Tıbbi müdahalenin komplikasyon olup olmadığı ve doktorun yapması gereken işlemlerin ne olduğuna ilişkin karar.
13. Hukuk Dairesi 2013/27507 E. , 2014/7577 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/06/2013
NUMARASI : 2008/376-2013/245
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar; davacı P.. G..’in rahatsızlığı nedeniyle davalı şirkete ait hastanede davalı doktor tarafından ameliyat edildiğini, ancak ameliyat esnasında idrar borusunun dikilmiş olduğunun anlaşıldığını, daha sonra iki kez daha ameliyat olmak zorunda kaldığını, bu süre içerisinde maddi ve manevi zarar gördüğünü ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı P.. G.. için 5.000.00 TL maddi, 160.000.00 TL manevi, davacı P.. G..’in eşi olan diğer davacı A.. G.. için 5.000.00 TL maddi 30.000.00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 200.000.00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar; davanın haksız açıldığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, Adli Tıp Raporuna dayanılarak davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacıların eldeki dava ile, davacı P.. G..’in davalı hastane bünyesinde davalı doktor tarafından gerçekleştirilen ameliyat esnasında idrar borusunun dikilmiş olduğunu, bu nedenle 2 kez daha operasyon geçirmek zorunda kaldığını ileri sürerek tazminat talebinde bulunduğu, yargılama esnasında aldırılan 14.03.2011 tarihli Adli Tıp Raporuna göre; ameliyat sırasında “komşuluk nedeni ile gelişen üreter ligasyonun komplikasyon” olduğu, buna göre davalıların uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğunun belirtilmiş olduğu bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Bir davada dayanılan maddi olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini bulmak ve uygulamak HUMK.76. maddesi gereği doğrudan hakimin görevidir. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayanılmıştır. (818 s. BK. 386-390) Vekil vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. (BK.321/1 md.) O nedenle hekimin ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.
Vekil, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlar da, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmak ve en emin yol seçilmelidir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK.nun 394/1 maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Mahkemece alınan Adli Tıp Raporunda yapılan müdahalenin tıbbi kurallara uygun olduğu mütalaa edilmesi üzerine davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporu, gelişen durumun bir komplikasyon olduğunu, neticeten davalıların uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğunu belirtmiş ise de, gelişen komplikasyon nedeni ile davacının onamının alınarak, bu hususta bilgilendirilip bilgilendirilmediği, davalı doktor tarafından yapılan işlemin gerekli olup olmadığı, yapılan müdahalenin tekniğine uygun olup olmadığı, başkaca tedavi yönteminin bulunup bulunmadığı hususlarının somut ve gerekçeli şekilde belirtilmediği, bu konuda yukarıda açıklanan ilkeler ışığında özen gösterilip gösterilmediği, yapılması gerekenle, yapılanın uyuşup uyuşmadığı açıklamalarına yer verilmemiştir. Bu nedenle rapor yetersiz olup, hükme dayanak yapılamaz.
Açıklanan nedenlerle, mahkemece yapılması gereken iş, Üniversitelerin ilgili ana bilim dallarından seçilecek, konularında uzman bilirkişilerden oluşacak bir kurul aracılığı ile, dosyadaki tedavi evrakları ve kayıtlar, taraf savunmaları, tüm deliller birlikte değerlendirilerek, dava konusu olayda meydana gelen “komşuluk nedeni ile gelişen üreter ligasyonu” durumunun bir komplikasyon mu yoksa bir hata mı olduğu, bir komplikasyon ise davacının bu husustaki onamının alınıp alınmadığı, ayrıca aydınlatmanın yeterli olup olmadığı ve bu husustaki ispat külfetinin davalı yanda olduğu kabul edilerek, bu konuyla ilgili delilleri de toplamak suretiyle tıbbi kurallara göre olayda doktor ve hastaneye kusur izafe edilip edilmeyeceğini gösteren açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak hasıl olacak sonuca uygun karar vermektir. Eksik inceleme ve mevcut delileri değerlendirmede yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davacıların temyiz itirazının kabulü ile hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 18.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.