Bölge Adliye Mahkemesi Kararı

Rekabet yasağına aykırılığın iş akdinin devamı veya feshinden sonra olup olmadığına bakılmaksızın İş mahkemesince incelenmesi gerekir.

Rekabet yasağına aykırılığın iş akdinin devamı veya feshinden sonra olup olmadığına bakılmaksızın İş mahkemesince incelenmesi gerekir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1316 Esas
KARAR NO: 2021/1154 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/04/2021
NUMARASI: 2020/695 Esas 2021/471 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/09/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalının 30/07/2019 ile 02/07/2020 tarihleri arasında müvekkili iş verene iş sözleşmesi ile bağlı satış temsilcisi olarak çalıştığını, işten istifası ile ayrıldığını, ancak davalının müvekkili şirketten ayrılır ayrılmaz aynı sektörde, aynı işi yapan müşteri çevresi ve satılan ürünler aynı olan bir firmada çalışmaya başladığını, müvekkilinde edindiği iş çevresini ve müşterilerini kullanmaya devam ettiğini, bu durumun taraflar arasında müzakere edilerek oluşturulan iş sözleşmesindeki rekabet yasağına aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ile sözleşmede belirlenen 48.000,00 TL’lik cezai şartın, müvekkilinin doğmuş zararlarına ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı tarafa usulüne uygun olarak dava dilekçesinin tebliğ edildiği ancak davalı tarafından süresi içerisinde davaya karşı cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 05/04/2021 tarih ve 2020/695 Esas – 2021/471 Karar sayılı kararında; “…Somut olayımızda da, davalının 30/07/2019 ila 02/07/2020 tarihleri arası davacının yanında çalıştığının sabit olduğu, eldeki davanın 7036 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra 22/12/2020 tarihinde açıldığı 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre, davaya bakma görevinin İş Mahkemelerine ait bulunduğu, HMK 114. maddesinde, görev dava şartları arasında sayıldığı, HMK 115. maddesinde de, dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiğinin belirtildiği (aynı yönde bakınız:İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1715E.-2020/387K.) mahkememizce anlaşılmış…”gerekçesi ile, Davanın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1-c bendinde düzenlenen mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartı yokluğu nedeniyle aynı yasanın 115/2 fıkrası gereğince usulden reddine, 6100 sayılı HMK. 20.maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde taraflardan birinin başvurusu halinde dosyanın görevli bulunan Nöbetçi İstanbul Anadolu İş Mahkemeleri’ne gönderilmesine, 3-6100 sayılı HMK.’nın 20.maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içinde, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmediği takdirde, davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının yasaya, Yargıtay kararlarına ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında belirttiği; “7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre: ” 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinde bakılır. 7036 sayılı yasa, 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirmiştir. Özel nitelikte olan ve daha sonra yürürlüğe giren 7036 sayılı yasada, iş sözleşmesinin devamı veya sona ermesinden sonra açılan davalar ayırımı yapılmamış, aksine iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan her türlü uyuşmazlığın iş mahkemelerinde görüleceği belirtilmiştir. ” sebebiyle görevsizlik kararı verildiğini, Yerel mahkeme kararının gerekçesinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1715E.-2020/387K. sayılı hükmünü emsal olarak gösterdiğini, ancak gerek BAM kararının kesin olarak verilmiş olması ve konunun Yargıtay denetiminden geçmemiş olması, gerek BAM kararında belirtilen 7036 sayılı İş Kanununun yürürlük tarihinden sonra çıkan Yargıtay HGK kararının bu görüşün tam tersi ilam kurması, gerekse BAM kararında belirtilen İş Kanunu Maddesinin aslen konuya uygun olmamaları nedenleriyle yerel mahkeme kararı ve emsal aldığı BAM kararı doğru ve yasaya uygun da olmadığını, Yerel mahkemenin emsal aldığı BAM kararı Yargıtay’ca onanmadığını, bahse konu 7036 sayılı İş kanununun yürürlüğünden sonra verilen tam tersi yönde kesin Yargıtay kararları olmasına rağmen, Yargıtay denetiminden geçmemiş BAM kararının emsal olarak kabul edilip görevsizlik kararı verilmesi teamüller ve hakkaniyete uygun olmadığını, bu da kararın hatalı olduğunu gösterdiğini, Yerel mahkemenin 7036 yasanın 25/10/2017 tarihinde TTK’ dan sonra yürürlüğe girdiğini ve TTK 4/1-c hükmünün etkisini ortadan kaldırdığını belirterek karar tesis ettiğini, ancak 7036 Sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra verilen birçok Yargıtay kararında; tam tersine taraflar işçi ve işveren olsa dahi iş akdinde rekabet etme yasağına ilişkin düzenlenmiş cezai şartın artık genel sözleşme hükümlerine göre değerlendirilip TTK ya göre karar verilmesini dolayısıyla bu davalarda da görevin Ticaret Mahkemelerinde olacağını defalarca vurguladığını, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25/04/2018 tarihli 2018/980 sayılı kararı, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 13.12.2017 tarihli ve 2017/28540 sayılı kararı) Yargıtay kararında da 7036 sayılı yasanın 25.10.2017’de yürürlüğe girmesine rağmen Yargıtay yine davanın Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiği yönünde karar verdiğini, belirtilen Yargıtay ilamları gibi pek çok içtihatta, iş sözleşmesinin feshinden sonra gerçekleşen rekabet yasağına aykırı eylemlerle ilişkin görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olacağı yönünde hüküm kurulduğunu, yüksek Mahkemece benimsenen, Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevine ilişkin süreklilik arz eden içtihatlarının, 7036 sayılı İş Mahkemeleri kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle de değişmediğini açıkça belirttiğini, buna rağmen yerel mahkemenin bu “emsal” nitelikteki kararları değerlendirmeyip, üst mahkeme olan Yargıtayca değerlendirilmemiş BAM kararını dikkate alarak karar vermesi hukuk ve hakkaniyete aykırılık teşkil etmekte olduğunu, BAM kararlarının da emsal olabileceği gerçeği göz önünde bulundurulabileceği ancak konu ile ilgili değişen bir yasa veya Yargıtay görüşü bulunmadığı, bu tür davaların Ticaret Mahkemelerinin görevine gidiği ve Arabuluculuk daire başkanlığınca da Ticari dava arabuluculuk önşartı kategorisine yer aldığı gerçeği de atlanmaması gerektiğini, Bu nedenle aslen İş Mahkemeleri arabuluculuk sürecinde değerlendirilemeyeceği, Mahkemenin görevsizlik kararının uygulabilirliğinin de bulunmayacağı ve hakkın aranması aşamasında davaların amacına ulaşamayacağı gerçeği ile yüzyüze kalınacağını, bu nedenle görevsizlik kararının kaldırılması gerektiğini, Yerel mahkemenin gerekçe gösterdiği 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu 5/1-a maddesi incelendiğinde de; aslında dava konusu olaya uygun olmadığını, nitekim bahsi geçen maddede; “5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,…” uygulanacağı açıkça belirtildiğini, Oysa dava konusu husumet bir işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlıklardan doğan işçi alacaklarına ilişkin olmadığı, aksine iş akdi sona erdikten sonra sözleşmeden kaynaklanan cezai şarta ilişkin olduğu ve cezai şart taleplerinin İş Mahkemelerinde değerlendirilemeyeceği, yerel mahkemenin konuyu işçi işveren arasındaki alacak talebi gibi değerlendirmesi hatalı karar verilmesine neden olduğunu, Konu ile ilgili başka dikkat edilmesi gereken husus; İş akdi devam ederken uyulması gereken “işçinin rekabet etmeme borcu” ile iş akdi sonlandıktan sonra tarafların uyması gereken “rekabet etme yasağına aykırılıktan” doğan tazminat haklarının birbirinden tamamen farklı kavramlar olası olduğunu, yerel mahkeme tarafından etkisinin yitirdiği belirtilen TTK 4/1-c maddesi tam da davamızı karşılayan madde olup, içeriğinde “11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,…” şeklinde düzenlendiğini, TTK 4-1/c maddesinde davanın yasal dayanadağı TBK 444 ve 447 maddelerine ilişkin rekabet yasağında açık ve net şekilde ticaret mahkemelerinin görevli olduğu belirtildiğini, TTK 4/1-c ve İş Mahkemeleri Kanunu 5/1-a birlikte incelendiğinde, İş Mahkemeleri Kanunun’da rekabet yasağına ilişkin bir açıklık olmadığı fakat TTK da özel olarak değinildiği ve düzenlendiği açıkca ortada olduğunu, (Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 13.12.2017 tarihli ve 2017/28540 sayılı kararı) Yargıtay kararında açıkça rekabet etmeme borcu ile sözleşmede düzenlenen rekabet etme yasağına aykırılıktan kaynaklanan cezai şart taleplerinin farklı olduğunu ve dava konusu talebin Ticaret Mahkemeleri görevine girdiğinin belirtildiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yerel mahkemenin görevli olduğuna dair karar verilerek, esas incelemeye geçilmesi için dosyanın yerel mahkemeye iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında akdedilen sözleşmeden kaynaklı rekabet yasağının ihlali nedeniyle, cezai şart tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1-c bendinde düzenlenen mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartı yokluğu nedeniyle aynı yasanın 115/2 fıkrası gereğince davanın usulden reddine, dosyanın görevli İstanbul Anadolu İş Mahkemeleri’ne gönderilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık konusu, davaya bakma görevinin hangi mahkemeye ait olduğu noktasındadır. Davalının 02/07/2020 tarihinde istifa suretiyle sonlandırdığı taraflar arasındaki 30/07/2019 tarihli belirsiz süreli hizmet sözleşmesinin aynı tarihde yürürlüğe girdiği, davalının davacı ile yaptığı iş sözleşmesinde Ürün Uzmanı olarak istihdam edildiği yazılı olup Davalının SGK. Kaydına göre davacı şirkette Satış Temsilcisi olarak çalıştığı tesbit edilmiştir. Davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444-447.maddeleri arasında yer almaktadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde;”(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.”, Aynı kanunun 5. Maddesinde ise; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari (Değişik ibare: 26/06/2012-6335 S.K./2.md.) davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir,” hükmü yer almaktadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir. İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ise, 25.10.2017 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun 5. maddesinde; “İş mahkemeleri; a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar, ” şeklinde düzenlenmiştir. Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir. Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir. İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir. 7036 sayılı kanun, yeni ve özel kanun olarak 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemenin uygulanma imkanını ortadan kaldırmıştır. Dolaysıyla, davacı vekilinin istinafına dayanak teşkil ettirdiği iş akdi kapsamında işçinin rekabet yasağına aykırılık iddiasına dayalı davalarda, Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yönündeki önceki tarihli Yargıtay kararlarının da 7036 sayılı kanundaki belirtilen düzenlemeye göre (rekabet yasağına aykırılığın iş akdinin devamı veya feshinden sonra olup olmadığına bakılmaksızın) somut olaya uygulanma imkanı bulunmadığından, uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevli olup davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 9 HD.’nin 01/06/2021 tarih ve 2021/3076 Esas – 20219789 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.) Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/09/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.

);