan dava açılmış olması nedeniyle davanın reddine karar verdiğini, Hem görevsizlik kararı hem de dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi kararları gözetilmek suretiyle vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, kendilerine vekalet ücreti verilmediğini belirterek kararın bu yönüyle düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE

Dava, ticari satımdan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile dava konusu uyuşmazlığın ticari nitelikte olması nedeniyle TTK’nın 5/A maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi olduğu, ancak arabulucuya başvurulmadan davanın açıldığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekilince, davanın arabuluculuk dava şartı gerçekleşmediğinden davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesine rağmen vekille temsil olunan davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesinin yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle hüküm istinaf edilmiştir. HMK’nın 114. maddesinin birinci fıkrasında tüm davalar bakımından geçerlilik taşıyan dava şartlarının neler olduğu hususu açıkça hükme bağlanmış, ikinci fıkrasında ise diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. Anayasamızın 9. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca, ülkemizde yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağı ve 36. maddesinde de herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, mahkemelerin ise görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacakları esası benimsenmiştir. Bununla birlikte, 07.06.2012 tarih ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile bazı hukuki uyuşmazlıklar yönünden, bir yandan tarafların iradeleriyle kendi çözümlerini üretebilmeleri ve daha hızlı sonuç elde edilebilmeleri, öte yandan da mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla yine mahkemeler aracı kılınarak bazı tür hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak “Arabuluculuk” müessesesi benimsenmiştir. 6325 sayılı Kanun ile bazı hukuki uyuşmazlıklar yönünden, bir yandan tarafların iradeleriyle kendi çözümlerini üretebilmeleri ve daha hızlı sonuç elde edilebilmeleri, öte yandan da mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla yine mahkemeler aracı kılınarak bazı tür hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak “Arabuluculuk” müessesesi benimsenmiştir. Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yöntemi ile çözülmesi ihtiyari olmakla birlikte, 6325 sayılı Kanun’da 06.12.2018 tarihli ve 7155 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, mahkemelerin iş yükünün azaltılması için bazı tür uyuşmazlıklar için mahkemeye başvurmadan önce bir dava şartı olarak “zorunlu arabuluculuk” şartı getirilmiştir. Bu bağlamda aynı kanun ile TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. 6325 sayılı Kanunu’nun 18/A maddesine göre, ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilmiş olması durumunda, davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiyenin gönderilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yine mahkemece gönderilen ihtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi, ayrıca arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.

Dava açılmadan önce arabulucuya hiç başvurulmamış olması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddini gerektiren bir husus olup, arabulucuya başvurulmuş olmakla birlikte anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin mahkemece verilen kesin süre içerisinde sunulmamış olması da davanın usulden reddi yaptırımına bağlanmıştır. Dava şartı, kamu düzenine ilişkin olup HMK’ nın 355. ve 115. maddeleri uyarınca, istinaf sebebi yapılmasa bile, resen gözetilir. Somut olayda davacı vekili tarafından 25.02.2020 tarihinde dava açılmış, yargılama devam ederken 09.06.2020 tarihinde arabulucuya başvurulmuş ve tarafların uzlaşmadığına dair 03.07.2020 tarihinde tutanak düzenlenmiştir. Davalı vekilince 11.09.2020 tarihinde anlaşmaya varılamadığına ilişkin son arabuluculuk tutanağı mahkemeye sunulmuştur. Eldeki dosyada, mahkemece, davanın esasına girilmeden ve arabuluculuğa ilişkin dava koşulu hakkında bir karar verilmeden önce, davacı vekili arabuluculuk tutanağını dosyaya sunmuş ve dava koşulunu tamamlamıştır. Her ne kadar, yukarıda açıklanan yasa hükümleri uyarınca, arabulucuya başvurmadan dava açılması mümkün değil ise de ve mahkemece bu şartın tamamlanması için süre verilemeyecek ise de mahkeme bu konuda henüz bir karar vermeden önce dava şartı tamamlandığına göre, artık dava şartı eksikliğinden söz edilemez. Nitekim HMK’nın 115/3.maddesi uyarınca, dava şartı noksanlığı konusunda mahkemece henüz bir karar verilmeden önce bu eksiklik tamamlanmış ise, başlangıçtaki dava şartı eksikliğinden ötürü, dava usulden reddedilemez (Emsal nitelikte Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2020/3187 E – 2021/762 K sayılı, 04/02/2021 Tarihli kararı). Dava açıldıktan sonra arabulucuya başvurulmuş olması bu sonuca engel değildir. Neticede davacı arabulucuya başvurmuş, taraflar buna rağmen uzlaşamamıştır. Bu aşamadan sonra davayı reddederek davacıyı tekrar arabulucuya başvurmak zorunda bırakmak, yasa koyucunun düzenleme amacıyla uyuşmayacağı gibi usul ekonomisi ilkesiyle de bağdaşmaz. Bu açıklamalar ışığında, ilk derece mahkemesince dava şartının karardan önce tamamlanmış olduğu dikkate alınarak işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, gerçekleşen dava şartına rağmen davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu husus istinaf sebebi yapılmamış olsa bile, HMK’nın 33, 115/1 ve 355.maddeleri uyarınca resen dikkate alınmıştır. Yukarıdaki açıklamalar ışığında davalı vekilinin istinaf başvuru nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.

KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;

1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,

2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine,

4-Davalı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,

5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 17.06.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.

);